Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Hukuk Cinayeti ve İslamcı Kürdofaşistler
Erdal Şimşek
Hukuk Cinayeti ve İslamcı Kürdofaşistler
27.08.2020 Perşembe 16:20

Dün İ.E. ve M.O.’nun önemli figürü olan Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesinde olan bir dava dosyası ile ilgili yazdığımız yazıda belirttiğimiz gibi, bugünkü yazımızda şüphelerimizi delilleri ile birlikte tek tek sıralayacağız.

Dün de belirttiğimiz gibi bu dava; HDP, CHP, Türk ve İslamcı Kürdofaşistlerin iddia ettikleri şeylerin neredeyse tamamı yalan. İ.E., M.O. ile 20 gün aynı evde kaldığı ve M.O.’nun zorla cinsel ilişkiye girdiği iddialarının da tamamı yalan.

Ve M.O.’nun “Alkollüydüm ne yaptığımı hatırlamıyorum. Kızla cinsel ilişkiye girdim” diye bir ifadesi yok. Dava dosyasını defaatle okudum ve şimdi dosyada olağan şüphe ve şüphelileri tek tek ortaya sunarak kararı kamu vicdanına bırakıyorum:

İ.E. ve M.O. sadece iki gün aynı evde kalıyorlar. İ.E., 23 Haziran’da evinden kaçtıktan sonra önce 2 gün Öğretmen Evi’nde, sonra üç gün daha Siirt merkezde bir otelde kalıyor. Otele giriş yaptığı saat, MOBESE kamera kayıtlarına göre 25 Haziran 2020. Saat: 15:00 ve 28 Haziran’a kadar otelde konaklıyor. 25 Haziran günü otelden dışarı adımını dahi atmıyor.

İ.E.’nin ifadesi ve MOBESE kamera kayıtlarına göre bu dönemde (25-28 Haziran) M.O. ile görüşmüyor.

26 Haziran gecesi dosyada mağdur olan kız, saat 23 civarında otelden çıkıyor. O gece odasına dönmüyor ertesi gün yani 27 Haziran sabahı saat 06:30’da odasına dönüyor.

27 Haziran gecesi de aynı saatlerde otelden ayrılıyor ve 28 Haziran sabah 06:30 sularında otele dönüyor. Bunların tamamı kamera kayıtlarında ve dosyada tamamen mevcut.

Ve İ.E., bu tarihlerde M.O. ile hiçbir şekilde görüşmüyor.

28 Haziran günü yine alışılmışın dışında bir hareketlilik MOBESE kameralarının kayıtlarına düşüyor.

27 Haziran’da öğlen saatlerinde otel sahibi S.K. ile birlikte dışarı çıkıyor ve S.K.'ya ait 34 SA ….. plakalı aracıyla otelden ayrılıyorlar. Bu durum hem MOBESE kayıtlarında hem de otel çalışanlarından B.E.’nin ifadesinde mevcut.

Bu olayı otel sahibi S.K. ifadesinde şöyle anlatıyor:

"27 Haziran günü evden geldiğimde otelin önünde yol çalışması vardı. Aracımı Hotel'in önüne park ettim. Otele giriş yaptığımda İ.E. lobide oturuyordu. Otele girip çıktım, kapı önündeki yol çalışmasına yardım ettim. Yol çalışması bitti otele girdiğimde İ.E. saçlarıyla oynuyordu. Bana taksi bulamadığını Botan Çayı'na gitmek istediğini söyledi. Galiba arabamı gördü. Bende taksi olmadığı için acıdım, yazık görsün istedim ve İ.E. ile birlikte saat 14:30 sıralarında 34 SA xxx plakalı aracımla onu Botan Çayına götürdüm. Botan Çayına gittiğimizde yol bozuk olduğu için aşağıya inmek istemedim. Çok ısrar etti bende kırmayıp indirdim. Aşağısı çok kalabalıktı. Suyun kenarında biraz dolaştı. 15 dakika bekledim ve bayan şahsa otelde kimsenin olmadığını geri gitmem gerektiğini söyledim."

Şimdi bu konu ile ilgili otel çalışanı B.E.’nin ifadesine bakalım.

B.E., 22 Temmuz’da verdiği ifadesinde şunları söylüyor:

"28 Haziran günü sokağa çıkma yasağı olduğu için ben henüz otelde idim. Otelde 1. Katta bulunan salonda dinlendiğim sırada patronum aradı. Patronum, İ.E. isimli şahsı Botan Çayına götüreceğini gelene kadar aşağıda beklememi söyledi. Bu sırada S. ve İ. isimli şahıs patronuma ait 34 SA xxx plakalı arabayla otelden ayrıldılar."

Saatler süren Botan Çayı gezisinde ne oldu acaba? Botan Çayı gezilerinin ne olduğunu Siirtiler çok iyi biliyor.

İ.E., M.O. ile görüşmeyi, bu Botan Çayı Gezisi’nden sonra yapıyor. Evden kaçtığı günden beri M.O? ile il defa 28 Haziran günü görüşüyor. M.O., İ.E.’nin isteği üzerine onu aynı gün öğleden sonra otelden alıp eve götürüyor.

Ve Zurnanın “zırt” dediği yerlerden birine daha geliyoruz burada. Otel’in kayıtları silinmiş durumda. Sadece 1 gün otelde kaldığı görünüyor. Halbuki MOBESE kameraları kayıtları ve otel çalışanlarının ifadelerine göre İ.E. 25 Haziran’da otele giriş yapmış ve 28 Haziran günü çıkış yapmış. İ.E., de ifadesinde 4 gün otelde kaldığını söylüyor.

Tanıklar, devletin resmi kamera kayıtları ve mağdurenin ifadesine göre 4 gün kaldığı otelin kayıtlarında neden bir gün görünüyor? Ve edindiğimiz bilgilere göre bu kayıtlara otelin sahibinden başka kimsenin ulaşması mümkün değil.

Ve yine otelde 26 ve 27 Haziran gecesi çıkış yapıp sabah 06:30’da dönen İ.E., nerede kaldı. İ.E. ve otel işletmecisi S.K.’nın telefon bazlarına bakılırsa belki bir ipucuna ulaşılır diye düşünüyorum.

Bunun cevabını umarım Siirt Adliyesi arar bulur.

Bu arada İ.E., M.O.’yu otel sahibi S.K.’nın telefonundan arıyor. Ve M.O. aynı gün otele gidip 16’dan sonra İ.E.’yi otelden alıp eve götürüyor. 29 ve 30 Haziran günü ikisi aynı evde kalıyorlar. 1 Temmuz günü de Siirt’ten İzmir’e saat 12:30’da hareket eden otobüsle İ.E., İzmir’e gidiyor. Yol parasını ve 500 TL cep harçlığının yanısıra banka kartını da kullanması için İ.E.’ye veriyor M.O.

Dosyadaki ifadelerden şimdi de Adli Tıp raporuna gelelim. M.O.’yu suçlu ilan eden HDPKK ve feminist kadın dernekleri ile CHP’lilerin dillerine doladıkları ve delil olarak sundukları Adli Tıp raporuna bakalım. Hemen baştan söyleyelim ki Adli Tıp Raporu’na göre M.O. masum görünüyor. Şöyle ki:

8 Temmuz 2020'de Adli Tıp uzmanları tarafından yapılan muayenede İ.E.’nin muayene tarihinden en fazla 10 gün öncesinden “bekaretini yitirdiği” belirtiliyor.

Şimdi takvim yapraklarını geriye doğru çevirelim. İ.E., 23 haziranda evden kaçıyor. 2 gün Öğretmen Evi, 4 gün de otelde kalıyor.

Ancak 26 ve 27 Haziran gecelerinde İ.E. otelden çıkıp bilinmeyen bir yere gediyor, sabah 06:30’da geliyor. Bu saat, güneydoğu ve doğu illerimiz için Batı illerimizin 08-09’u gibidir.

Ve bir de 27’sinde iki saatlik bir Botan Çayı gezisi var.

İ.E.’nin ifadesine göre 328 Haziran’ı 29’a bağlayan gece M.O. ile aynı yatağı paylaşıyor ve o gece cinsel ilişkiye girmiyorlar. 29’u 30 Haziran’a bağlayan gece cinsel ilişkiye girdiğini ve ertesi gün İzmir’e gittiğini söylüyor İ.E.

İ.E.’nin kamera kayıtlarının, tanıkların ifadesini göz önünde bulundurduğumuzda şu ortaya çıkıyor: M.O.’nun dışında 2. Bir olağan şüpheli daha var. İ.E.’nin 26 ve 27 Haziran gecelerinde nereye gittiği baz kesişmeleri alınırsa ve Botan Çayı Gezisi açığa çıkarılırsa ilk cinsel ilişkinin kiminle yaşandığı ortaya çıkar.

Cinsel Saldırı konusuna gelince, ilk gece İ.E. istemediği için cinsel ilişki gerçekleşmiyor. Sadece öpüşme vs var. Hem mağdure hem de zanlı M.O. ifadelerinde bunu açık açık söylüyorlar. İkinci gece cinsel ilişki yaşadıklarını iki taraf da söylüyor. Ama İ.E., bunun isteği dışında gerçekleştiğini söylüyor. İşte buna mahkeme inanmıyor ve bunu “hayatın akışına ters” buluyor. Ve zanlıyı tahliye ediyor.

İ.E.’nin “intihar” olayı da oldukça şüpheli. Olay Yeni İnceleme Şubesi’nin elde ettiği bulgular ve fotoğrafları incelediğimizde “intihar” olayı oldukça kuşkulu bir hal alıyor. Çünkü mağdur İ.E.’nin intihar ettiği öne sürülen odanın duvarında br kaç tane saçma izini buluyor güvenlik güçleri.

Dünkü yazımızda da belirtmiştik, vücuda dayatılan bir av tüfeğinin fişeği eğer saçma ise, saçmaların bedeni delip çıkması imkansızdır. Saçma, başkasının ateşi sonucu bedene veya hedefe isabet etmeden en yakın engele çarpar. Bu da oldukça şüpehli bir durum.

Özetle, bu dosyada sadece M.O. değil- Otel sahibi ve kızın “intihara teşebbüs ettiği” gün yakınında bulunanlar da olağan şüpheli kanaatimce.

ÖNEMLİ NOT:

Dün Siirt’te meydana gelen bir adli vakanın nasıl siyasi cinayete çevrilmeye çalışıldığının içyüzünü anlatmaya çalıştım. Hem de mahkeme dosyasına ve dosyadaki delillere dayanarak.

HDP, tabanının kaymasını engellemek ve elindekini diri tutmak için karmaşık bir aşk ilişkisinin sonucunda meydana gelen intihar iddiasını siyasi bir cinayete çevirmeyi başardı. Taraflardan biri Kürt, diğer Türk ve askerdi. Kürt olan kız, Türk ve asker olan erkek yüzünden “intihar etmiş” (Ki burası daha kesin değil).

HDP ve uzantıları ile bu partinin Batı Anadolu ve Ege’deki yansıması olan CHP ve paydaşları tamamı yalanlar üzerine kurgulanmış algı yönetimi ile dosyada şüpheli bulunan askeri resmen linç ettiler. Adliye mekanizması da hukuku, kanunları değil linççi koroya katılarak askeri tutukladı.

Linç amaçlı haberlerin tamamında mantık hataları hakimdi. Dünkü yazımıza PKK/HDP’lilerin olan tepkilerini önemsemedim. Çünkü biz onların elinden oyuncaklarını aldım. Kürt yurttaşları yine yalanlarla domine edip kan pazarını devam ettireceklerdi ki biz bu kirli tezgâhı bozduk. Beni şaşırtan ve sonra da kızdıran, Müslüman olarak gördüğüm ve bu yüzden değer verdiğim medyada yer alan Kürt arkadaşlarımın aklı, vicdanı ve insafı bir kenara bırakarak PKK/HDP/CHP ağzı ve üslubuyla bana saldırmaları.

PKK’nin domine ettiği seküler Kürtlerden bir Kürdofaşist prototipi ortaya çıkmıştı. Demek ki PKK Müslüman olarak bildiğimiz bu tiplerden birer İslamcı Kürdofaşist üretmeyi başarmış.

Bu arkadaşlarımın tümü (sadece bir kişi hariç. Bizi hak hukuk konusunda uyaran ve yol göstermeye çalışan halen bürokraside önemli bir konumda olan, yürekten abi dediğim bu kalem ve insan güzeli şahıs hariç) askerin şahsında direk devleti suçluyorlardı. Olayda şüpheli olan şahsın asker olması direk burada devleti taraf yapıyor onların gözünde.

Bu salim arkadaşlar, arkaik HDPKK’nin 1970’lerin Stalinist refleksle hala Türkiye’nin eski ceberut devlet refleksine sahip olduğu propagandasına inanmışlar. Ve bu inançladır ki her zaman olduğu gibi bu olayda da aklı bir kenara bırakıp iç güdüleri ile refleks gösteriyorlar. Her fırsatta iç güdülerini bırakıp akılla hareket etmelerini salık vermemiz pek etkili olmamış anlaşılan.

Hele bunlardan bir kevaşe var ki evlere şenlik. Direk devlet düşmanlığı yapıyor özel yazışmasında. Halbuki bu kevaşe, devletin kapısında kemik kemirebilmek için az uğraşmamıştı. Ve yıllardır devletin kemiğini kemiriyor. Üstelik bu kıt aklı ile devletin halka hitap medya kurumlarında yazılar yazıp millete akıl vermeye çalışıyor.

Beni “TeCe’nin kalemi” olarak göstermeye çalışan bu dinci tayfanın bazıları T.C.’nin kurumlarında çalışıyorlar. Bunlar sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değil, HDPKK’nin önünde 40 takla atan kişiliksiz şahsiyetsiz tiplerdir.

Örneğin, yıllarca JİTEM’e muhbirlik yapan, elinde Kürt kanı olan Bedel Boseli adlı kişilik yoksunu amip, bu yapılanma tasfiye edilince hem PKK hem de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin patronu olan KDP’nin kapısında yıllarca yağlı bir kemik için takla atıp durdu.

Bu İslamcı/dinci Kürdofaşistler de Bedel Boseli gibi ajanlaşmış kişiliğin farklı versiyonu olmuşlar adeta.

Allah korkusunu, vicdanı, ahlakı ve insafı bırakan tanıdığım bütün İslamcı Kürdofaşistler! An itibariyle sizi talakı salise ile hayatımdan boşayıp gönderiyorum. Ve Müslüman bir Kürt olarak bir kez daha söylüyorum ki: Cennetmekan merhum babam dahi zalimin yanında yer alırsa ona karşı direnirim. Mazlum, babamın katili olan 12 Eylül işkencecileri olsa bile o konuda mazlumun yanında yer alırım

Bu güne kadar hayatımda yer almış ve HDP yaltakçısı bütün İslamcı Kürdofaşistler! Üzerinize sifonu çektim.