Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne büyük taarruz
Erdal Şimşek
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne büyük taarruz
12.01.2023 Perşembe 10:40

Takipçilerimiz ve okurlarımız çok iyi biliyorlar ki, Türkiye’nin iç politikası ve politikacıların post kavgasına kesinlikle girmem. Çünkü bu post kavgaları benim için bir anlam ifade etmediği gibi mide bulandırıcıdır da. Hayatımda bir kez iç politika/hırsızlık konusuna girdim başıma gelmeyen olay atılmadık iftiraların yanısıra, kendi camiamın kahpe ve korkak pısırıklığını unutmadım.

Örneğin, Ümit Özdağ isimli biri siyaset piyasasında dolaşıyor. Prof. titrine sahipmiş. Şengül Hamamı prof.u mu nedir bilmiyorum. Çünkü hiçbir akademik çalışmasına rast gelmedim. Aslında bu siyasetin minik figürünün taşıdığı prof. ünvanı, Türk akademisinin ne hallerde olduğunun çok somut bir örneğidir. Bu kadar sığ, yobaz ve nefret suçu işlemeyi yaşam biçimi haline getirmiş birine akademik unvan vermek, Nizamiye Medereseleri’nden bu yana bin yıllık bir birikime sahip Türk üniversitesine yapılmış en büyük hakarettir. Geniş ölçekte baktığımızda, dünya akademi tarihine hakarettir. Türk akademisinin böylesine zelil hale gelmesi bahsi diğer, konumuza dönelim.

Sayın Kılıçtaroğlu’nun son Parti Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşma, iç siyasetten çok, uluslararası sömürgecilerin görüş, emel ve düşüncelerini ifade etme biçimi olmuştur. Kemal Bey’in konuşması ile ilgili Türk medyasında, özellikle Savunma alanında kalem oynatan, sosyal medyada videolar paylaşan gazetecilerin yorumlarını merakla bekledim. Ve bu gün tam üçüncü gün olduğu halde bu menfur, bu meşum ve meşkuk konuşma ile ilgili tek bir satır dahi yazılmadı, bir kelam sarf edilmedi. Bu durum, Türk medyasının düştüğü zelil ve rezil hali de çok iyi anlatıyor aslında.

Kemal Bey’in parti grup toplantısındaki sözleri, bırakın ana muhalefet liderinin, her hangi bir Türk vatandaşının dahi (terörist ve terörizme meyyal olanlar hariç) söylemekten imtina edeceği çok tehlikeli çok saldırgan bir konuşmaydı. 

Ne diyordu Sayın Kılıçtaroğlu?

“Askerin beni asla alkışlamasını istemem. Ve böyle bir niyetim de yoktur. Ama yalan dolan söyleyeni eğer bir asker söylüyorsa, bu devletin çürüdüğünü gösterir. (Bunu) açık ve net söylüyorum. Etrafınıza, siyaset koridorlarında kariyer devşiren askerler koyarsanız, elinizde bol yıldızlı, bol apoletli Ortadoğu üniformaları kalır. Unutmayın ki bol bol apoletli Ortadoğu askerleri savaşlardan, cephelerden kaçtılar. Kariyerist kafadan asla ve asla hayır gelmez. Onun için komuta kademesi haddini bilsin. Siyaset askerin işi değildir. Herkes haddini bilecek.”

Bu cümlelerin aklı başında bir siyasinin dilinden dökülmesi imkânsızdır. Çünkü her cümlenin kendi içinde mantık ve düşünce hataları facia boyutundadır. Kuvvet komutanları veya ordu komutanları Sayın Cumhurbaşkanı’nın Türk Savunma Sanayii ile ilgili gelinen nokta ve ufukta gerçekleştirilecek projeler ile ilgili konuşmasından dolayı alkışlamışlar.

Sayın Kılıçtaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı’nın ordunun Başkomutanı olduğunu bilmeyecek kadar cahil ve bilgisiz olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kendisi yaklaşık 15 yıldır Erdoğan’a karşı ana muhalefet rolünü yürütüyor ve girdiği her seçimde yeniliyor. İnsan yenildiği kişiye karşı bir daha ringe çıkması gerekiyorsa, rakibi ile ilgili bilgi toplar ki onu yenebilsin. Ve eminim Kemal Bey’e kurmayları mutlaka Sayın Erdoğan’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanı, yani Cumhurbaşkanı olduğunu söylemişlerdir. Eğer bu güne kadar söylemedilerse çok büyük ayıp etmişlerdir. Ayrıca Kemal Bey’in himayelerinde olan Fondaş Medya da bu güne kadar bu gerçeği bir kez dahi olsa yazıp kendisine sunmamışlarsa onlar da büyük ayıp etmişlerdir.

İkincisi, hatırladığım kadarıyla, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi referandumunda Ana muhalefet ve muhalefetin başını yine Kemal Bey çekiyordu. Ve o seçimde yine kaybettiler. Şimdi neden o referandumu kaybettiği çok iyi anlaşılıyor. Demek ki Sayın Kılıçtaroğlu, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin ve görevlerinin ne olduğunu bilmiyormuş. Ve insan bilmediği bir oyuna girince hep kaybeder.

Ve bir ordunun komuta kademesi, Başkomutanın her sözünü tasdik eder. Zaten tasdik etmezse görevi ya bırakır ya da bıraktırılır.

Burada sorunun iki ana kaynağı var: Birincisi, Kemal Bey Türkiye’nin hala Parlamenter sistem denen o rezil idare şeklinde olduğunu düşünüyor olmasıdır. Hani cumhurbaşkanlarının apoletlilerin emrinde olduğu günler. Ve o dönemlerdeki generaller Türk siyasetine tamamen hâkimdiler. Siyaset kontrollerinden çıkınca da silah zoru ile anayasayı lağvediyorlardı. 

İkincisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri vesayetten, yani GLADIO’onun, Amerikan emperyalizminin kontrolünden çıkmasını bir türlü kabullenmemesidir. 

CHP’nin son Meclis Grup Toplantısında sarf ettiği bu akıllara seza cümlelerin hiçbir izahı yoktur.

Kemal bey, haddini aşarak, bugünkü modern dünya ordularının bile temelini oluşturan bin yılı aşkın bir birikime sahip olan Türk ordusun komutanlarını emperyalizmin kuklası olan Ortadoğu generallerine benzetmesi hiçbir hal u şartta asla ama asla kabul edilmemesi ve bedeli ödetilmesi gereken bir durumdur.  

CHP lideri, Başkomutana sadık generallerin savaşamayacağını ve cepheden kaçacaklarını öne sürüyor. Oysa 15 Temmuz Amerikancı darbe teşebbüsünden sonda Türk Silahlı Kuvvetlerinden Kemal Bey’in övdüğü o general ve subay tipleri ordudan temizlendikten sonra Türk askeri asli kimliğine erişti. Ordu’nun generallerinin yarısı, subaylarının neredeyse üçte ikisi FETÖ terör örgütü adına emperyalizm işbirlikçisi olduklarından dolayı defedildiler. İçindeki bu irinden kurtulduğu ilk aylardan itibaren TSK, 1874’ten bu yana (Kıbrıs Barış Harekâtı hariç) Dünyanın iki süper gücü ve bir de Şeytan gücüne (İran) karşı Irak ve Suriye’de destan yazdı. Baştan Afrin olmak üzere, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde yaptığı operasyonlar ve müdahalelerle bu süper güçlerin 50 yıl önce kurgulanmış projelerini çöp etti. 

Kemal Beyin Övdüğü o generaller, onlarca yıldır üç buçuk çapulcu olan terör örgütünün karşısında dahi tutunamıyorlardı. 

1991 Birinci Körfez Savaşı’na Türkiye’nin de katılma ihtimali görününce Kemal Bey’in övdüğü, hasretini çektiği o subay ve generalin emeklilik için sıraya girdiği haberini yapan gazetecilerden biri de bendim. 

33 yılı bulan mesleki hayatımın neredeyse tamamını terör ve savaş takibi ile geçirmiş bir gazeteci olarak iddia ediyorum ki, bu sözler, Kemal Beye ait değildir. Bu sözlerin sahibini bulmak için Sayın Kılıçtaroğlu’nun ABD’de kaybolduğu 8 saatin açığa çıkması gerekmektedir. 

Kemal Beyin, bu çirkin ve çirkef sözleri sanırım yeni bir kirli seçim sürecinin başlangıcıdır. Başta FETÖ terör örgütü olmak üzere Emperyalistlerin vereceği çirkin, ahlaksız ve tam bağımsız Türkiye düşmanı çevrelerin bu seçimde Kemal Bey’in başını çektiği koalisyonun seçip programını belirlemiş görünüyor.

Ama bu millet ve bu devlet, ABD Başkanı Biden’ın başını çektiği sömürgecilerin taaruzunu savuşturacağına eminim.