Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Tavuklaştırılan Türkler
Erdal Şimşek
Tavuklaştırılan Türkler
27.04.2020 Pazartesi 02:10

Étienne de la Boétie’yi bileniniz var mı bilmiyorum ama Türkiye’de değeri pek bilinmeyen bir Fransız yargıç yazar ve düşünür. 33 yıllık ömründe iki eser verir. Yaklaşık 500 yıldır o eserler hala dünya düşüncesine yön vermede etkinler. 1576 yılında 18 yaşında iken yazdığı Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev isimli kitabında tavuklaşan bir kartal hikayesini anlatır.

Nefis bir hikayedir:

Bir gün üç tavuk, kartal yuvasından bir yumurta çalıp kümese getirirler ve yumurtanın üzerine kuluçkaya yatar tavuğun birisi. Yumurtadan tavuk civcivlerinin yanında dev sayılabilecek bir civciv çıkar. Civciv büyür kanatları neredeyse bütün kümes kadar olur.

Ve bu yavru kartalı tavuk annesi, öğütleriyle hayata karşı hazırlar:

"Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı buğdayı böyle ye.”

Bir gün gök yüzünde bir kartal görür dev yavru civciv. “Bu nedir anne” diye sorar. Anne tavuk,

-Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı.

-Ne de güzel uçuyor!.. deyip iç geçirir dev civciv.

-Evet yavrum! Ama sen sakın ona özenme. Asla onun gibi olamazsın! Sen bir tavuksun. Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı.

SEN BİR TAVUKSUN VE BİR TAVUK GİBİ YAŞAMALISIN.

O günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çekti... Ve her seferinde "keşke bende bir kartal olup uçabilseydim." dedi.

Yine bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gitti...

Onu bir tavuk gibi defnettiler; oysa gerçekte ölen bir kartaldı…

Bu hüzünlü masal, bize Gönüllü köleliğin ne mene bir şey olduğunu anlatır.

Etienne de La Boétie aynı eserinde şu görüşlerini dile getirir:

“Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak, özgürlüğü hiç görmeyip tanımadığından dolayı, pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir. Boyunduruk altında doğan insanlar, kulluk, kölelik içinde büyütülüp eğitilirler.”

TANZİMAT’TAN CUMHURİYETE: TAVUKLAŞAN TÜRKLER

O makus Tanzimat Fermanı’ndan bu yana bu toplum Boétie’nin masalındaki yavru kartal gibi tavuk olarak büyütülmeye çalışılıyor. Ve bunu başardılar da.

Düşünün, Sultan Abdülaziz Han, Osmanlı’yı yeniden denizlere hâkim kılmak için müthiş bir donanma yaptırdı. Ak Deniz’in en büyük donanmasını yeniden kurmayı başardı. Ama Tanzimat Bürokrasisi, o donanmayı hiçbir zaman açık denizlere açılmasına izin vermediler. Türk Deniz Kuvvetleri’nin deniz ticaret yollarının güvenliğini sağlamasına izin vermediler. Donanmayı Haliç’e bağlayıp bütün gemileri çürüttürdüler. Bununla da yetinmeyip o muhteşem Sultan’ı en yakın ve en sevdiği adamlarına; pehlivanlarına boğdurdular.

  1. Dünya Savaşı’nda da yeniden küllerinden doğmaya çalıştı bu millet. Çanakkale’de İngilizlerin savaşabilecek askerini bırakmadı. Ama bir el tutup bu milleti Anadolu’ya hapsettirdi. Hem de “bizden” olan yerli tavuklar aracılığı ile.

İngiliz’in sınırlarımızı çizmesine izin verdiler.

Musul Kerkük başta olmak üzere Batı Trakya, Rumeli ve Ak Deniz’deki bütün topraklar ve adalar tek kurşun atılmadan bırakıldı.

1924’te TBMM’deki katakulli ve CHP diktatoryasından sonra çok partili sistem ile yeniden kendi küllerinden doğrulmayı denedi. Ancak bu deneme 27 Mayıs 1960 Amerikancı darbesi ile çökertildi.

1971’de bir kez daha bu milletin çabaları askeri muhtıra ile darbe vuruldu. Akabinde 12 Eylül 1980 darbesi özgürlük arayışında olan bu milletin üzerinden silindir gibi geçti.

Ne var ki bu millet kolayca toparlandı ve 1984’te Kartal olarak uçmanın yolunu buldu. Bu çıkışın öncüsü Turgut Özal çok sistematik bir şekilde “masum bir ölüm” ile öldürüldü.

“1000 sürecek” denin yeni tavukluk dayatmasına karşı bu millet yeniden kendi küllerinden doğmayı çabaladı, çabalıyor.

Ve bu çabaya karşın tavuklaştırma çabaları bu sefer farklı bir yöntemle sürmektedir.

Türkiye’de muhalefet, dünyadaki hiçbir emsaline benzemez. Türkiye’de muhalefet, üretmek yerine karalama, yalan söyleme ve algı yönetme üzerinden tavuklaşmanın gereklerini yerine getiriyor.

Muhalefetin en büyük gücü, ürettiği yalanlar ve algı yönetimine teslim olmuş, kula kul olmayı tercih eden tabanıdır.

Tavuklaşmışlık, itirazsız, sorgulamadan sormadan itaat etmek ve verilen sufleleri tekrarlamaktır.

Tavuklaşmak, putperestliktir, kulun verdiğine, söylediğine sorgusuz sualsiz inanmaktır.

Tavuklaşmak, kitleler halinde akıl tutulması yaşamaktır.

Bugün muhalefet, tabanına tamamı yalan ve karalama merkezli sufleler veriyor ve tabanı bunu sorgulamadan iman ederek papağan gibi tekrar ediyor.

Ve bu sayı öyle küçümsenecek bir rakam da değil. 3 Kasım 1839’da “hain-i ekber” Mustafa Reşit Paşa’nın ektiği “tavuklaştırılmış Türk”, tohum kök salmış ve bu ülkenin seçmen sayısının yüzde 25’ine tekabül edecek hale gelmiş. Ateşi bol olsun Aziz Nesin, bunlara bakarak Türkiye’deki aptallık yüzdesini ifade etmişti.

Ne oldu bu millete böyle? Biz her zaman kartaldık. En zayıf olduğumuz zamanlarda bile kartaldık.

Hint Okyanusu’ndan İngiltere kıyılarına, Çin Seddi’nden Viyana’ya kadar karaların ve denizlerin semalarındaki eşsiz kartallardık.

Bu yüzdendir ki birçok kartal türünün adı Türkçedir.

Akdoğan, Doğan, Ak Sungur, Ak Kuyruklu Kartal, Ak Başlı Kartal, Ak Karınlı Kartal…

Ne oldu bu dev kanatlı kartalların çocuklarına?

Mustafa Reşit Paşa adlı hainin ektiği tohum bu topraklarda ne çabuk kök saldı? Anadolu’ya sıkıştırılmışlık mı bizi bu hale getirdi?

“Yurtta sulh cihanda sulh” diyerek, bizi Doğu ile Batının üzerinden sürekli geçtiği bir köprü haline getirmeye çalıştılar yüz yıldır.

Lozan Anlaşması’nda bile Yunanistan’dan alacağımız 470 ton savaş tazminatı altından vazgeçirttiler bizi.

Musul’u Kerkük’ü, Halep’i tek kurşun sıkmadan bıraktık. Ve bunlara kahramanlık dedik.

250 bin insanın can verdiği yüzlerce general, amiral ve binlerce subayın savaştığı Çanakkale Savaşlarını tutup ihtiyat kuvvetleri eğitmeni bir yarbayın kahramanlığı olarak yedirdiler bize.

Toprak bırakmayı, cepheden kaçmayı kahramanlık olarak yedirdiler bize ve hala içimizde milyonlarca tavuk bunları gerçek sanıyor. İnanmayan İsmet İnönü’nün tabanları yağlayarak Kudüs çekilmesine bakabilir. Biz bunu kahramanlık olarak okuduk İnkılap Tarihi ders kitaplarında.

Ankara sırtlarında karın üzerine yatılarak çekilen poza, bilmem hangi cephede savaştan yorgun düşmüş, karın üzerinde uyuyan kumandan olarak inandırdılar bizi.

Hamdolsun, Ak Sungurların, Ak Doğanların, Ak Baş Kartalların çocukları olan bizler yeniden diriliyoruz kendi küllerimizde.

İşte covid-19 bunun en büyük ispatı. Bu kartalların çocukları bugün Türk devletinin başında. Dünyanın süper güçlerinin bile diz çöktüğü bu salgına karşı sadece Türk devleti ayakta mücadele ediyor.

Amerika’dan Avrupa’nın en kuzeyine yardım eli uzatıyor.

Bu kartallaşma, içimizdeki tavukları çileden çıkarıyorlar.

Kartal yuvasına dadanmaya çalışıyorlar. Üsküdar’da devletin “sır kâtibi” konumundaki Profesör Fahrettin Altun’un yuvasını kenef eşeleyen gagaları ile necis etmeye çalışıyorlar.

Sanıyorlar ki kartallar kenef eşeleyen tavukların gagalarından korkacaklar.

Sanıyorlar ki kartallar, kartal olduklarından vaz geçecekler.

Artık yeni bir dünya kuruluyor ve o dünyanın kurucuları Ak Sungurların, Ak Doğanların, Ak Baş kartalların çocukları olan bizler olacağız…

Siz ise kümesinizde kendi vebanızla helak olup gideceksiniz.