Bizi Biz Yapan Değerlerimizden 'Ahilik Kültürü'

Osmanlı Beyliği'nin cihan devleti haline gelmesindeki önemli teşkilatlardan Ahilik nedir? İşte Ahilik kültürü ile ilgili merak edilenler...

09.04.2020-10:19 - (Son Güncelleme: 09.04.2020-10:14) Bizi Biz Yapan Değerlerimizden 'Ahilik Kültürü'

Ahilik, Selçuklu ve Osmanlı Devleti'nde dini, ahlaki kurallarla iktisadi kuralları birleştiren, milli birliğin muhafazasında, insanın yetişmesi ve terbiyesinde büyük hizmetler gören bir toplum örgütüdür. Prensipleri temelde Kur'an ve sünnete dayanır.

Ahilik, "kardeşim" anlamına gelen Arapça "Ahi" kelimesinden gelir. Ancak bu kelimenin Türkçedeki "cömert,eli açık" anlamındaki "Akı" kelimesinden türetildiği de söylenir.

Ahiliğin temeli sözlükte "gençlik, kahramanlık, cömertlik" anlamlarına gelen "Fütüvvet" teşkilatına dayanır. Fütüvvet, "güzel ahlak, terbiye ve nezaket" olarak tarif edilir.

Fütüvvet, Emeviler döneminde ortaya çıkmış, ancak bir teşkilat olarak tarih sahnesindeki yerini alması Abbasiler döneminde olmuştur. Fütüvvet teşkilatının yönetmeliği diyebileceğimiz bu teşkilatın ilke ve kaidelerinin belirlendiği "Fütüvvetnameler" de bu dönemde yazılmıştır.

AHİLİK TASAVVUFLA İÇ İÇEDİR

Fütüvvet teşkilatı Abbasiler döneminde merkezi iktidarın zayıfladığı bir ortamda, toplum düzenine ve siyasi otoriteye karşı çıkan, iffetli, cesur, cömert genç ve bekar erkeklerin oluşturduğu bir teşkkilattır. Teşkilatın içinde 9.yüzyıldan itibaren esnaf birlikleri çıkmaya başlamıştır. Fütüvvet aynı zamanda bir gençlik hareketidir. Bu teşkilat o dönemden itibaren tasavvufla iç içe olmuştur.

Abbasi halifesi Nasır Li Dinillah bu kurumun siyasi desteğini yanına almak amacıyla Fütüvvet teşkilatını kendisine bağlamış ve onu devletin resmi kurumu haline getirmiştir. Diğer Müslüman hükümdarlarla birlikte Selçuklu Hükümdarı I. Gıyaseddin Keyhüsrev'e elçi gönderip Fütüvvet teşkilatına girmeye davet etmiştir. I. Gıyaseddin Keyhüsrev hocası Mecdüttin İshak'ı Bağdat'a Halife Nasır'a elçi olarak göndermiş ve ondan İslam'ı yaymak için şeyh ve mürşitler yollamasını istemiştir. Anadolu'ya gönderilen şeyh ve mürşitlerinden arasında Anadolu'da Ahiliğin kurucusu olarak bilinen "Ahi Evran" diye anılan Şeyh Nasıruddin Mahmut da vardır.

ANADOLU'DA HIZLA YAYILDI

Ahi Evran'ın I. Aladdin Keykubat'ın da desteği ile bir taraftan tasavvufi düşünceye ve fütüvvet ilkelerine bağlı kalarak tekke ve zaviyelerde şeyh-mürit ilişkilerinin diğer taraftan da iş yerlerindeusta-çırak ilişkilerinin buna bağlı olarak da iktisadi hayatı düzenleyen Ahiliğin Anadolu'da kurulup gelişmesinde büyük rolü olmuştur.

Bu teşkilat Anadolu'da hızla yayılmış, her şehir, kasaba ve hatta büyük köylerde zaviyeler açarak teşkilatlanmıştır. Ahiliğin temel belirleyicisi de tasavvufi düşünce olmuştur. Ahi Evran aynı zamanda bir ahi şeyhidir. Yerleşim yerlerinde her bir sanat kolu için ayrı birlikler kurulmuş bir meslekte ayrı birlik kuracak kadar esnaf ve sanatkar yoksa biribirine yakın meslek mensupları bir birlikte toplanmıştır. Ülke genelinde ahi birlikleri Kırşehir'deki Ahi Evran zaviyesine bağlıydı.

Ahi birliklerine, ahilik ilkelerini kabul eden ve işi olan herkes katılabiliyordu. Üyeliğe kabul kararını teşkilat yetkilileri verirdi. Üyeler istedikleri zaman üyelikten de ayrılabiliyorlardı. Pek çok devlet adamı, askeri yetkili, kadı, müderris, tarikat şeyhi Ahilik teşkilatına üye olmuştur.

AHİ OLMANIN ŞARTLARI VARDI

Fütüvvet teşkilatında oldupu gibi Ahi teşkilatının da ilkelerinin benimsendiği "Fütüvvetnameler" vardı. Her ahi burada belirlenen ilkelere uymak zorundaydı. Uymayanlar cezalandılır ya da ahilikten çıkarılırdı. Ahide, cömertlik, tevazu merhamet, bağışlama ve bencil olmama gibi vasıfların da olması gerekiyordu.

Ahinin, gayrı meşru ilişklerden, İslamca yasaklanmış yiyecek ve içeceklerin yenilip içilmesinden, yalandan, dedikodudan, boş laftan, gıybetten, kötülük etmekten, dünya malına ve nimetlerine ahireti unutturacak kadar bağlanmaktan uzak durması gerekiyordu.

Ahinin eli, kapısı, sofrası açık, gözü, dili, beli kapalı olmalıydı. Kısacası ahinin kapısı herkese, kalbi ise yalnızca Allah'a açık olmalıydı.

Ahi kazancının helal olmasına dikkat etmeliydi. Bütün ahilerin bir sanatı olmalıydı. Yoksul ve düşküne yardım etmeliydi. Alimleri sevmeli, hoş tutmalıydı. Alçak gönüllü olmalı, iyi kimselerle sohbet etmeli, namazını kazaya bırakmamalı, haya sahibi olup nefsine hakim olmalı, dünyaya düşkün olanlarla düşüp kalkmamalıydı.

HEM DÜNYAYA HEM AHİRETE HAZIRLANIYORLARDI

Ahinin yetişmesi için yamaklık, çıraklık, kalfalık, ustalık, yiğitbaşılık, ahi babalık, ve kethüdalık safhalarından geçmesi şarttı. Gündüz işe giden ahiler akşam sohbetlere katılırdı. Böylece mesleki eğitimlerinin yanında dini, ahlaki ve sosyal eğitimi de ihmal etmezlerdi.

Ahilikte bütün sanatların bir piri vardı. Meslek pirleri o sanatı yapmış peygamberler veya ulu kişilerdir. Örneğin tüccarların piri Hz. Muhammed(s.a.v), çobanların piri Hz. Musa(a.s), debbağların piri Ahi Evran'dır.

Ahilik, Selçuklular döneminde kurulmuş, Osmanlılar döneminde gelişmiş dünyada eşi benzeri bulunmayan bir esnaf teşkilatıdır. Bu teşkilat, kendi içinde denetim mekanizmalarını oluşturmuş, üretimde kalite ve müşteri memnuniyeti esas alınmıştır.

Orta Sandığı adında esnaf sandıkları oluşturmuş böylece hem teşkilatın ihtiyaçlarını karşılamış hem de üyeelerinden maddi durumu iyi olmayanlara, güçsüzlere, sakatlara ve hastalara yardım yaparak sosyal dayanışmayı artırmıştır.

Kısacası Ahilik teşkilatı, daha fazla mal kazanma hırsı ile gayrı meşru yollara yönelen esnaf yerine, malın esas sahibinin Allah olduğunu bilen, ihtiyacından fazla olan malın tamamını Allah yolunda harcayabilen erdemli esnaflar yetiştirmiştir.

DNC Medya
DNC Medya
bilgi@haber365.com.tr
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal