Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Erdoğan’ı mı Putin’i mi Gömelim?
Erdal Şimşek
Erdoğan’ı mı Putin’i mi Gömelim?
06.03.2020 Cuma 11:36

Türkiye ile Rusya arasında dün gece Moskova’da varılan anlaşma, aslında tarihin dönüm noktalarından biridir.


Anlaşma öncesi durum tam anlamı ile şöyle idi:


İdlib’de Türk askerlerine koordinatları verildiği halde saldırı düzenlenmiş ve intikal halindeki bir bölük, Esad uçakları tarafından ağır bombardımana tutulmuş ve 30’un üstünde Türk askeri şehid edilmişti.


Türk tarafı, ısrarla koordinatları Ruslarla paylaştığını söylerken, Ruslar da bunun aksini dile getiriyordu.


Olayın bu yönü Erdogan-Putin görüşmesinde açıklığa çıktı. İki taraf da hem içerideki hainleri hem de dışarıdaki çakalları çok net gördü.


Türkiye, bu saldırıyı dünya savaş tarihine geçecek şekilde sert bir şekilde cevaplamış, bire karşı 150 Esad askeri öldürüp, hava savunma sistemini felç edip ve Esad’ın iki tank tugayını yerle bir ederek cevap vermişti.


Rusların Suriye hava sahasını kapattığını açıklamasını kelimenin tam anlamı ile iplememiş, Suriye hava sahası içerisinde 5 tane Esad uçağı düşürmüş bir o kadarını da yaralamıştı.


Türkiye ile Rusya namluları birbirine doğrultur hale gelmişti.


Avrupa, Türkiye’yi Suriye’de işgalci ve saldırgan ülke olarak tanımlıyordu. Amerika Birleşik Devletleri’ne kalsa bizim Suriye’ye hiç karışmamız gerekirdi.


Körfezdeki kukla krallıklara kalsa Türkiye Cumhuriyeti devleti hemen kendini fesh etmeliydi.


Başta FETÖ terör örgütü olmak üzere, İran, BAE, Suudlar, PKK ve diğer sol terör örgütlerinin Türkiye aleyhine yürüttükleri karalama ve iftira kampanyaları Batı dünyasının karar merkezlerinde tamamen etkin halde idi.


ABD ve NATO, pusuda avını beklene aç aslan gibi ağzından salmayalar akarak Rusya’nın Türkiye’Ye saldırmasını bekliyorlardı.


Esad’a bağlı uçakların askerlerimizi şehit ettiği gün Suriye’deki manzara tam olarak böyle idi.


Putin, Türkiye’ye saldırması halinde başına gelecekleri biliyordu: Kendisi kaybedecekti ama Türkiye’nin zaferi de zafer sayılmayacaktı.


Rusya Devlet Başkanı Putin’in açıklamaları ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o geceki soğukkanlı tutumu Türkiye’ye “Pirus Zaferi” kazandıracak bir kanlı süreci önlemişti.


 Böylesine kaotik bir duruma ramak kala Moskova’daki Erdoğan-Putin zirvesinden ateşkes çıkması bana göre bugüne kadar Suriye’de elde edilmiş en büyük diplomatik başarıdır.  


Siz sosyalmedyadaki Bordo Klavye Kahramanları ile ömrünce tek bir artı değer üretememiş aylak ayak takımının gürültüsüne kulak vermeyin.


Hele hele muhalefetin hiçbir sözüne hiçbir değer atfetmeyin.


Özellikle bizim sözde muhalif özde tabansız muhafazakâr tayfa ile ulusalcı kesim, bu tarihi başarı anlaşmasını kötüleyeceklerdir. CHP’liler yenilgi gibi göstereceklerdir.

Sizi temin ederim ki, Osmanlı’nın en güçlü döneminde ancak bu kadar güzel stratejik bir anlaşma yapabilirdik.


Teşbihte hata olmasın ama İnanın Hudeybiye Anlaşması’nı çok andırıyor.


Sayın Erdoğan’ın Moskova’da Sayın Putin ile imzaladığı metnin coğrafi veya taktiksel detaylarını anlatmayacağım. Gerek de yok


Ama sizi temin ederim ki bu anlaşma, tarihi bir Siyasi ve Diplomatik zaferdir.


Bu anlaşma ile birlikte Türkiye’nin Suriye’deki varlığı RESMİYET ve MEŞRUİYET kazanmıştır bütün dünya nezdinde.


İşte bu zaferlerin feriştahıdır.


Kolordu düzeyinde asker olarak orada varlığımız meşrulaştı. Artık KIBRIS’TAKİ MEŞRU VARLIĞMIZ KADAR MEŞRUDUR BİZİM ORDU Suriye’de.


Bu askeri taktik ve coğrafik 10 zaferden daha güçlü bir zaferdir.


Hudeybiye Anlaşması’nı hatırlayın, ashabdan bazıları Rasulullah aleyhisselama kırılmışlardı biz yenilgiyi kabullendik diye. Ama anlaşma pratikte, Müslümanların ve İslamın meşruiyetini kabul ettirmişti.