Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Doğu Akdeniz’den Daha Büyük Sorunumuz: Afrika
Erdal Şimşek
Doğu Akdeniz’den Daha Büyük Sorunumuz: Afrika
19.03.2021 Cuma 11:08

Dünya’da yeni dengeler hızlı bir şekilde kurulmaya çalışılırken, Türk siyaseti maalesef kısır ve sığ magazinsel tartışmalarla günü kotarmaya çalışıyor. Türk siyasetinden kastım elbette iktidar değildir. İktidar, halk tarafından sırtına sorumluluk yüklenmiş ve devleti çekip çeviren siyasal partidir. Bir ülkede siyaseti iktidar değil, muhalefet domine eder. Neredeyse çeyrek yüzyıldır Türkiye’nin ana muhalefet partisi yeni bir siyaset üretemediği için bu üretimsizlik basın ve medya sektörüne de aynı oranda yansıyor. 

Dün, Doğu Akdeniz’deki sismik çalışmalara karşı çıkarken, bugün, bu çalışmalar sonucunda çıkacak olan petrol ve gazi Türkiye’ye getireceği vaadinde bulunuyor ana muhalefet lideri. Tabi iktidar da bu enerji kaynaklarını Hotanto’ya götürmek için milyonlarca dolar harcayarak Doğu Akdeniz’de çalışıyor. 

Konumuza dönersek, Son yıllarda dış gelişme okumalarımızın yüzde 90’ı Afrika üzerinden yoğunlaştırmaya çalışıyorum. Çünkü, “Yeni Dünya” Afrika’dan kuruluyor. Ve Türkiye’de muhalefet ve bir kısım ilgili bürokratlar maalesef hala bunun farkında değil. Bu yüzden de hükümeti teşvik edici veya elini güçlendirici argümanlar üretmiyorlar. 

Göreve geldiği günden beri Afrika okumalarını başarı ile yürüten Erdoğan, Türkiye’yi bu kıtanın her yerinde var ettiği gibi bir çok ülkesinde de etkin politik güç haline getirmeyi başardı. Türkiye’nin Afrika’da böylesine güç toplamasından dolayıdır ki Mısır’da General Abdulfettah el Sisi’ye darbe yaptırıldı. Ülke tarihinin demokratik yöntemlerle seçilen ilk ve tek cumhurbaşkanını öldürmesine göz yumuldu.

Türkiye görünürde Doğu Akdeniz’de kuşatılmış görünüyor ama asıl kuşatılmışlığı Afrika’da yaşıyor. Ve Türkiye, bu kuşatılmışı yarmazsa,21. yüzyılda etken değil edilgen yani 20. yüzyıldaki yarı ölü ülke durumuna düşecek maalesef.

Türkiye’yi Afrika’dan kovmaya çalışan güçler Mısır’ı kullanmaya çalışıyor. 

Mısır’ın politikalarını anlayabilmek için kuruluşunu ve kurucularını çok iyi bilmek gerek. Mısır, Osmanlı valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan bu yana Türkiye’ye yönelik aralıksız şantaj politikası gütmektedir. Rejim veya iktidar kimde olursa olsun, Mısır devletinin Türkiye’ye yönelik bu politikası zerre şaşmadı. Daha doğrusu Mısır’ın dış politikadaki şantajcılığı sadece Türkiye değil, bütün dünyaya karşı yürütüyor. Soğuk Savaş döneminde hem ABD hem de Sovyetler Birliği’nin etinden sütünden aynı anda faydalanan tek ülke Mısır’dır.

Mısır’ın İsrail, Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan ile Akdeniz’de yaptığı MEB (Münhasır Ekonomi Birliği) Anlaşması ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile yaptığı müttefiklik işbirliğini tamamen şantajla yürüttüğünü görüyoruz. Anlaşma yaptığı ülkelere Erdoğan ve Türkiye korkusunu şantaj olarak kullanıp onlardan olabildiğince faydalanmaya çalışıyor.

Örneğin, geçtiğimiz hafta Mısır yönetimi, Akdeniz doğalgaz arama bölgesi ile ilgili bir harita yayımladı. Bu haritada Türkiye’nin Libya ile yaptığı MEB anlaşmasına uygun koordinatlar verdi bu haritada. Bir anda ortalık karıştı. Kıbrıs Rum kesimi, BAE ve Suudi Arabistan’ın etekleri tutuştu. Yunanistan bu haritanın hemen akabinde Dışişleri Bakanı Dendias’ı Kahire’Ye gönderdi, “ne oluyoruz” diye…

Dendias’ın Kahire’ye gitmesinden sonra bu harita düzeltildi. Ama bu düzeltme karşılığında Yunanistan’dan neler kopartıldı, kesin bilgiler elde edemediğimiz için şimdilik açıklayamıyoruz. 

Mısır, bu harita ile Yunanistan, BAE ve İsrail’e “Türkiye ile her an anlaşabilirim” mesajını vererek bu ülkelerden bir çok şey kopardığı muhakkaktır. 

Mısır’ın bu haritayı yayımlamasından sonra şaşırtıcı bir şekilde Türkiye’den her kes şen şakrak Sisi güzellemesi yaptı. Sisi güzellemesi yapan arkadaşlar, Mısır’ın bu haritayı Dendias’ın ziyaretinden hemen sonra değiştirdiğini farketmediler bile.

Türkiye, sadece Doğu Akdeniz’de değil, Afrika’da da aldığı pozisyon Batı ve Mısır’la çatışmayı zorunlu hale getiriyor. Türkiye, Haklı olarak sömürmeden ortak çıkarlara dayalı ekonomik ve siyasi ilişkiler geliştirirken, Afrika’yı sömüren Batı ve onun kuklası Sisi rejimi, Kara kıtayı çatışma alanına çeviriyorlar.

Mısır, Afrika’da Çad ve Sudan ağırlıklı olarak Türkiye’ye karşı resmen diplomatik savaş yürütüyor. Sudan, şu anda askeri diktatörlükle yönetildiğini belirtmekte fayda var. 

Diğer yandan Etiyopya’da Nil üzerinde Büyük Etiyopya Rönesans Barajı kurdu. Bu barajı Mısır çıkarlarına aykırı görüyor. Türkiye’nin Afrika’daki en büyük müttefiki Somali ve bir diğer müttefiki olan Cibuti, yaptıkları ortak açıklamada “biz, bu baraj konusunda tarafsızız” dediler özetle. Türkiye’nin her iki müttefikinin bu açıklamayı yapması Mısır’a ağır darbe oldu. Çünkü Mısır’ın 110 milyon nüfuslu Etiyopya ile çatışacak ekonomik gücü yok. Mısır’ın girişeceği herhangi bir sıcak savaş, Sisi rejiminin ekonomik olarak tam iflası ve dolayısıyla devrilmesi demektir. 

Mısır, Etiyopya’yı durdurabilmek ve kuşatabilmek için Somali ve Çad’ı yanına almalı. Somali ve Çad, Afrika’da Türkiye’nin müttefiki olan iki ülke. Somali de Çad gibi hem Afrika Birliği hem de Arap Birliği üyesi. Ve bu da iki ülkeyi diplomatik olarak güçlü kılıyor.

Afrika haritasına baktığımızda, Etiyopya’nın denize kıyısı yok. Ve bu ülke denizaşırı dış ticaretinin yüzde 90’ını Somali ve Cibuti limanları üzerinden yapıyor. Dolayısıyla Mısır ne yapıp edip bu iki ülkeyi yanına almak zorunda. Yoksa Rönesans barajının tam kapasiteyle faaliyete geçmesi, ülke tarımına büyük darbe vuracaktır.

Diğer yandan Sudan hükümeti de kurulacak barajdan 20 milyon civarında vatandaşının da direkt olumsuz yönde etkileneceğini öne sürerek Mısır’ın yanında yer aldı.

Öte yandan Türkiye, Çad ile askeri, ekonomik ve siyasi işbirliği anlaşmaları yaptı. Orada okullar kuruyor ve ülkeyi hızlı kalkındırma programları uygulamaya koydu.

Libya’nın altında ve Çad’La da komşu olan Nijer’e askeri üs kuruyor. Libya ve diğer ülkeleri de göz önünde bulundurduğumuzda Mısır’ın dört bir tarafını kuşatan ve aynı zamanda Batının eski sömürgelerinde var olan bir Türkiye görüyoruz.

Mısır, Etiyopya’yı köşeye sıkıştırmak için bölge ile hiç alakası olmayan ABD ve Avrupa’yı arabulucu olarak önerdi. Afrika’da hiçbir zaman sömürülmemiş ve 2 bin yıllık devlet tecrübesi olan Etiyopya devleti, Mısır’ın bu sinsi teklifini reddederek, gözüm masasında Afrika Birliği’nden başka arabulucuya gerek olmadığını belirterek bu tuzağı bozdu.

Mısır, Etiyopya’yı ekonomik ve siyasi olarak kuşatması için Türkiye ile müttefik olan bu ülkelere ihtiyacı var. Bunu da elde edebilmek için Türkiye’ye karşı da şantaj politikası izleyecek. Bu politikanın başında terörizm geliyor. Mısır, BAE’nin finansmanı ile Afrika’nın her yerinde terör eylemi gerçekleştiriyor. 

Çad’da Devlet Başkanı İdris Debi’ye yönelik girişilen isyan hareketinin merkezinde sadece Franca değil, Mısır ve BAE de bulunuyor. 

Bizim Doğu Akdeniz’e odaklandığımızdan daha fazla Afrika’ya odaklanmamız gerekiyor. Afrika’da Mısır ve BAE, hem Türkiye’ye karşı hem de Afrika’da tarafsız ülkelere yönelik terörist eylemleri sıklaştıracaklar. 

Türkiye, Libya’dan Sahraaltı olan bölgeye kadar Afrika’da etkin bir ülke konumunda bulunuyor. Batı, Türkiye’nin bu etkinliğini kırmak ve yok etmek için BAE’nin parasıyla Mısır’ı tetikçi olarak kullanıyor. En az Ankara kadar Afrika’ya da odaklanmamız gerekiyor…

Bu yılın Temmuz ayında (2021) Etiyopya, Rönesans Barajı’nın ikinci fazını da doldurmaya başlayacağını açıkladı. O tarihe kadar bu sorunu Türkiye ve Afrika Birliği mutlaka çözmek zorundadır. Ya da Mısır’ın Sudan’ı da yanına alarak saldırmaya cesaret edemeyeceği askeri bir durum oluşturmalıdır Etiyopya’da. Etiyopya, ile bir an önce Askeri Stratejik işbirliği ve Ortak Savunma Anlaşması imzalamalıdır. Nijer ile birlikte Etiyopya’da da acilen askeri üs kurmak zorundadır.

Türkiye’nin Şeytan’la ilişkileri düzelebilir ama Mısır ile asla… Çünkü Mısır bunu kesinlikle istemiyor.