Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
HAMOSSAD
Erdal Şimşek
HAMOSSAD
22.10.2021 Cuma 16:25

Türkiye, son haftalarda yaptığı “istihbarata karşı operasyonlar”ında bütün dünyanın dikkatini üzerine topladı. Bunu başarı anlamında söylemiyorum. MİT’in yaptığı operasyonları basına servis etmesi yöntem olarak çok şaşırtıcı olarak değerlendiriliyor. İstihbarat servisleri sürekli birbirlerine karşı teyakkuz halinde olup karşı istihbarat birimlerini diri tutarlar. En sıkı fıkı, en “kadim müttefik” istihbarat servisleri bile birbirlerinin içine sızma ve sızmayı engelleme faaliyetlerini yürütürler. Bunda beis görülecek bir durum yok. Çünkü istihbaratın doğasında bu var. Adı üzerinde “istihbarat”; yani haber toplama. Dolayısıyla dünyanın en zayıf veya ekonomik olarak en güçsüz ülkesinin istihbarat servisi dahi, bütün ülkelerle ilgili haber toplamayı birinci görevi olarak yerine getirir. Ve bu espiyonaj, kontrespiyonaj faaliyetleri üstü örtülü bir şekilde yürütülür. Dünyanın haberi olmaz bu faaliyetlerden. Sadece sıralı amirler ile hükümet ve devlet başkanı bilgilendirilir. Yapılan operasyonlar, kamuoyu ile paylaşılmaz. Bu operasyonlar, hedef ülkeden istenilen elde etmek amacıyla yapılır. Güneşin doğup batması gibi bu faaliyetler rutin olarak her gün 24 saat aralıksız devam eder. Türkiye’nin 24 Eylül 2021 tarihinde İran İstihbarat Teşkilatı VEVAK’a (Vezaret-e Ettela'at ve Emniyat-e Kesşvar. yönelik yaptığı operasyonu yaklaşık 3 hafta sonra (13 Ekim’de) Türk medyasıyla paylaşması şaşırtıcı geldi. Aynı gün, bir internet sitesinin youtube kanalında, sitenin güvenlik uzmanı ve eski havacı subay, MİT’in çok önemli bir ülkenin yurt içindeki istihbarat faaliyetlerine ağır darbe vurduğunu söylemesi, benim için daha da şaşırtıcı geldi. Çünkü o da MİT’in operasyonunun üzerinden haftalar geçmeden olayı faş etmişti. Ve en son olarak Eylül ayında MOSSAD’a yapılan operasyonun medyaya servis edilmesi üzerine ister istemez konu ile ilgilenenlerin “dur bir dakika” dediği noktaya geldik. İstihbarat servisleri, birbirlerine yönelik yaptıkları operasyonları ajan takası amaçlı yaparlar. Ve daha önce de belirttiğimiz gibi bütün bunları “tüyü bile uyandırmadan” sessiz sedasızca yaparlar. Bilebildiğim kadarıyla MİT’in çok büyük bir operasyon daha yapmış. Hem de öyle böyle değil, duyunca insanın dudağını uçuklatacak cinsten bir operasyon. Ve bir yurttaş olarak mevcut sistem yanlısı olsun ya da olmasın herkesin yüzünde mutluluk sevincinin belirmesini sağlayan bir tebessüme sebep olacak büyük bir operasyon. MİT’in operasyon yaptığı istihbarat servisi, dünyada bir çok kanlı olayların, provokasyonun, terör örgütlerinin içinde yer alan, onları kuran, yönlendiren, finanse eden bir servis. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ve Türkiye’deki bütün öldürücü sol terör örgütlerini kurup veya önceden kurulmuş diğerlerine de sızarak yönlendiren bu istihbarat servisine karşı ilk kez bu çapta etkili bir “karşı istihbarat operasyonu” yapıldığı duyumları kulaklarımıza kadar geldi. Türk istihbarat servisinin bu karşı operasyonları hemen kamuoyu ile paylaşılmasının amacı ne olabilir acaba? Operasyonun yapıldığı iki ülke “düşman kardeş” devletler. İkisi de perde önünde birbirine çemkirir ama perde gerisinde ortak çok büyük işler yapıyorlar. Örneğin, Afganistan ve Irak’ın işgalinde ABD’ye yaptığı yardımların yanısıra, Beşşar Esed’in ordusundaki Rus yanlısı birliklerin tepe adamlarının koordinatlarını MOSSAD ile paylaşan İran Ulusal İstihbarat Servisi’ne (VEVAK) ile MOSSAD’a yapılan operasyonlar birbirini tamamlayan bir karşı istihbarat işi gibi geliyor. Çünkü Türkiye, İran’a karşı zorunlu olarak pozisyon değiştirmek zorunda kaldı. Türkiye’yi buna zorlayan, İran’ın devlet eliyle ülkemizde yürüttüğü terörist ve yıkıcı faaliyetlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, alacağı yeni pozisyonunun gerekçelerini yurttaşlarına anlatma ihtiyacından dolayı bu operasyonu kamuoyu ile paylaşmış olabilir. 

MOSSAD’a yönelik yapılan operasyon da aynı çerçevede değerlendirilebilir. Türkiye, neredeyse bütün Arap dünyasının yalnız bıraktığı Filistin davasını tek başına sahiplendi ve uluslararası platformda öncülüğünü yaptı. Hem ekonomik hem de siyasi ağır bedelleri göze alarak Filistin’i savundu. Türkiye, uzun yıllardır, Filistin’deki iki ana akım siyasi hareketin/örgütün MOSSAD ile içli dışlı olduğunu biliyor. Türkiye’de muhafazakâr, liberal, özgürlükçü, demokrat ve İslami kesimin sempati ile baktığı ve desteklediği HAMAS, yıllarca Filistinlileri sömüren ve Filistin kanı üzerinden rant devşiren El Fetih örgütüne karşı kurulmuştu. Hamasın Kurucu lideri Şeyh Ahmed Yasin ile gazetecilik mesleği çerçevesinde ve kuralları içinde görüşmek sohbet etmek imkânı olmuştu. Kendileri ve HAMAS’ın o günkü lider kadrosu ile yaptığımız mülakatlarda, El fetih ve diğer örgütlere karşı davalarında haklı oldukları kanaatine sahip olduk. 2007 yılında Gazze’de bire bir tanık olduğum bir casusluk olayı HAMAS’ın haklılığı konusundaki fikirlerimi pekiştirirken El Fetih’in çirkin yüzünü bir kez daha ortaya çıkarıyordu. O yıllarda HAMAS-El Fetih koalisyonunun İçişleri Bakanı olan Muhammed Dahlan’ın İsrail hesabına casusluk yaptığı o baskınla ortaya çıktı. Baskın yapıldığında HAMAS’lılarla beraber ben ve foto muhabirim ile bir çok uluslararası haber ajanslarının muhabirleri girmiştik ofise. Dahlan’ın özel kasası patlatıldı ve içinde çıkan evraklar şok ediciydi. Müslüman ve Filistin’e gönül vermiş biri olarak hem müthiş derecede üzmüş hem de midemi bulandırmıştı. Çünkü Dahlan, İsrail’e sadece casusluk yapmamış, adi muhbirlikleri de icra etmişti. Aradan yaklaşık 7-8 sene geçtikten sonra HAMAS ile Muhammed Dahlan’ın Dubai’de bir çok kez görüştükleri. Hatta bir görüşmede HAMAS temsilcisi ile Dahlan’ın mide bulandıran gülümsemelerinin yayımlandığı karenin altında HAMAS yetkilisinin “Dahlan ile aramızda pek bir ihtilaf yok” sözü ömrümde yaşadığım rezilliğin, namussuzluğun, şerefsizliğin feriştahıydı. Bu fotoğraf karesi ve sözlerin beni bu kadar üzmesinin sebebi, son 27 yıldır İsrail-Filistin çatışmalarının neredeyse tamamına bizzat sahada tanıklık etmiş hem İsrail hem de Filistin tarafında parçalanmış masum sivillerin cesetlerinin bir bir gözümün önünden geçmesiydi… Han Yunus’ta, Beyt Hanun’da, Cebaliye mülteci kampında İsrail tanklarının uçaklarının ve topçularının öldürdüğü Gazze’li çocuklar kadınlar yaşlılar gözlerimin önünden yeniden bir bir geçmeye başlamışlardı. Sadece Filistinli masumlar mı? Elbette hayır. Zikim Qarya’da, Siderot, Aşkelon, Beyt Şemeş…lere düşen Filistin roketleri ve bu roketlerle ölen, yaralanan sivil İsrailli çocuk ve kadılar da kan akan bedenleri ile gözlerime parmaklarını sokuyorlardı adeta. Hele İsrail savaş uçaklarının attığı o ağır Bunker Buster bombalarının Filistinli çocuklarda oluşturduğu korku… Gazze’den gelen roketlerin 18-19 yaşındaki İsrailli kız-erkek çocuk askerlerinde sebep olduğu travmalar…. Hepsine tek tek tanık oldum. O İsrailli asker çocukların M 16 tüfeklerini atıp en yakın sığınaklara feryat figan kaçmaları cidden sarsıcıydı. 2009 yılıydı. İsrail, Filistin tarihinin en ağır en ahlaksız en rezil saldırısını yapıyordu Gazze’ye. İlk kez Ahtapot Bombasını kullanıyordu. Saldırı anlarında dakikada tam 11 Octopus (Ahtapot) bombası düşüyordu Gazze topraklarına. O bombaların parçaladığı çocuk genç, yaşlı Filistinli cesetleri ile Siderot’a atılan HAMAS roketlerinin acıları bir bir beynimin kıvrımlarında dolaşıyordu. HAMAS da Filistinlerin kanı üzerinden siyaset yapıyordu. O da tıpkı El Fetih gibi, Filistinler öldükçe kendi ağalık sistemini sürdürebileceğini görmüştü. HAMAS ta o zamanlar demek ki MOSSAD’ın kontrolüne geçmişti. Öyle ya El Fetih ile HAMAS çatışmalarında birlerce Filistinli ölmüş ve yaralanmıştı. Dışarıdan bakan bizler, bu kavgayı “bağımsız Filistin” için verildiğini sanıyorduk. Ama yaklaştıkça, içini gördükçe bu kavganın tamamen rant kollamak için yapıldığını görecektik. Aynı kan siyasetini İsrail de izliyor. İsrail de sahibi olduğu HAMAS ve El Fetih gibi kendi yurttaşlarının kanı üzerinden varlığını sürdürmeye çalışıyor. Defalarca İsrail’e gitmiş ve orada yaşamış bir insan olarak söylüyorum, lütfen bu sözlerimi bir yere kaydedin: İsrail, öyle büyütüldüğü gibi güçlü, her şeyden haberi olan bir ülke değil. İstihbarat ve iç güvenliğinde inanılmaz boşluklar var. Bunları defalarca gördüm yaşadım ve İsrail devletine yaşattım ruhları bile fark etmedi. MOSSAD’ın gücü anlatıldığı kadar yok. İnanın tamamı abartı. Tamam, kabul, MOSSAD bir istihbarat servisi ve o da benzer kurumlar gibi acımasız ve ulaşabileceği bilgiye ulaşıyor. Ancak Türk komplo teoricilerinin iddia ettiği gibi tanrısal bir gücü yok. CIA ve İngiliz İstihbarat Servisi MI 6’nın desteği olmazsa inanın dünyada bir çok istihbarat servisine çırak olamaz. Türkiye’nin MOSSAD’a yönelik yaptığı operasyonu kamuoyu ile paylaşmasının sebebi, Filistin politikasını yeniden re organize etmesinden kaynaklanıyor olabilir. Çünkü Filistin’in kanını sömüren, MOSSAD ile al takke ver külah ilişkisi içerisinde olan El Fetih ile HAMAS’a karşı artık bir mesafe koyması gerektiğini düşünmüş olabilir. Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkeleri ile BM’nin Filistin’e yaptığı yardımlar, Filistin halkına değil, HAMAS ile El Fetih ağalarının ceplerine gidiyor. Yaser Arafat’ı hatırlayın. Sürgünde yaşayan ve ömründe bir günlük bile çalışmamış adam öldüğünde Fransız bankalarında 500 milyon Dolar’a yakın kişisel hesabı olduğu ortaya çıkmıştı. Hele Mahmut Abbas’ın mal varlığını hesaplamaya kalem mürekkebi yetmez. Aynı durum HAMAS ve ağabeyi İsrail için de geçerli. İsrail’de bir çok şehirde yaşadım. İnanın fakiri çok fakir. Bir İsrailli, normal yaşamını sürdürebilmesi için neredeyse 24 saat çalışmak zorunda. Ama diğer yandan İsrail’deki partilerin, hükümet üyelerinin tamamının off shore hesaplarında yüz milyonlarca dolar olduğu ortaya çıktı. Örneğin, İsrail’in eski Savunma Bakanı ve bugünkü Finans Bakanı Avigdor Liberman’ı ele alalım. Bu savaş ve kan tüccarı, Moldovalı bir Yahudi. Ve orada iken Barlarda Bodyguardlık yapıyordu. Bugünkü adıyla Güvenlik Görevlisi. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada bar güvenlik görevlileri düşük ücretle çalışır. Ama bugünkü Liberman’a baktığımızda İsrail’in en zenginleri arasında yer alıyor. Bu paranın kaynağı neresi peki? İsrail halkına diasporanın, ABD’nin ve diğer batılı ülkelerin gönderdiği fonlardır. Bir Netenyahu’ya bakalım. Eski bir asker. Yani ömrünce maaşla çalışan bir adam. Ama bugün o da İsrail’in zenginleri arasında yer alıyor. Uzatmadan konumuza dönersek, kanaatimizce Türkiye, kan üzerinde rant devşiren Filistinli siyaset kodamanlarına karşı yeni bir politika güdecek. Aynı şekilde İsrail’e yönelik politikasında da değişikliğe gidecek sanki. Ve bu değişiklikte toplumda doğması muhtemel tepki ve soru işaretlerine önceden cevap verdi bu operasyonla. 

HAMAS, artık HAMOSSAD olmuştur. Bunu ne zaman fark edeceksiniz?