Avrupa Birliği, Koronavirüs pandemisi ile dünyanın içine
kapanmasından dolayı ciddi bir ekonomik zarar gördü. Özellikle AB üyesi
ülkelerin pandemi ile mücadelede yetersiz kalması, bu ülkelere yönelen yabancı
yatırımcıları da ürküterek kaçışlara sebep oldu.
Avrupa Birliği ekonomisinin çökmesini ve birliğin
dağılmasını önlemek için lokomotif ülke Almanya, taşın altına elini koyarak üye
ülkelere yadım paketi sundu. 750 milyar Euroluk yardım paketinin aslan payı her
zamanki gibi Yunanistan’a düştü.
Buraya kadar normal bir olayın geçmişini haberle dili ile aktardık.
Ancak bunun öncesi ve sonrası olayın gerçek yüzünü anlatmaya yeter:
AB’nin, Almanya tarafından ABD, Rusya, Çin ve Türkiye’ye
karşı kullandığı bir siyasi koz/güç olduğunu artık bilmeyen yok. Önümüzdeki
süreçte bu kartı İngiltere’ye karşı kullanacağı kuşkusuzdur. Tabi Türkiye ve
İngiltere gibi iki güçlü müttefiki karşısına alan AB’nin yaşama şansı olur mu
olmaz mı hep beraber göreceğiz.
Konumuza dönersek, “nasıl
oldu da Fransa birden Yunan sever oldu” cevabını aramalıyız.
Fransa’nın Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuku çiğneyerek
Türkiye’ye tebelleş olması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tahrik etmesi 2020
yılında olmuştu hatırlarsanız. Tesadüfe bakın ki o dönem Türkiye Mavi Vatan’ı
korumaya çalışırken, Avrupa Birliği’nden “Pandemiden
zarar gören AB ülkelerine 750 milyar Euroluk yardım paketi” onay alıyordu.
Ve tam o sıralarda Fransız Savaş gemileri Türk savaş gemilerine yalvar yakar “ne olursun Allah aşkına beni vur” gibi
davranışlar sergilediler. Türk denizcileri Fransa’nın bu pespaye provokasyonlarını
kaale almadı.
Fransa, bir yandan saldırgan ve seviyesiz politikasına
Türkiye’den karşılık bulmaya çalışırken, diğer yandan da AB pandemi desteğinin
aslan payını kapan Yunanistan’ı kafa kola almaya çabaladı. Ve bunu kısa sürede
başardı da. Çünkü Yunanistan tarihinin
gelmiş geçmiş en paranoid ve en beceriksiz hükümeti işbaşında. Kriyakos Miçotakis hükümeti, politik
yetersizliğini Türk düşmanlığını harlayarak kapatmaya çalışırken, Fransa’nın
Atina’da görünmesi kendisine adeta can simidi oldu.
Yaklaşık 15 yıldır AB’nin ve özellikle Almanya’nın hibe
yardımları ile ayakta duran Yunanistan, Fransa’nın sinsi yılan kartına histerik
bir refleksle sarıldı adeta. Ve onun Helenizm paranoyası, ilk etapta
Yunanlılara tam 3 milyar Euro’ya mal oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron,
18 adet Rafale uçağını Yunanistan’a satmayı başardı.
Kaldı ki bu uçaklar çok övülmesine rağmen henüz bir savaş
tecrübesi olmadığı için kabiliyetlerinin çok abartıldığını da bir yere not
etmek gerekir.
Fransa, Yunanistan’a gelecek olan AB yardımının neredeyse
tamamına konmayı planlıyor. Bunun için, Yunan ordusunun hiç de ihtiyacı olmayan
kara ve deniz savaş araçları satmayı programına dahil etti. Elysee sarayına
yakın kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Macron, Yunanistan’da 17 milyar
Euroluk silah satmayı planlamış ve bunu 2022’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi
öncesinde gerçekleştirerek kendi halkından oy almayı hedefliyor. Şu ana kadar
Macron, bu hedefin yarısından fazlasını başarmış durumda ve tam 8 milyar Euroluk
silah sattı.
Bu yazıyı kaleme aldığımızda Fransa’nın Yunanistan’a
yaklaşık 5 milyar Euro’luk savaş gemisi sattığı bilgisi ortaya çıktı.
Yunan ve Fransız medyasının verdiği bilgilere göre Yunanistan
ile Fransa arasında, savunma alanında stratejik ortaklık anlaşması
imzaladı. Yapılan anlaşma gereği Yunanistan, Fransa’dan tal 5 milyar Euroluk
savaş gemisi satın alacak.
Anlaşmada Yunanlıların aklını alacak onları coşturacak birkaç madde var. Ancak
bu maddelerin hayata geçirilmesi kelimenin tam anlamı ile imkânsız. İki ülkeyi
Türkiye’ye karşı saldırgan bir pozisyona getiren anlaşmanın gerçekleşmesi
önündeki iki büyük engel var. Biri Türk Silahlı Kuvvetleri, ikincisi ise
NATO’dur. Akla ziyan bu anlaşmanın hayata geçirilmesine TSK’dan önce NATO engel
olacaktır. Çünkü anlaşmanın hayata geçmesi demek NATO’nun dağılması demektir.
Buna da ne NATO’nun Avrupa üyesi ülkeleri ne de bizzat kurumun kendisi izin
vermez. Ve NATO’dan da daha önemlisi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücü ve
varlığı bu anlaşmanın Türkiye’ye yönelik saldırgan maddelerinin bir anlık dahi
olsa hayata geçirilmesine engeldir. Fransız savaş gemilerinin Türkiye’nin Ege
kıyılarına gelip sancak göstermesinin hayali bile imkansızdır.
Bunun da iki sebebi var:
Birincisi, Türk Deniz Kuvvetlerinin gücü,
İkincisi Türk Kara ve Hava Savunma gücü.
Fransız savaş gemilerin Türk kara suları veya uluslararası sularda Türkiye’yi
tehdit edebilecek bir pozisyon almaları demek, kendi üzerlerine sürü halinde
Türk SİHA ve füzelerini davet etmek anlamına gelir.
Ayrıca Fransa’nın böyle bir tutumu Türkiye için inanılmaz bir fırsat
olacaktır, Yani Türkiye’nin arayıp da bulamadığı bir fırsat olacak.
Şöyle ki: 21. Yüzyıl savaş konseptini SİHA’larla değiştiren Türkiye, ilk
kez açık denizlerde bu savaş araçlarıyla “Sürü
Savaşı” yöntemini deneyecektir. Bu da inanılmaz bir know how sağlayacaktır
Türkiye’ye.
Söz konusu anlaşmanın Türkiye ile ilgili maddelerinin hayata geçmesinin
önündeki bir diğer engel de Fransız Silahlı Kuvvetleri’dir. Fransız ordusu,
TSK’nın bugünkü teknolojisi ve tam bağımsız yapısı ile çatışamayacağını çok iyi
biliyor. Ayrıca yine NATO müttefikliği çerçevesinde de bu çatışma girişimine
şiddetle karşı çıkacaktır.
Bu anlaşmanın Yunanistan’ı “yolmak”; en az 20 milyar Euroluk borcun altına
sokmak ve Macron’a Nisan 2022’nin sonundaki cumhurbaşkanlığı seçimini
kazandırma metni olduğunu Fransız askeri ve sivil bürokrasisi de çok iyi
biliyor. Bu yüzdendir ki anlaşmanın akıldışılığına ses çıkarmıyorlar.
Burada olan, Yunanistan halkına oldu. Çünkü Yunanistan’ın sadece dış borcu
500 milyar Euro’nun üstünde. Yani Yunanistan’ın bütün gelir ve giderlerinden % 246
fazla. Bu rakam sadece Dış Borç. Yunanistan’ın İç borcunu hesaplamadık
bile.
Yunanistan’ın nüfusunun toplamı 10.2 milyon. Yani yaklaşık
olarak İstanbul’un yarısı kadar.
Yunanistan, yıllardır sanki Ekrem İmamoğlu tarafından yönetiliyor. Kelimenin tam anlamı ile
iflas etmiş ve suni nefesle ayakta tutulmaya çalışılan bir ülke. Dünyada hiçbir
ülke artık borç vermiyor. Tıpkı Ekrem İmamoğlu’nun 2 yılda borca boğduğu
İstanbul gibi yönetilemez hale gelmiş durumda.
Geçtiğimiz yıl ve bu yaz yaşadığı sel felaketleri ile orman
yangınlarından dolayı Yunanistan kelimenin tam anlamı ile çökmüş bir halde
iken, Miçotakis hükümetinin Yunan halkının boğazındaki lokmayı Fransa’ya
sunması akıl tutulmasından başka bir şey değil. Yunanlılar bu akıl tutulşumluğa
sened susuyorlar. Yoksa onlar da mı bu girdaba girdi?
Yunan halkı ve parlamentosuna düşen, kendi hükümetlerini
Fransa ile yaptıkları bu ortak savunma anlaşmasının . maddesini hayata geçirmesini
istemektir. Yunan hükümeti bu maddenin gereğinin yapılmasını istediğinde
Fransa’nın nasıl ortadan toz olacağını göreceklerdir. Macron’un amacı, bu
anlaşma ile AB’den Atina’ya gelecek olan paraya konmaktı ve bunu da başardı.
Yunan halkına yazık oldu. Bir kez daha histerik Helenist
faşist siyasetçilerin kurbanı oldular. Ve aylar önce söylediğim gibi
Yunanistan, 21. yüzyılda olmayacak. Bu faşizan kafa Yunanlıların tarihten
silinmesine sebep oldu. Özellikle genç olan okurların bu satırları bir yere not
etmesini rica ediyorum. 2035’ten sonra Yunanistan’ın varlığı konuşulup
konuşulmayacağını göreceklerdir.