Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Osmanlı Topraklarının Yeniden Uyanışı
Erdal Şimşek
Osmanlı Topraklarının Yeniden Uyanışı
12.06.2020 Cuma 08:45

Lübnan’da Suud ve BAE yetiştirmesi olan Ermeni Nişan Der Harusiyan’ın Türkiye ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a yönelik sarf ettiği kendi soysuzluğunu tescil eden terbiyesiz ve hakaretamiz lafları üzerine Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta halk ayaklandı resmen. Televizyonun önünü ve sokakları dolduran Beyrutlular bu rezilliği ve bu rezilliğe yol veren Lübnan hükümetini protesto ettiler.

Birkaç gün önce de yine Beyrut’ta Cumhurbaşkanı Hıristiyan Mişel Aun’u protesto eden bir gösteri düzenlendi. Hatırlarsanız bu terörist eskisi Aun, Türkiye’nin Suriye ve Libya’da halka yönelik terörist eylemlere karşı mücadele etmesini eleştirmiş ve “Türkleri sömürgecilik”le suçlamıştı. Bunun üzerine Beyrut’ta halk, ellerinde Türk bayrakları ile protesto gösterisi yapmış ve Aun’u telin etmişlerdi.

Protesto gösterisi ile ilgili bir çok video sosyal medyaya düşmüştü

Videodaki Beyrutlu özetle şunları haykırıyordu Aun’a:

“Eğer Osmanlı sömürgeci olsaydı, bugün sen Fransızca yerine Türkçe konuşurdun. Osmanlı bizim ecdadımızdır. Osmanlı bizim kültürümüzü okullarımızı ibadethanelerimizi milletimizi korudu. Biz Osmanlı’nın torunuyuz.”

Öncelikle Birleşik Arap Emirlikleri Ve Suud’un yetiştirmesi olan bu Ermeni ırkçısı Nişan Der Harusiyan ve sunucusu olduğu televizyonla ilgili kısa bilgi aktarmak istiyorum

Harusiyan’ın sunucusu olduğu Türkiye, Osmanlı ve Cumhurbaşkanımıza hakaret eden El Cedid TV, 10 yıldır Pan Arap-Nasırcı çizgide yayın yapıyor. Eski New TV'nin devamı ve 1992'de kuruldu. New TV'yi kuran Lübnan Komunist Partisi'ydi. 1996'da kapatıldı, 2001 de Tahsin Hayat, El Cedid'i yeniden kurdu

El Cedid'de program yapan Ermeni Nişan Der Harusiyan’ın daha önce de dikkat çekmek için hakaret dolu yayınlar yaptığı biliniyor. Esad Rejimi ve İran tarafından finanse ediliyor. Bu arada El Cedid, Lübnan'daki bir çok siyasi grup tarafından defalarca basıldı, Müslümanlara hakaret eden programcılar protesto edildi.

Nişan Der Harusiyan, lise mezunu bir bir çocuk iken BAE ve Suudi Arabistan'da başlayan TV kariyerinde babasının arkadaşı Simon Esmer sayesinde hızla yükseldi. Dubai ve Suudi'de başlayan kariyer, Fransa’nın yardımıyla gelişti.

Ve Esad rejimi destekçiliği… Bunlar ilginç değil mi?

Söz konusu TV Arap milliyetçisi Esad rejimi destekçisi, Gümüş Dizisi'ni düzenli yayınlıyor. Türkiye'ye hakaret eden Ermeni sunucu Harusiyan, iyi derecede Türkçe bilir. Harusiyan, Ermenistan doğumlu biri. Sonradan Lübnan vatandaşı oldu.

New TV'nin programında Türkiye, Osmanlı ve Cumhurbaşkanımıza hakaret eden Arap Birliği Partisi Lideri Wiham Vahab, Durzi kökenli. Daha önce başörtüsüne hakaret etmişti. Suriye'deki Esad rejimi destekçisi, 2011'de Esad'ın Türkiye'yi 100 bin füzeyle vuracağını iddia etmişti.

Lübnan’ı, coğrafyasını ve demografik yapısını santim santim bilen biri olarak iddia ediyorum ki bu son gösteri patlama oldu. Bu bir kıvılcım değil patlama. Çünkü Beyrut, Hizbullah Terör Örgütünün işgali altında olan bir şehir. Beyrut’taki silahlı Şii terörist sayısı, İran’ın Kum kentindeki silahlı Şii terörist sayısından bile fazladır.

İran’ın böylesine hakimiyeti altında bulunan bir başkentte kalkıp Osmanlı ve Türkiye’yi savunmak için mangal gibi yürek isteyeceği gibi, neredeyse imkansızdı. Demek ki artık Lübnanlılar da ülkelerinin Şii-Hıristiyan ittifakının işgali altında kalmasına tahammül edemiyorlar.

Çin sınırından İspanya’ya kadar İslam coğrafyasını adım adım gezen, gözlemleyen biri olarak gördüğüm, İslam dünyasında bu sefer Arap Baharı gibi emperyalist bir simülasyona evrilen bir hareketlilik yok.

14 Yıl önce Çad’da çölün ortasında karşılaştığım Çadlı yaşlı bir amcanın bizim Türk olduğumuzu öğrenince şu azarı, artık fiili duruma geçmiş durumda:

“Atalarınız yüzlerce yıl önce at sırtında buralara gelip bizi zulümden kurtarmışlardı. Şimdi elinizde imkân var. İsteseniz uçakla birkaç saatte burada olursunuz. Utanmıyor musunuz atalarınızdan 100 yıl sonra buralara gelmeye utanmıyor musunuz?”

Gazeteci olarak oradaydım ama yine de utanmıştım… Yanımdaki sivil toplum kuruluşumuzun temsilcisi de utanmıştı…

Ve o duygular birleşti. Bugün Sudan’da Sevakin, Cibuti’de Somali’de askeri üs, Libya ve Yemen’de umut olarak yeşerdi.

Kesinlikle Osmanlı romantizmi yapmıyorum. Ki Osmanlı romantizmi de bana pek akılcı gelmiyor. Vadesini doldurdu gitti bu dünyadan. Bu, yüzyıllık bastırılmış özgürlük arzusunun bir lider ve liderlik etrafında yeniden kendini ifade etme şansına kavuşma iştiyakıdır.

Kuru bir Türklük veya Türkçülük duygusu da değil. Yüz yıllık ataletin siyasi ve askeri güç olarak şahlanmasıdır.

Hatırlarsanız, Mısır’da Müslüman Kardeşler Hareketi ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra bütün İslam dünyasında etkisini göstermiş ve uzun yıllar bu etki devam etmişti. Bunun sebebi, İslam dünyasında fikirsel ve siyasi/sosyal bir huruç hareketi yoktu. İlk Mısır’da ortaya çıkmış ve bütün İslam dünyasını etkilemişti.

Sonra İslami fıkıh ve dinin günün sorunlarına cevap verebilmesi ihtiyacından dolayı Hint uleması ön plana çıkmıştı. İslam coğrafyasını bilen biri olarak söylüyorum, Fetavayi Hindiye’nin girmediği İslam ülkesi, şehri, kasabası ve mahallesi yoktur.

Sonra Müslümanca başkaldırı…

Merhum Seyyid Kutub’un “Fizilal il Kur’an”ı da bütün Müslüman mahallelerinde kendine yer buldu.

Ve bugün hem askeri hem de siyasi liderlik arayışı var İslam dünyasında. Arap Baharı denen emperyalizmin simülasyonu çabuk bozuldu. Ve Türkiye’nin bu süreçte zulme karşı sesini yükseltmesi, güçlü bir liderliğe sahip olması, İslam dünyasını bu liderlik etrafında toplanma arzusunu kamçılamıştır.

Afrika’da televizyonu olan hangi Müslümanın evine gidin, ya da Şam’dan Bağdat’a Mogadişu’dan Sana’ya, Kabil’den Riyad’a, Amman’a kadar Müslüman başkentlerinin sokağına gidin orada karşılaşacağınız siyasi liderlik figürünün Türkiye’nin siyasi liderliği olduğunu görürsünüz.

İran Şiası’nın en radikal terörist kanadı ve örgütünün egemen olduğu Beyrut’ta Müslümanların gece 02’de sokağa dökülüp yine İran Şiası’nın en nefret ettiği Osmanlı, Türk, Türkiye ve Erdoğan’ı sahiplenmesi kesinlikle bir patlamadı.

Yemen’e bakın. Yemen’in Müslüman Şiilerinin medyası bile her gün Erdoğan ve Türk askerini ülkelerine davet ediyorlar akan kanı durdurması için.