![FETÖ ile mücadele yapılıyor mu?](https://img.cdn.haber365.com.tr/uploads/images/profile/title-618.png)
![](https://img.cdn.haber365.com.tr/uploads/images/image/755x390-feto-ile-mucadele-yapiliyor-mu-89.jpg)
Erdal ŞİMŞEK
Uluslararası casusluk ve ihanet şebekesi olan FETÖ terör
örgütü, bu milletin, Haşhaşiler ve Vahabiler felaketinden sonra yaşadığı en
büyük siyasal/toplumsal felakettir.
Haşhaşiler, dünyaya barış huzur getiren, bilgi ve hikmeti
buluşturarak bilimin felsefenin düşüncenin önünü sınırsız açan Selçuklunun
kurduğu nizamı, Vahabilik ise, Ortadoğu’da yüzyıllardır kanın akmasını durduran
ve bölgeyi bir barış havzasına çeviren Osmanlıyı yıkan iki dini/siyasi fitne ve
terör hareketiydi. Ve bu iki terör hareketi maalesef emellerinde başarıya
ulaşmış ve dünya tarihinin farklı yazılmasını sağlamışlardı. Selçuklunun
tökezlemesi ve ardından küçülerek dağılması, İslam dünyasında akıl ve imanı eş
gören, akli imanı, nakli imandan üstün gören anlayışı temsil eden Maturidilik
yerine Aklı ikinci plana düşüren, pozitif bilimleri ikincileyen Eşarilik egemen
olmaya başladı. Bu egemenlik,
Osmanlının kurulması ve ve Yavuz Sultan Selim Han’ın Doğu
seferlerine kadar önemli ölçüde kırıldı. Osmanlı da akla ve bilime en az iman
kadar değer verdi ve onu önceledi. O yüzden de devrinin süper gücüydü.
Yavuz Sultan Selim Han’ın Doğu seferleri ile birlikte
mısırdan getirdiği eşari uleması yeniden devletten egemen olmaya başlamış ve
Osmanlı pozitif bilimleri öteleyince süreç içerisinde Maturidi anlayışı
devletin kodlarından silinerek yerini yeniden Eşarilliğe bıraktı. Osmanlı’nın
son dönemlerindeki bu ataletten ve gerilemeden kurtuluş hareketlerine karşı o
günün en büyük sömürgeci gücü olan İngiltere, Arap yarımadasında baş gösteren
ve İslam’ın ruhuna taban tabana ters, akla, bilgiye, merhamete ve hikmete tam
anlamı ile düşman olan Vahabiliği yayarak bu yeniden diriliş hareketini
maalesef yenmeyi başardı ve yaklaşık 200 yıldır İslam aleminin başı ne beladan
ne de her gün kanının akmasından kurtuluyor.
İster kabul edelim ister etmeyelim günümüz İslam dünyasının
katalizör devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Ve Türkiye Cumhuriyeti
devlet aklı 200 yılı aşkın süredir devam eden bu gerileme ve çökme sürecinden
kurtularak İslam dünyasının yeniden inkişafı için çabalarken başına 1960
Amerikancı darbesinin marifetiyle yeni bir bel tebelleş edildi.
1950’lerde GLADIO tarafından yetiştirilen Fetullah Gülen
isimli bir terörist eli ile Türkiye Cumhuriyeti’nin “yeniden diriliş” programı
durdurulmak istendi. Devletin bütün alan ve kademelerine örgütün elemanları
yerleştirildi. Devlet fiili olarak bu terör örgütünün yönetimine girdi.
15 Temmuz 2016’da girişilen Amerikancı İşgal darbe teşebbüsüne
bu millet direnerek ülkeyi teröristlerin elinden kurtardı.
Ülkenin yönetimi FETÖ terör örgütünden kurtarıldı ama FETÖ
terör örgütü ile mücadele bi hakkın yerine getiriliyor mu?
Kesinlikle Hayır!!! Türkiye, FETÖ ile mücadeleyi tam olarak
yapmıyor, yapamıyor.
Uluslararası casusluk ve ihanet şebekesi FETÖ terör
örgütünün ekonomi, siyaset ve devletteki varlığının kazınamaması, aksine bu
örgütün kriptoları üzerinden yeniden toparlanma çalışmalarına hız vermesine
sebep oldu.
FETÖ terör örgütü, başta CHP olmak üzere Türk siyasi
partilerinin tamamında varlığını tam egemen veya bir şekilde güçlü olarak
sürdürüyor.
Bunun en büyük sebebi, hükümetin FETÖ ile mücadelesinin yine
bizzat hükümetin mensubu olduğu siyasi partideki bazı kripto ve rantçıların varlığıdır.
Bugün FETÖ borsası hala tüm ihtişamı ile varlığını devam ettiriyorsa, bunun
sebebini dışarıda aramamak lazım.
Bu ülkede FETÖ’den on milyonlarca dolar rüşvet alan
savcılardan ve bakan yardımcılarından konuşuluyor. 15 Temmuz’dan sonra firar
eden ve polis tarafından aylarca arananlar bugün eğer Bakan Yardımcısı
yapılıyorsa bunun müsebbibini dışarıda aramamak lazım.
Bufgün, başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere,
muhalefetteki partilerin neredeyse tamamının FETÖ adına siyaset yapığyor
olmasının sebebi de hükümettir. Hükümet eğer bu terör örgütüne karşı sıfır
tavizle mücadele etseydi, bugün Türk siyesi hayatının merkezinde bu örgüt
bırakın güçlü olmayı var olamazdı bile. Ama bugün FETÖ terör örgütü adına
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında siyaset güden partiler ve mebuslar
var.
FETÖ borsasında yüz milyonlarca Amerikan dolarını
toplayanların bazı isimleri deşifre oldu oma nedense bunlara ilişilmedi.
Bugün bir siyasi partinin Genel Başkan Yardımcısının kardeşi
FETÖ’nün finansörü olduğu polis ve savcılık soruşturmalarında bütün belgeleri
ile ortaya konmuştu. O genel Başkan Yardımcı şahıs, o yıllarda hükümetin
partisinde il başkanı sıfatını taşıyordu. Kardeşi polis tarafından gözaltına
alındıktan hemen sonra yüzlerce kilometre uzaklıktaki o şehre gitmiş, adliyeye
girmiş ve kardeşini çıkartmıştı hem de iddianameyi değiştirterek. Ve bu şahıs,
15 Temmuz gecesi partiyi darbecilere bırakmak istemişti. Hepimiz o gece bu
olaya şahidiz. Hatta 15 Temmuz Davasında il başkanlığının işgali davasına katılmadı
feragat etti. Şimdi bu şahıs benim ülkemde bir siyasi partinin Genel Başkan
Yardımcısı sıfatı ile arzı endam ediyor ve tutuklanmıyor.
Bir başka örnek, “FETÖ konusunda yanıldım bana ahmak
diyebilirsiniz” diyen siyasetin cürufu şahsın damadı Fetullah Gülen’den daha
çok FETÖ’cü olduğu ortaya çıktı bütün delilleri ile. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı onunla ilgili bütün belge ve bilgilere ulaştı. Ama bu şahış ve
damadına hala kanunlar adına dokunabilen veya dokunma cesaretini gösterebilen
hiçbir savcılık makamı yok.
Neden yok? Bu sorunun cevabını bulmamız lazım.
FETÖ ile iltisaklı ve iki kızını da FETÖ kolejlerinde okutup
ardından ABD’ye gönderen o zamanın bir il valisinin bu foyasını ortaya koymuş
ve üzerine gitmiştim. O valinin FETÖ’nün Karadeniz imamını saklayıp kaçırttığı
iddiaları ayyuka çıkmıştı. FETÖ iltisaklı valinin kirli çamaşırlarını ortaya
koyarken daha önce meslektaşım olan ve meslek kuralları çerçevesinde hukukumuz
olan AK Partili bir milletvekili beni aramış, o vali ile ilgili haber yapmamamı
ısrarla rica etmişti. Tabi gerekli olan cevabı almıştı. Hamdolsun devlet o Musa
görünümlü o firavun validen kurtuldu. Ama hala merkez valisi olarak görev
yapıyor.
Daha sonra bu eski meslektaşım ve hala ekranlara çıkıp
gerdan kıran eski Ak Partili milletvekilinin FETÖ borsasında bir çok olayda adı
geçti. Hatta ilgilendiği iddia edilen çok önemli bir fetö dosyasının en kilit
teröristi Salı verildi.
FET terör örgütünün bu ülkede egemen olduğu zamanlarda başta
Ali Fuat Yılmazer ve Zekeriya Öz gibi azılı FETÖ’cülerin ekürisi kankası ve
neredeyse aynı yatağı paylaşan bir iki gazeteci vardı. Şimdi o gazeteciler,
FETÖ ile mücadele eden medya organının en kilit ve en güçlü yerinde
bulunuyorlar.
FETÖ ile mücadeleyi sulandıran, FETÖ’cü imamların listesini
çarşaf çarşaf gazetelerde yayımlayaran bunların deşifre olduğunu ve kaçmaları
gerektiği yönünde subliminal mesaj veren bu gazeteciler şu anda iktidarın
nimetiyle ziftleniyorlar.
Oysa darbeden tam 2 yıl önce çalıştığım Akşam gazetesinde 40
darbeci generali faş ederek darbe yapacaklarını haber yapan ben işimden
atılmıştım.
Son bir örnek: FETÖ terör örgütüne 300 milyon Doları bu
ülkeden transfer eden Sezgin Baran Korkmaz’ın kirli çamaşırlarını 2017 yılında
bütün detayları ile ifşa ettim. Başıma gelmeyen kalmadı.
Bana iftira atarak hapse attıran şahısların Cumhurbaşkanının
birinci yakın halkasından olan şahıslardı. Haberim yayımlandıktan sonra, o
halkadan bir şahıs tarafından çok ciddi bir şekilde tehdit edilmiştim. Sonra da
yine C.başkanının adını kullanan, namus şeref ve haysiyetten yoksun olan dini
imanı Allahı ve kitabı para olan bir avukatın talimatı ile alakasız bir
savcılık tarafından hakkımda tutuklama kararı çıkartılmıştı. Ve başıma gelmeyen
kalmadı.
Bütün bunları delilleri ile karar vericiler ve çevrelerinin
gözüne sokmamıza rağmen, o şahıslar giderek güçlendi.
Ve bu süreçte Türkiye’de şu soru kamuoyu tarafından soruldu
ve hala cevabı verilmedi:
Ömrü hayatı boyunca hep memur olarak çalışmış fakat ne hikmetse Dünyanın en
zengin Adalet Bakan Yardımcısı hangi ülkededir?
Bu gidişle, hafazanllah 2023 seçimlerinde eğer muhalefet
kazanırsa FETÖ’ye bu ülkede ilk kez terör örgütü diyen (Mart 2014) başta fakir
olmak üzere, bu şeytani örgütün ipliğini pazara çıkaran gazeteci yazar Selim
Çoraklı, namuslu polis ve savcılar… Hepimiz ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasına çarptırılacağımızı şimdiden taahhüt ediyorum.
FETÖ ile mücadele bir çak cesur savcı ve polisin omuzları
üzerinde yürüyor. Gerisi laf-ı güzaf.