![Türk Kökenli Olmayan Türk Irkçısı Sığıntılar](https://img.cdn.haber365.com.tr/uploads/images/profile/title-618.png)
![](https://img.cdn.haber365.com.tr/uploads/images/image/755x390-turk-kokenli-olmayan-turk-irkcisi-sigintilar-474.jpg)
Türkiye ve Türk toplumu yazılı tarihinden bu yana ilk kez bu kadar aşağılık bir ırkçılık, ötekileştirme ve yabancı düşmanlığı hastalığı ile karşı karşıya bulunuyor.
Türkiye’de ırkçılık yapan siyasilerin neredeyse tamamının
köken olarak Türk olmadıklarını hatırlatarak konuya kısaca değinmek istiyoruz.
Irkçılık, bilindiği gibi modern Batı’dan bize sıçramış etmiş
bir ruh hastalığıdır. Ancak Batılı ırkçılar, Türkiye’deki yabancı düşmanı
ırkçılarla kıyas edilmeyecek kadar cesur ve açık yüreklidirler. Onlar,
Irkçılıklarını, nefret söylemini sütre gerisinde durarak değil açık açık
meydanlara çıkıp dillendiriyorlar. Türkiye’dekiler de kuyruklarını bacaklarının
aralarına sıkıştırarak perde gerisinde bu hastalıklı ruh hallerini topluma
empoze ediyorlar.
Türkiye’deki yabancı düşmanlığı yapan ırkçıların aslında bu
ülkenin er rezil en kaltaban adamları oldukları gün gibi ortadadır. Mülteci ve
yabancı düşmanlıkları sadece Doğu’dan gelenlere (Afgan, Arap, Paki) düşmanlık yapıyorlar. Sadece mülteci veya sığınmacı
değil, doğudan gelen ve Müslüman kimliği taşıyan yabancılara düşmanlık
yapıyorlar.
Ukrayna-Rusya savaşında her iki taraftan da ülkemize 160 binin
üzerinde sığınmacı geliyor. Bu ahlak yoksunu ırkçılar, nedense onlara tek
kelime dahi söylemediler. Neden mi? Çünkü Ukrayna ve Rusya’dan kaçıp ülkemize
sığınan mülteci ve sığınmacılar Müslüman değiller de ondan.
Elbette ki Ülkemizdeki mülteci ve sığınmacılar artık
sosyolojik bir sorun haline gelmiştir. Özellikle bunların yerleştirildiği
kamplar ve şehirlerde gerekli denetim mekanizmasının soğukkanlı ve sert bir
şekilde işletilmemesi, bugün büyük bir sorun olarak hayatımızın merkezinde yer
aldılar. Halbuki mültecilerin ikamet ettirildikleri şehirlerde basit polisiye
tedbirlere bağlıdır. Bu tedbire uymayan bütün sığınmacılar, istisnasız sınır
dışı edilmeliydi. Eleştirilecekse yöneticilerin bu konudaki zafiyetleri
eleştirilsin. Lakin Türk siyaset sahnesinin cürufları, sığınmacılar ile ilgili
bir eleştiri yapmıyor direk ırkçılık ve yabancı düşmanlığı gibi nefret suçu işliyorlar. Ve maalesef bu ruh hastalığı habis bir ur
gibi toplumumuzun sinir uçlarına doğru yayılıyor. Önlem alınmazsa bu, metastas
haline dönecek.
Türkiye’deki Irkçılığın tetikleyicisi, kendisi de bir
sığınmacı ailenin mensubu olan ve kökeni hakkında ciddi iddialar ortaya atılan,
ayrıca siyasi hayatı boyunca neredeyse girmediği parti kalmayan İP’in başı Meral Akşener’dir.
Yabancı düşmanlığını insanlık suçu boyutuna getiren ve
sürekli provokasyon yapan ise Ümit Özdağ’dır.
O Ümit Özdağ ki
KESİNLİKLE TÜRK DEĞİLDİR. Ümit Özdağ da işgal edilen vatanını bırakıp
kaçmış ve Türkiye’ye sığınmış bir ailenin çocuğudur.
Daha önce de sıklıkla dile getirdiğimiz gibi Türk ırkçılığı,
mülteci ve sığınmacı düşmanlığı yapanların elebaşlarının tamamı Türk kökenli
olmayan ya devşirme ya da kendileri de sığınmacı kökenli olmaları dikkat
edilmesi gereken bir kondur.
Şunu hemen belirtmekte fayda var, Türk milliyetçiliği ne
teoride ne de pratikte ırkçı olmayıp, aksine ırkçılığa düşman bir ideolojidir.
I. ve II. Balkan Harbi bozgununda, Rumeli’den, Balkanlar’dan
göç edip anavatana dönmek zorunda kalan ve göç sırasında yollarda tam 1 milyon
can kaybeden Balkan Türkeri’ne de aynı nefreti kusmuşlardı bunların devşirme
ataları.
O günün İstanbul sokaklarında bu ahlaksız, bu rezil
devşirmeler, o mazlum ve özbeöz Türk olan Balkan muhacirlerine yaptıkları
hakaretler küfürlere tanık olan büyüklerimiz tarafından bize anlatıldığı gibi,
dönemin “hatırat”larında kayıtlı
bulunuyor.
Bu aşağılık güruh, evlad-ı
fatihan olan Balkan ve Rumeli muhacirlerine sokak köpeğinden daha aşağı
muamele ettikleri hala unutulmuş değil.
O o soysuzlar ve devşirmeler, kısa bir süre sonra İstanbul’a
akın akın gelen Beyaz Rusları ve onların bedenini satan günahkâr “Haraşo”larını ayakta selamlamış ve
onlara resmen köpeklik yapmışlardı. Tıpkı Ukrayna'dan gelen mazlum muhacirlere
davrandıkları veya onlara karşı besledikleri hisler gibi. Bu köpeklikleri de
arşivler ve hatıratlarda ve hafızamızda kayıtlı bulunuyor.
Bunlar ahlaksızdır, bunlar namussuzdur, bunlar korkaktır,
bunlar sünepedir. Şu an Türkiye'de ırkçılık çığırtkanlığı yapan öncülerin soyuna
ve sopuna bakın, tamamına yatını Türk değildir.
Alın size ırkçı, faşist ve sığındığı milletvekilliği
dokunulmazlığı arkasında her gün nefret suçu işleyen üç beş oy için insanları
birbirine kırdıran Ümit Özdağ’a bakalım.
Ümit Özdağ kesinlikle Türk değildir. Hatta Turan soyundan bile
değildir.
Kendisi Nart'tır.
Yani Kafkas ırkındandır.
Şöyle örneklendireyim bir Haraşo ne kadar Türk ise Ümit
Özdağ o kadar Türk’tür. Onun mantığı ile baktığımızda durum şudur:
Atası da Ruslara karşı savaşmaktan korkup tabanları
yağlayarak soluğu Türkiye'de almıştır.
Halbuki kazın ayağı öyle değildir. Benim damarlarımda Çerkes
kanı da vardır. Anne tarafım Çerkes’tir ve akrabalık bağlarımız çok güçlüdür.
Büyük ninelerimizden duyduklarımız hala bizim kuşağın tüylerini diken diken
eder. Bugün Ukrayna’da işlenen vahşetin on katı, yüz katı Rus Çarlığı ordusu
tarafından Kafkasya’daki Müslüman Nart, yani Çerkes, Abzekhlerle, Kafkas
Türklerine karşı işlenmişti.
O insanlar da bugünkü mazlumlar gibi çoluk çocuğunu ve
namusunu kurtarmak için ülkemize sığındılar. Kurtuluş Savaşı sırasında eli
silah tutan her Kafkas muhaciri Osmanlı ordusu ve milis güçleri saflarında Anadolu’yu
kendi yurtları gibi ölümüne savundular ve ağır bedeller de ödediler.
Nartların Rus vahşetinden kaçıp canlarını güvenceye alma
çabası onların en insani hakkı ve bizim de onlara bağrınızı yurdumuzu açmak en
insani görev ve mecburiyetimizdi.
Bu gün de yarın da o mecburiyetimiz vardır. Her insanın, mazluma yurdunun kapısını
açmak gibi bir insani mecburiyeti vardır. Biz halklar birbirimize kapımızı
gönlümüzü açmazsak Allah'tan korkmayan zalim iktidarlara devletlere ve
rejimlere karşı kim bizi koruyacak?
Ümit Özdağ ve onun siyasetteki diğer türevlerine
baktığımızda hepsinin ortak özelliği Türk kökenli olmayıp muhacir ve insan
cürufu olmalarıdır. Yanlarında yörelerinde tek tük Türk’e rastlayabilirsiniz.
Bu da sosyolojik bir doğal seleksiyondur. Sosyoloji, bir toplumda yüzde 5’lik
çürümüşlüğü doğal seleksiyon olarak kabul eder. Çürümüşlük, bu oranın üstüne
çıktığında tehlikeli durum söz konusudur. Şükür ki Türkiye’de Türk toplumunda
bu çürümüşlük yüzde 5 bile değildir.
Kendisine sığınan mazlumları korumak için gerekirse savaşmış
bu uğurda şehit vermiş bu millete ırkçılık zehrini aşılayan Ümit Özdağ gibilerin
önüne bir an önce yasal set çekilmelidir.
Ağır müeyyideler içeren kanunlar çıkarılmalıdır.
Ha bu arada küçük bir not: Ümit Özdağ’ın babası gelip
ekmeğini yediği okullarında bedava okuduğu bu ülkede darbe yapıp başbakan ve
iki bakanı aşan 27 Mayıs 1960 Amerikancı darbenin en önemli piyonlarından
biriydi. (Gerçi hatıralarından okuduğumuz kadarıyla yaptıklarından örtülü de
olsa bir nedamet diliyor merhum Muzaffer Özdağ.)
Yani bir Nart gelip bizim seçtiğimiz başbakanımızı
bakanlarımızı astıran kadronun içinde yer aldı. Özdağ’a 27 Mayıs Amerikancı
darbeyi bir sorun bakayım, nasıl canhıraş bir şekilde savunduğunu göreceksiniz.
Ben bu devletin sahibi ve kurucusu milletin bir ferdi olarak
bana sığınmış, benim ekmeğimi yiyen bir sığındığının bir vatansızın ülkemde
fitne tohumları ekmesine izin verilmesine karşı çıkıyorum.
. Hükümet ve Meclis bu ve bunun gibi ırkçı kaltabanlara ağır
cezalar getirecek yasalar derhal çıkartmalıdır. Bu toprakları kan dökerek can
vererek alan milletin evladı olarak bu talebimi hükümet ve Meclis derhal yerine
getirmelidir.
Ve Umut Özdağ ile diğer Türk kökenli olmayan muhacir
siyasiler, siz ne kadar Türklük ve Türkçülük adı altında ırkçılık yaparsanız
yapın biz, sizin Türk olmadığınızı biliyor ve bu tutumunuzdan dolayı sizi küçümsüyoruz.
Aradan bin yıl geçse de siz vatansız sığıntısınız bizim için. SI-ĞIN-TI...
Madem ırkçılık yapıyorsunuz alın size, sizin anlayacağınız
dilden hitap edeyim: Asil, Ak Budun
duruşu:
Ey Ümit Özdağ! Ak Budun Erdal Şimşek olarak bin yılı aşkın
bir Atabey soyluyum ya sen?
Sen daha dünün Nart muhacirisin. Senin bu devletteki kaydın
100 yıllıktır benim Binlerce yıllıktır!
Ben Ak Budun'um. Sen Kara
Budun bile değilsin. Sen ve senin gibilerin benim otağımda, divanımda,
meclisimde, sohbet halkamda yerin Kara Budun’un altına bile değildir. Senin
yerin orada yoktur. Çünkü sen bir SI-ĞIN-TI-SIN!
Ve herkes haddini bilmeli. Bu necip millet huzurunda sen de
haddini hududunu bilmek zorundasın
Ey ırkçılar, muhacir ve mülteci düşmanları! Siz, yaptığı zulümleri teknik bir dille açıklayacak kadar aşağılık olan Heinrich Himmler’den daha aşağılıksınız.