Malum Amerikan medyasının neredeyse
tamamı Trump’a karşı cephe almış ve iktidarının son ününe kadar onunla
savaşmışlardı. Ve Trump, bu savaşta galip gelmişti. Trump’a karşı cephede yer
alan Netflix isimli yayın platformu, The
Great Hack isimli bir belgeselle bunun öyküsünü anlatıyor. Tabi Trump’ı
şeytanlaştırarak. Ama herkesin mutlaka izlemesini tavsiye ederim.
O belgeselde “Algı”nın “Olgu”yu nasıl yendiği o kadar güzel anlatılıyor ki.
Ve aynı oyun, yeni ABD başkanı Joe
Biden’nin “our boys” (bizim çocuklar)
dediği Türk muhalefeti tarafından bire bir sergileniyor. Hükümetin sosyal ve
dijital medya sahasındaki beceriksizliği ve iş bilmezliği yüzünden, bir Sosyal Algı Ajansı üzerinden
Türkiye’nin kaderi neredeyse tamamen değiştirilecek.
Hükümet, özellikle ana muhalefetin
gerçek dışı beyanlarına karşı sürekli açıklama yaparak kendini savunur
pozisyonda oluyor. Ve tabi artık günümüz dünyasında kamuoyu, ilk ortaya atılan
iddiaya inanır. Siz o iddianın ne kadar yalan ve iftira olduğunu anlatsanız
bile kamuoyu bunan inanmıştır. Çünkü, internetin gelişimi ve yayılması ile
birlikte kitlelerin algılarının yönetimi ve yönetilmesi konusu da aynı
paralelde geliştirilmiş ve tek elden yönetilebilir hale gelmiştir artık.
Hükümetin sosyal ve dijital medya
alanındaki pasifliği maalesef Türkiye için hiç de hayra bir durum arzetmiyor.
Örneklersek:
Muhalefetin son iddiası, hükümetin 128
milyar Dolar’ı iç ettiği/çaldığı iddia bir hatfadır ortada dolanıyor. Gözünü
Erdoğan’La siyasete açan ve Erdoğan öncesi Türk siyasetini bilen iki nesil de
maalesef bu yalana inanma ve ya bu yalanı kabullenme durumu ile karşı karşıya.
Kendi sosyal çevremin büyük bir kısmı Erdoğancıdır. (AK Partili değil). Ve bu çevremden
beni gören, 128 milyar Dolar’ın çalınıp çalınmadığı olayını kısmi inanarak
soruyor. Maalesef bu konuda da hükümet çok gecikmeli olarak kamuoyunu
bilgilendirmeye çalıştı.
Bu gecikmenin bir çok sebebi vardır. Ama
kanaatimce başta Bakanlıklar olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının tepe
yönetimlerinin koordinasyonsuzluğu bunun amil sebeplerindendir. Ve çeyrek
yüzyılı aşkın meslek tecrübesine dayanarak (ki yurtdışı merkezli bir çok yayın
kuruluşunda da çalıştım) şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu
koordinasyonsuzluğun önemli sebeplerinden biri de kurum tepe yöneticilerinin
küçük dağları yaratma psikolojisi ile “güç
zehirlenmesi” yaşamalarıdır.
TRT ve dünyanın en eski ajanslarından
biri olan Anadolu ajansı gibi iki dev kitle iletişim ve haberleşme kurumunu
elinde bulunduran hükümetin, ana muhalefetin yalan ve iftiralarını yayan
trollere yenilmesi kabul edilebilir bir durum değil.
Şimdi 128 milyar Dolar’ın hikayesine
gelelim:
Sağolsun Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığı derli toplu bir medya bilgilendirme metnini gönderdi de bizim
dağınık bilgilerimizi derli toplu hale getirdi.
Bizim başından beri dile getirdiğimiz,
“iç edildiğini iddia ettiğiniz 128 milyar Dolar, tamamen şu şu yatırımlara
aktarılmıştır” sözümüzü tek tek “eşeğe
anlatır gibi” izah etmiş İletişim Başkanlığı. Umarım Bu açıklamayı başta
ana muhalefet Lideri Sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Meral Akşener bu açıklamayı
anlarlar. Ve iletişim başkanlığı, söz konusu paranın nerelere gittiğini, hangi
yatırımlara dönüştüğünün basit yolunu anlatıyor. İlk olarak, herkese açık olan
Merkez Bankası bilançolarında bunun bulunduğunu belirterek hepsini kalem kalem
anlatıyor:
“TCMB'nin döviz rezervleri 2000-2001
döneminde 20-25 milyar dolar düzeyindeydi. Rezervler ilk kez 50 milyar dolar
çıtasını 2005 sonunda, 100 milyar dolar çıtasını ise 2012 yılı ortasında
geçebildi. Kasım 2013'te 135 milyar dolara yaklaşarak, en yüksek rakamı
görmüştür. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 2002 yılında sadece 238 milyar
dolar iken, 2019 yılında 761 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Kişi başına
GSYH ise bu dönemde 3 bin 608 dolardan 9 bin 213 dolara yükselmiştir.
• Ocak 2020'den itibaren dünyayı, marttan sonra ise Türkiye'yi etkisi altına alan Kovid-19 pandemisi nedeniyle Türkiye, 2019'a göre, mal ihracatında 12 milyar, hizmet ihracatında ise 30 milyar dolarlık bir kayıp yaşamıştır. Bu nedenle, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, 2019'da yıllık bazda 6,8 milyar dolar fazla veren cari işlemler dengesi, 36,7 milyar doları açık vermiştir. En basit haliyle 2019'a göre cari işlemler dengesinde 45 milyar dolar sapma yaşanmıştır. Bu sapmanın tamamı TCMB'nin döviz rezervleriyle karşılanmıştır.
• Kovid-19 salgının ilk şokunun yaşandığı dönemde, dünyada dolar likiditesinin sıkıştığı anda, ödemeler dengesinin devamlılığını sağlamak için Merkez Bankası'nın rezervlerini kullanmak elzemdi. Bu yaşanan süreçte TCMB elindeki rezervleri kullanmasaydı istihdam, büyüme, reel sektör, bankacılık kesimi dahil her sektörü etkileyen bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kalınabilirdi. Her kriz ortamında dillendirilen faiz artışlarıyla bu süreç atlatılamazdı.
• 2020 yılında tüm dünyayı kökten sarsan pandemi şokunun ekonomik ve toplumsal etkilerinin sonucunda dövize olan talep artmıştır. Artan talebi karşılamak için Türkiye ya IMF’e gidecekti ya da faizleri şok bir biçimde arttırarak kendi reel sektörüne zarar verecekti. Ancak, Türkiye bu yolları tercih etmemiş ve reel sektörün döviz ihtiyacını karşılamak için TCMB rezervlerini kullanmıştır.
• Birleşmiş Milletler Ticaret ve
Kalkınma Birliği (UNCTAD), Kovid-19 salgınının geçen yıl dünyadaki tüm
ekonomileri ciddi şekilde etkilediğini ve trilyonlarca dolarlık gelir kaybına
uğrattığını; salgınla birlikte ülke ekonomileri ciddi gelir kayıplarına
uğrayarak küçüldüğünü ancak birkaç ülkenin ekonomisinin beklenmedik bir şekilde
direnç göstererek diğer ülkelerin aksine büyüdüğünü açıklamıştır. UNCTAD
raporunda, Türkiye'nin, 2020 yılında sürpriz bir şekilde 1,6 oranında büyüme
kaydettiğini; Türkiye’nin salgınında ekonomiyi kurtarmak ve ekonomik durgunluğu
önlemek amacıyla yaptıkları harcamalar sayesinde bu ülkelerde emtia ve varlık
fiyatlarının büyüme üzerinde olumlu etkisi olduğu ve sürpriz bir şekilde
ekonomilerinde büyüme gerçekleştiğini belirtmiştir.
• Öncelikle, en az 41 milyar doları 2020 yılının ödemeler dengesi açığını kapatmak adına, en az 30 milyar doları da reel sektörün, bankacılık sektörünün ve hane halkının döviz açık pozisyonunu döviz varlıklarını artırarak kapatması amacıyla kullandırılmıştır. Yani, ekonominin işleyişi çerçevesinde, 30 milyar dolar yine Türkiye ekonomisinde bir yerden başka bir yere aktarılmıştır.
• TCMB’nin uyguladığı etkin politika sayesinde Türkiye, bütün finans, döviz, para piyasalarının dengesini bozma potansiyeli taşıyacak derecede büyük boyutlu bir finansal operasyonla başa çıkabilmiştir. Türkiye'nin Şubat 2021 itibariyle döviz rezervi ise 95,5 milyar dolar iken, Nisan ayı başında 87,6 milyar dolardır. Türkiye'nin uyguladığı etkin ekonomi politikaları ile üretim devam etmiş ve Kovid-19 küresel salgını sürecinde toplam 311 Milyar TL'lik destek ve teşvikler hayata geçirilmiştir.
TCMB DÖVİZ REZERVİNİN 18 YILLIK SEYRİ
2002: 27,5 milyar dolar
2005 sonu ilk kez 50 milyar dolar çıtasını aştı
2012 ortası: 100 milyar doları geçti
Kasım 2013 Gezi provokasyonlarına rağmen 135 milyar dolara yaklaştı
Ekim 2017: 117,8 milyar dolar
Ağustos 2018: ABD Başkanı Trump'ın Türkiye'ye ekonomik operasyonları ve kur saldırıları başladı.
Eylül 2018: 84,7 milyar dolar
Şubat 2020 (ekonomi yönetiminin tedbirleriyle): 107,7 milyar dolar
Şubat 2021: 95,5 milyar dolar
Nisan 2021: 87,6 milyar dolar
Özetlersek
CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nun ve Meral Akşener hanımın “128 milyar Dolar
buhar oldu” iddialarının bir yalan veya iftira olduğunu söyleyebiliriz. Lakin,
milyonlarca seçmenlerine olan saygımızdan dolayı en hafifinden “tabanlarına
yanlış açıklamalarda bulunmuşlar diyelim.
Kovid-19 pandemisi nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi, TCMB döviz
rezervleri de azalmıştır. Diğer ülkelerden farklı olarak ise, Türkiye pandemi
sürecinde büyüme sağlayan ender ülkelerden birisidir. Türkiye 2020 yılında
G-20 ülkeleri arasında 2’inci, dünyada en yüksek büyüme oranına sahip 4’üncü
ülke olmuştur. Bu gerçeği yok sayarak 128 milyar dolar nerede sorusunu soracak
cesareti bulmak ekonomi cehaletinden başka bir şey değildir.