Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Yunanistan Devlet Terörü Uyguluyor
Hasan Mesut Önder
Yunanistan Devlet Terörü Uyguluyor
17.08.2020 Pazartesi 14:35

Batı Trakya Türklerinin mezar taşlarına yönelik yapılan saldırıları, Yunanistan’ın çaresizliği ve kendi toplumunun bazı kesimlerinde oluşan basıncı almak için yapılan eylemler olarak değerlendirmek doğru olacaktır.

Devletlerin, ulus inşa sürecinde, bir öteki üzerinden kendi kimliğini ve değerlerini yeniden yapılandırdığı ve tarih kurgusunu da toplumsal enerjiyi dışarıya yansıtacak şekilde inşa ettiği bilinmelidir. Yunanistan gibi Türkiye’nin bir ili büyüklüğüne ve nüfusuna sahip yeni yetme bir devletin, tarihin derinliklerinden seçtikleri semboller, figürler ve yakın komşularına yönelik düşmanlık üzerinden kendi ulusal kimliğini tanımlama çabaları oldukça yapay bir gayret olsa da, tabanda bu politikanın yürütülmesi için devlet destekli yapay örgütlerin sahaya sürülmesini zorunlu kılıyor.

Çamerya’da yaşayan Arnavut azınlığa yönelik asimilasyonist politikalar ile Balkanlardaki bütün komşularına yönelik yürüttükleri düşmanca siyaseti, bu zihin dünyasının bir ürünü olduğunu söylemek gerekir. Bu zihniyetin Yunan sokaklarına nasıl yansıdığı hususu ile ilgili, bölgeyi yakından tanıyan Güvenlik Uzmanı Serkan Yıldız, şunları söylüyor:

 “Son dönemde, Atina’nın işlek meydan ve caddelerinde dağıtılan broşürlerde ‘Homeros ve Plato, Türkler tarafından üçüncü kez öldürüldüler.’ başlıklı metinleri görmeniz mümkün… Yunan milliyetçiliği, Büyük İskender’e, Antik Yunan tarihine ve Bizans‘a kadar uzamaktadır.

Bugün birçok Avrupalı aydın; ‘Yunanistan, Antik Yunan’ın devamı değildir.’ dese de Yunan halkı pek böyle düşünmemektedir.  Öte yandan, kendilerini kardeşleri olmayan halk olarak ileri sürüp, Avrupalıların onları kıskandığını (tarihi anlamda), kin beslediklerini; Doğu’da ise Türklerin bir an evvel onları yok etmeyi düşündüklerini iddia eden biz ve ötekiler temelli, ilkel bir milliyetçi düşünce alt yapısı vardır.

Halkının %98’i Ortodoks Yunan olduğunu iddia eden bir ülkede sizin bu tabanı bir arada tutabilmeniz için gerekli olan done hiç şüphe yok ki; kitleleri Ortodoks Yunan fikrinin etrafında toplamak/toplayabilmektir.

Yunan hükümetleri ise bunu çok sık ve her kriz anında kullanırlar. 1834 yılında çıkarılan Yunan Milli Eğitim Kanunu’ndan beri Yunan halkı Helen/Bizans tarih tabanlı milliyetçilik anlayışı ile şekillendirilmiştir. Yine o yıllarda kurulan Atina Üniversitesi’nde açılan ilk bölümün tarih olması da bu konudaki hassasiyetlerini gösterir.

Gelelim bugün gizlendikleri yerden birden çıkan aşırı milliyetçi Yunan fikirlerine… Ayasofya’nın cami yapılmasından çok öncesinde, Akdeniz’de sismik araştırmalara başlayan Türkiye’ye karşı ilk kıpırdanışlar, Selanik’in güneyinde bulunan Nikiti isimli küçük bir sahil kasabasında toplanan ve ellerinde Chrysi Augi Gazetesi olan 150 kadar Yunanlının, Aziz Sofronyus Antik Hıristiyan Bazilikalarının üzerinde, Türkiye’ye karşı her türlü eyleme hazır olduklarına dair yemin etmeleri ile başladı.

Aynı grup daha sonra Selanik içlerinde örgütlü bir çalışma ile Nikolaos Mihaloliakos’tan (Altın Şafak Parti Başkanı) aldıkları finansal yardımlarla, Anti-tourkiko Ethnikistiko Kinima’yi (ATEK-Türklere Karşı Milliyetçi Hareket) başlatmışlardır. Başlarda kasaba usulüne yakın bir politika güdüyor olsalar da, 2019 Ağustos ayından sonra maddi olanaklarının artmasından dolayı birçok bülten, dergi, gazete (düzensiz) ve broşürlerle kent meydanlarında sıkça gözükmeye başlamış ve üye sayılarında ciddi bir artış yaşanmıştır.

Merkezlerini, ilk yemin ettikleri yer olan Nikiti’den Atina’ya taşımışlar ve oldukça büyük bir araziyi de içinde bulunduran Atina’nın kuzeyindeki dağlık ve ormanlık bölgedeki St. Antony Dardiza Kilisesi’ni de içinde barındıran bir bölgede faaliyetlerine devam etmektedirler. Bu bölgede, illegal oluşumlarla rahatça toplantılar düzenleyebilmiş, görüşmeler yapılmış hatta lojistik ve ikmal depolarını bile yine burada oluşturmuşlardır.

Bulundukları yerleşkenin Yunanistan Polis Akademisi’ne çok yakın olması özellikle mi tercih edilmiştir bilinmez; ama polis akademisi öğrencilerinin izin günlerinin çoğunu bu yerleşkede geçirdikleri bilinen bir gerçektir.

Yunanistan ordusundan/polis gücünden emekli olan, istifa eden veya tard edilen herkese kapılarının sonuna kadar açık olması ve sonsuz bir saygıyla aralarına almaları oldukça düşündürücüdür. Ayasofya’nın camiye çevrilmesinden sonra sağ/merkez sağ ya da muhafazakar Yunanlılardan ATEK’e katılım artmıştır.

Kent meydanlarında, forumlarda, hatta işlek cadde girişlerinde hiçbir izne ihtiyaç duymadan eylem yapmakta, bildiri dağıtmakta ve gösteriler düzenlemektedirler. Yunan halkını Türkiye’ye karşı varıyla yoğuyla direnişe ve kavgaya davet eden broşürleri kapılara bırakmakta, aleni yardımlar toplamaktadırlar.

Yılan küçüktür ama artık yuvaya sığmamaktadır. Son zamanlarda, Yunanistan’ın aşırı sağ/milliyetçi parti Altın Şafak’la ortak çalışmaya başlayan ATEK üyeleri, Yunan komünistlerine karşı birçok eyleme girmiş, ırkçılık karşıtı müzisyen Pavlos Fyssas’ın öldürülmesi gibi kanlı operasyonlara imza atmış, Altın Şafak’ı da Türk karşıtı politikanın içine iyice çekmiştir. Altın Şafak, yeniden dizayn edilmiş ve Yunan komünizmine karşı olan politikası artık Türk karşıtlığı üzerine yeniden kurgulanmıştır. Bu dönüşümde ATEK’in etkisi çok çok büyüktür.

17–19 Eylül 2010 yılında Atina’da düzenlenen ‘Üç Soykırım, Tek Strateji’ adlı konferansa,  Kudüs’ten Holokost ve Soykırım Enstitüsü İcra Direktörü İsrael Charny, Avrupa Ermeni Federasyonu Başkanı Hilda Tchoboian, Türkiyeli olup köksüzlük temelinde birleşen yayıncı-yazarlar Ragıp Zarakolu, Sait Çetinoğlu ve Süryani Araştırmacı-Yazar Aşur Giwarnis gibi isimler katıldı. Konuşmacılar, Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında Rumlara, Ermenilere, Süryanilere ve bütün Hristiyanlara karşı dini ve etnik soykırım uygulandığı, bu soykırımcı sürecin son aktörünün Mustafa Kemal olduğu konusunda görüş birliğine vardı. Konferans boyunca ortaya çıkan bu görüşleri hararetle destekleyen bir isim vardı.

O isim Panagiotis Stamoulis'tir. Stamoulis kimdir peki? Nikiti Kasabası’nda 150 Yunan’ı toplayıp, yeminler ettiren, ATEK hareketinin kurucusu, Nikolaos Mihaloliakos’le görüşüp finans kaynakları yaratan, Kuzey Atina’daki araziyi satın alan ve her türlü propaganda metninde imzası olan kişidir.

Yunan parlamentosunda ve devlet kademelerinde oldukça sıkı bağları olan Stamoulis, en son İskeçe’deki komando taburunun köy içlerine kadar girip eğitim icra etmesinin de kendi bağlantıları ile gerçekleştiğini birçok medya organında dile getirmekten geri durmayan kişidir.

Bugün Stamoulis’in bu ATEK hareketi, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit edecek bir güçte olmasa bile faaliyetleri dikkatle izlenmesi gereken bir yapıdır. Çünkü fanatizmden beslenen örgütlerin nelere yol açtığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bunun birçok örneği vardır.

Amatör seviyesinde olsalar da ekonomik, lojistik ve ideolojik olarak her geçen gün zenginleşiyorlar. Kadrolarında profesyonel eylem uzmanı var mı bilmiyoruz; ama gelip bizim gömleğimizi yırttıklarında canımızın çok yanacağından eminiz.”

Güvenlik Uzmanı Serkan Yıldız’ın bu ifadeleri ve Yunan basını dikkate alındığında, Yunan güvenlik aygıtının desteğiyle bir oluşumun filizlendiği ve bu oluşumun içinde Türkiye ile sorunları olan diğer grupların da dahil edilebileceği gerçeği üzerinde hassasiyetle durmak gerekiyor. Yunanistan içte Türk soydaşlarımızın mezar taşlarına zarar vererek, Türkiye’nin hassasiyetlerini kaşımaya çalışırken; dışarıda Türkiye karşıtı bütün oluşumları toplayarak, ASALA benzeri bir örgüt yaratma niyetinde olduğu görülmektedir.

Türkiye bütün bu niyet, istek ve oluşumları bertaraf edebilecek güçtedir. Ancak Yunanistan, soydaşlarımıza yönelik devlet terörünü tırmandırmaya devam ederse, kara kışın deniz suyunu tecrübe etmek zorunda kalacaklardır.

Serkan Yıldız: Güvenlik Uzmanı

Hasan Mesut Önder: Haber365 Yazarı