Günümüzde yapılan her şeye “zaman böyle” deyip ve geçiyoruz. Böyle olan zamanın içinde esasen bizler yaşıyor ve o zamanı bu hale bizler getiriyoruz. Evet! Zaman biz olmadan da ilerliyor. Buna kimsenin bir itirazı yok fakat herkes bu zamana bir şeyler katıyor. Yani zamanın büründüğü an hepimizden birer birer kattığımız anılarımız, yaşam tarzımız, hal ve hareketlerimiz, kısacası bizi biz yapan değerlerimiz. Peki bize ters gelen olaylara “zaman böyle” diyerek kendimizin zamanı bu hale getirdiğini itiraf edip kabullenmiş olmuyor muyuz?
Yok yok inkâr edip kendimizle daha fazla ters düşmeyelim. Eğer halen ben o doğru bulduğum günleri yaşıyorum ve “zaman böyle” diyerek olayları geçiştirenlerden olmuyorum diyorsan; peki bunu diyenlere karşı ne yaptın? Bir şey yapmadı isen sende “zaman böyle” diyenler sınıfından büyük bir hisse kaptın. Belki eskiye özlemimiz var belki de yaşadığımız dönemden memnunuz fakat ilerlemesinden rahatsız olabiliriz. Bunun için belki bizi biz yapanları biraz da olsa hatırlamakta fayda var şahsım adına.
Çocukluğumun laf söz dinlemediğim dönemlerindeyim. Köyümüzde cenaze olmuş. Cenazeyi defnedeli de bir günü geçmiş. Hem komşumuz hem de akrabamız olan kişinin evinde oturuyorum. Çünkü o evde televizyon var. Haberler kısık seslerle izlendikten sonra güzel bir filmin başlayacağını da öğrenmiş bulunuyoruz. Tabi bırakın film izlemeyi herhangi bir televizyon kanalını izlemek bizler için en büyük eğlence çünkü yokluk var ve yok denecek kadar oyuncağımız az. Olanlarında birazı çamur ile yapılmış. Dedim ya yokluk fazlasıyla mevcut. Ne ise tam film başlayacakken televizyon kapandı. Akrabanın çocuklarıyla beraber hemen “Ya neden kapattın?” sorusunu acıklı bir halde sormaya başladık. Cevaben “Köyümüzde cenaze var, gelen giden oluyor. Kişinin öldüğüne seviniyormuş gibi oturup film izleyemem ve izlettirmem” dedi. Çocukluk işte pek anlam veremeden kalktık ve evlere dağıldık. Dedeme sorduğumda “O onlarla konuşmuyordu ama çok iyi yapmış. Sizde birkaç gün daha aşikâr bir şekilde oyun oynamayın” dedi. İçimden keşke sormaz olaydım, oyunda da olduk diyorum. “Peki dede” dedim üzüntülü bir şekilde…
Gel zaman git zaman derken uzakta olsa yakınlarımızı kaybetmeye başlayınca değer verdiğin insanların sözde acını paylaşıp hemen arkasından gülerek yanından uzaklaşmasının ne kadar da acı olduğunu öğrendim. Tabi bu acının tamamen yakınlarını kaybetmeye başlayınca ne kadarda arttığını… Günümüzde her anımızı sosyal medyaya yansıtıyor olmamız bu zamanın bir gerçeği olsa da bir nebze arkadan gülmenin önüne geçerek artık yüzüne gülmeye başladığımızın resmen bir göstergesidir. Konuşmadığı adamın cenazesi varken film izlemeyen nesilden “kardeşim” dediğin kişinin cenazesinde yüzüne güler hale gelen nesiliz… Kısacası; ağlanacak halimize gülüyoruz vesselâm…