İstihbarat
analistleri yeterli haber toplanamamışsa,
eldeki bilgilerin ötesine geçmek için tarihsel
karşılaştırma metodundan istifade eder.
Analist güncel olayları, aynı ülkedeki tarihsel emsallerle veya diğer
ülkelerdeki benzer olaylarla karşılaştırarak anlamaya çalışır. Analoji, bir
karşılaştırma biçimidir. Tarihsel bir durum, mevcut koşullarla
karşılaştırılabilir kabul edildiğinde, analistler, mevcut duruma ilişkin bilgi boşluklarını
doldurmak için tarihsel emsal yöntemini kullanırlar. Yani şimdinin bilinmeyen
unsurlarının, tarihsel emsalin bilinen unsurları ile aynı olduğu varsayılır. Bu
nedenle analistler, aynı müesses nizamın iş başında olduğunu, mevcut durumun sonucunun
muhtemelen tarihsel durumun sonucuna benzeyeceğini veya geçmişte olduğu gibi,
aynı sonuçtan kaçınmak için benzer bir politikanın gerekli olduğunu düşünür.
Karşılaştırma,
mevcut durumun başka zamanlarda veya yerlerde benzer durumlara, bakılarak oluşturulan
az çok açık bir kavramsal model ışığında yorumlanması diğer analiz türlerinden farklıdır.
Teorik analizlerden farkı ise, bu kavramsal model, birçok benzer vakadan ziyade
tek bir vakaya veya birkaç vakaya dayanmasıdır. Karşılaştırma yöntemi, teori
oluşturmak için de kullanılabilir, ancak bu, birçok benzer vakadan çıkarılan
genellemelerin yanı sıra doğrulanması zor daha dar bir teorileştirme türüdür.
Karşılaştırma
yoluyla akıl yürütme yöntemi, çalışılan konu ile ilgili yeterli veri ve teori
mevcut olmadığında veya daha ayrıntılı bir analizden daha kolay ve az zaman
alıcı olduğu için kullanışlı bir kısa yoldur. Doğru yapılan karşılaştırmalı bir analize, mevcut durumun
temel unsurları belirlenerek başlanır. Analist daha sonra şimdiye ışık
tutabilecek bir veya daha fazla tarihsel emsal arar.
Bu benzetme yoluyla akıl yürütmedir. Bu bakımdan tarihsel analojiler genellikle
bir durumun dikkatli bir analizini takip etmekten çok önce gelir.
Karşılaştırmalı
analizin en verimli kullanımı, sonuçlara varmak değil, hipotezler öne sürmek ve
farklılıkları vurgulamaktır. Mevcut durumda hemen görülemeyen değişkenlerin
varlığını veya etkisini önerebilir veya analistin aklına başka türlü gelmeyecek
açıklamalar veya olası sonuçları düşünmek için hayal gücünü harekete
geçirebilir. Kısacası, bu yöntem bu hipotezleri doğrulamak veya çürütmek için
ek bilgi arayışına rehberlik eden varsayımlar oluşturabilir.
Bir olayı anlamak için bir rehber olarak,
çağdaş olayları daha önceki olaylarla ilişkilendirme eğilimi güçlüdür.
Karşılaştırma, bilinmeyeni tanıdık olana indirgeyerek anlamaya yardımcı olur.
Mevcut durumun tam olarak anlaşılması için gerekli verilerin yokluğunda,
karşılaştırma yoluyla muhakeme yapmak tek alternatif olabilir. Bununla
birlikte, bu yaklaşımı benimseyen herkes, önemli hata yapma potansiyelinin
farkında olmalıdır.
Öncelikle
iki durumun gerçekten karşılaştırılabilir olduğundan emin olmak gerekir.
Tarihsel ve cari olaylar, bazı açılardan eşdeğer olduklarından, her bakımdan
eşdeğermiş gibi akıl yürütme ve mevcut durumun tarihsel durumla aynı veya
benzer sonuca neden olacağını varsayma eğilimi vardır. Örneğin önemli bazı
tarihsel olayların Türkiye’nin iç ve dış politikasını nasıl etkilediğini ele
alabiliriz. Türkiye’deki devalüasyonlar
ve Askeri darbeler arasında bir ilişki olduğu düşünülebilir:
·
1958 devalüasyonu 1960 darbesi
·
1970 devalüasyonu 1971 muhtırası
·
24 Ocak 1980 devalüasyonu 12 Eylül 1980
darbesi
Bu
tarihsel örnekler, gelecek projeksiyonu yapmak için kullanılabilecek
karşılaştırma örnekleri olabilir.
Bölgesel
jeopolitiğin değişimi ile ilgili bir örnek tarihsel bir kıyaslama yapmak gerekirse;
Ortadoğu’daki askeri darbeler ABD -İngiliz rekabetinin ürünü mü? İkinci dünya
savaşından sonra ABD Ortadoğu’da etkisini artırmaya başladıktan yani 1949’dan
sonra askeri darbeler dönemi açılıyor .1949-1954’e kadar Suriye’de üç hükümet
darbesi yapılıyor. Türkiye’de askeri darbelerin başlangıcı 1960 yılıdır. Mahir
Kaynak’ın 1960 darbesinin nedeni ile ilgili değerlendirmesi şöyle:
1960 darbesi esas itibarıyla bir dış
gücün etkisini kaybetmesi amacını taşır. Türkiye İngiltere’nin nüfuz alanı
içerisinde, onun dediklerini yapan bir ülke olarak bilinirdi. Fakat Amerika
Birleşik Devletleri askerî olarak Orta Doğu’ya ve Türkiye’ye girdi. Türkiye’ye
girince de giderek Türkiye içerisindeki etkileri artmaya başladı. Bu etkileri
artınca hemen bir darbe hazırlığı olmaya başladı. Yani oradaki mesele
Amerika’nın Türkiye’deki etkinliğini bertaraf etmekti.
Mahir Kaynak’ın tespitleri üzerinden değerlendirme yapacak
olursak ABD ve İngiltere arasındaki güç dengesi oluşmadığında ve denge bir
ülkenin lehine arttığında Türkiye’de askeri darbelerin ve iç siyasi karmaşanın
yaşandığı söylenebilir. Türkiye, 7 Şubat MİT krizinden bu yana ABD’nin ülkemiz
üzerindeki etkisini kırmaya çalışıyor. 15 Temmuz’dan sonra CIA ‘nın 40 yıldır
Türk devletine yerleştirdiği FETÖ unsurları temizleniyor. Türkiye ve
İngiltere’nin ekonomik ve askeri alanda yakınlaşması, ABD ‘nin kurulu düzenini
rahatsız ettiği söylenebilir.
Eski
Genelkurmay İstihbarat Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin; “ABD'nin Türkiye'de suikast
hazırlığında olduğunu iddia etti. Türkiye'de
toplumun sinir uçları var, kanaat önderleri var. O kanaat önderlerine suikast
yaparsanız toplum ister istemez devlete tepki gösterir."
Açıklaması dikkat çekicidir. Türkiye’nin İngiltere ile ittifakına karşı ABD’nin
nasıl bir politika izleyeceği, hangi yöntemlerle başvuracağı şimdilik muamma
ama tarihsel kıyaslama yapıldığında cari durumu anlamak biraz daha
kolaylaşıyor. Tarihin derinlikleri, bugünü ve geleceği okumak için önemli
analitik çerçeveler sunuyor. Bundan istifade etmeyi unutmayalım …