Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Tedbir Mi? O Da Ne?
Ahmet Tezcan
Tedbir Mi? O Da Ne?
10.06.2020 Çarşamba 14:32

 

“Son 24 saatte iyileşen hasta sayımızın üçte biri kadar yeni hastamız var. Tanı konup, yatırılan hastalarımız sebebiyle yoğun bakım ve solunum desteğine ihtiyaç arttı. Virüsün etkisinin zayıfladığını gösteren bilimsel bir veri yok. “Normal” olan, tedbirdir.”

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Türkiye'nin günlük Corona Virüs tablosu üzerine son açıklaması bu idi. Son cümleye takılıp kaldım.

“Normal olan, tedbirdir!”

Son derece manidar bir uyarı.

Bir önceki cümlede “Virüsün etkisinin zayıfladığını gösteren bilimsel bir veri yok.” diyor Bakan Koca.

Aslında açıklamanın bütünü düşündürücü. Virüse yakalandığı tespit edilip hastanelik olan yeni hasta sayısında yükselme var ki “yoğun bakım ve solunum desteğine ihtiyaç arttı” ifadesi ile buna dikkat çekiyor. Yoğun bakımın ne olduğunu biraz biliyoruz. Hani şu hasta yakınının içeri alınmadığı, iki karışlık camdan içeri bakılan ve hastaların birtakım hortumlarla kollarından, ağız ve burunlarından bağlanıp yatırıldığı yer. Hayli ürkütücü bir kavram; yoğun bakım.

Fakat solunum desteği nedir, bilmiyoruz. “Entübe” zaten Türkçe bir kelime olmadığı için ona hepten Fransız kalıyoruz. Oysa “solunum desteği” yani “entübe edilmiş olmak” yoğun bakımın soğuk ve ürkütücü vaziyetine rahmet okutacak kadar dehşetli bir durum. Ciğerlerine kadar ağızdan hortum sokulup yüz üstü yatırılarak bilinçsiz bir şekilde uyutulmak desem, gözünüzde biraz canlanır mı?

Ben bir ara meraklanıp internetten tarayarak entübe edilmiş hasta fotoğraflarını görmüştüm. Otuz saniye bile dayanamadım, dehşet içinde ekranı kapatıverdim.

O haldeki hasta sayısı artmaya başlamış işte.

Oysa 1 Haziran'dan itibaren “normalleşme sürecine” girmiştik hani. Salgının yoğun olduğu illere seyahat kısıtlaması kaldırılmıştı. Lokantalar, kahvehaneler, AVM'ler, mağazalar belli şartlar dahilinde açılmıştı.

Üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sağlık Bakanı Koca'nın son açıklamasından dakikalar önce, “normalleşmeye geçişte yeni adımlar” atıldığını belirterek yine bazı yasakların kaldırıldığını söylemişti.

Buna göre;

Sokağa çıkma yasağı olan 65 yaş üstü olanlar sabah 10:00 ile akşam 20:00 saatleri arasında serbest olacaklardı.

Dahası 18 yaş altı çocukların sokağa çıkma yasağı “ailelerinin refakatinde olmak şartıyla” hepten kaldırılmıştı.

Kapalı olan nikah salonları 15 Haziran'dan itibaren; sinemalar, tiyatrolar ve düğün salonları ise 1 Temmuz'dan itibaren açılacaklardı.

Lokanta, kafe ve kahvehaneler ise gece yarısına kadar açık kalabileceklerdi.

Yüz binlerce öğrenci ve ailesinin beklediği üniversite sınav ertelemesi ise yoktu.

Bütün bunlar “anormal” mi idi ki, Sağlık Bakanı Cumhurbaşkanı'nın yeni kararları açıklamasından dakikalar sonra “virüsün etkisinin azaldığını gösteren hiçbir bilimsel veri yok” diyerek “Normal olan, tedbirdir” uyarısında bulunuyordu?

Şimdi sınır ve kural tanımaz gazetecilerden olsam...

Yahut habbeyi kubbe, kubbeyi habbe göstermekten utanmaz bir muhalif olsam...

“İnsanlık da neymiş, mühim olan algıdır” diyecek bir şaklaban olsam...

Hükümette kriz, kabinede çatlak edebiyatı hoş olurdu doğrusu...

Öylesi işime de gelirdi.

Bazılarının günlük salgın durumu tweetinin altına döşendiği gibi “saldım çayıra, mevlam kayıra”  tekerlemesiyle kafa da bulur, eğlenirdim.

Lakin mesele kafa bulup eğlenilecek gibi değil. Aportta kriz bekleyen kerizliğin alemi de yok. Çünkü Sağlık Bakanı'nın muhatabı Cumhurbaşkanı değil, benim!

Ben, sen, o!

Biz, siz, hepimiz!

Fahrettin Koca; o her zamanki nezaketi, olağanüstü sabrı ve tevazu sahibi efendiliği ile “Şu ana kadar bütün doktorları, hemşireleri, hastabakıcıları 24 saat izinsiz çalıştırdık, hastaneler açtık, hastaneler kurduk, ekipler oluşturduk, virüs kovaladık, yani Devlet olarak elimizden geleni yaptık. Şimdi top sizde!” diyor!

Evet böyle diyor...

Çünkü, anormal olan yasaklar...

Çünkü, anormal olan dükkanların, mağazaların, sinemaların, tiyatroların, fabrikaların kapanması...

Çünkü, anormal olan insanların seyahat haklarının ellerinden alınması...

Çünkü, anormal olan gezip tozma, eğlenme, dinlenme, tatil imkanlarının yok olması...

Çocuğundan yaşlısına, kadınından erkeğine herkesin, şehirlerden köylere kadar istisnasız her yerde eve kapatılmasının nesi normal Allah aşkına?

Sınırların kapatılması mı normal? Uçakların hangara, otobüslerin, kamyonların garaja çekilmesi mi normal?

Koca Bakan'ın kelimelerinde saklı soru ve gerçek bu işte!

Sağlam bir ters şamar vuruyor ağzımıza!

“En başta söylemiştik; hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Normal ve anormal yer değiştirecek. Herkes ayağını buna göre denk alsın demiştik! İşte buyurun, eskinin bütün anormalleri normal oldu, hala mı fark edemediniz? Hala mı tedbirsiz, umarsız, duyarsız davranacaksınız? Şu an size normal gelenlerin hepsinin aslında anormal olduğunu görün ve Allah rızası için bir kere normal bir insan gibi olun, kendi tedbirlerinizi alın, bize iş çıkarmayın! Bırakın biz de normal insanlar gibi belli saatler arasında çalışabilelim, evimize, evdeşimize, çocuğumuza, ailemize birkaç saat için de olsa kavuşalım, sandalyelerde, koltuklarda, sedyelerde değil, kendi sıcak ve yumuşak yataklarımızda uyuyabilelim!”

Böyle diyor sevimli bakanımız!

Böyle demesi de çok normal... ama biz normal değiliz... anormaliz... gerçekten, sağır, duyarsız, umarsız, bencil ve çıkarcıyız!

İşimize geleni duyuyor, gelmeyeni pas geçiyoruz...

Ne kural tanıyoruz ne uyarıdan anlıyoruz...

Varsa yoksa keyfimiz!

Varsa yoksa, o kör olası kör cehaletimiz!

Ah şu Devlet, bizim yerimize hasta olsa da ölse, bize kimse ilişmese, biz sağlıkta da hastalıkta da sarılıp öpüşsek, yan gelip yatsak, İzmir'in dağlarında çiçekler ezip, çimenlere çöpler atsak, ne güzel olurdu değil mi?

Tedbir de neymiş?

Aşk olsun Leylâ!