Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Kanıtlar ve Tanıklar
Hasan Birgül
Kanıtlar ve Tanıklar
24.02.2021 Çarşamba 20:26

Hanau, Almanya'nın on altı eyaletinden biri olan Hessen'e bağlı yaklaşık 90 bin nüfuslu küçük bir Alman şehri. Sanayi ve ticaret alanında lokomotif, eyaletlerinden. Hatta 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl başlarında en önemli sanayi ve ticaret kentlerinin başında geliyordu. Edebiyat dünyasının bir dönemine yön vermiş masalların çıkış şehridir. Grimm Kardeşleri hiç duydunuz mu?  Grimm kardeşler; Jacob Grimm ve Wilhelm Grimm dünyaca tanınmış iki Alman masal yazarıdır. Grimm kardeşler 4 Ocak 1785 ve 24 Şubat 1786 tarihlerinde memur bir ailede dünyaya gelirler. Grimm Kardeşlerin sonrasında üç erkek ve bir kız kardeşleri daha olur. Bu kardeşlerden 1790-1863 tarihleri arasında yaşayan Ludwig Emil Grimm günümüzde de tanınan bir ressam ve grafikçidir. Jacob ve Wilhelm Grimm yaşadıkları güzel Hanau şehrinden çok etkilenirler ve ileride harika edebiyat eserleri ortaya çıkarırlar. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Rapunzel, Hansel ve Gretel, Bremen Mızıkacıları, Parmak Çocuk, Fareli Köyün Kavalcısı gibi birçok esere imza atmışlardır. Grimm Kardeşleri Alman edebiyatına kazandırdığı için kendisiyle iftihar eden Hanau kentinin meydanında bu gururun simgesi olarak iki kardeşin büyük bir anıtı yer alıyor. Grimm Kardeşlerin masallarından ilham alınarak kurgulanan Almanya'nın masal yolu ‘’Deutsche Märchenstraße’’ Hanau'dan başlıyor ve kilometrelerce devam ediyor. Fakat artık Hanau eyaleti masal yolunun başladığı noktayı değil, 21. yüzyılda ırkçılığın ne kadar tehlikeli olduğunu gösteren bir şehir olarak karşımıza çıkmaktadır.


19 Şubat 2020 günü akşam 22:00 civarında, ilki Hanau’nun merkez meydanındaki Midnight Bar’da, ikincisi ise Kesselstadt semtinin batısındaki Arena Kafe’de olmak üzere iki kafede gerçekleşti. Bu işletmelerin müşteri potansiyelini Türk ve Arap kökenli vatandaşların oluşturduğunu söylemek istiyorum. Masal şehrinin üzerini kara bulutlar sarmıştı artık, yerel halk bile tedirgin olmuştu. Hanau'da dördü Türkiye kökenli dokuz göçmenin katledildiği ırkçı saldırının üzerinden bir yıl geçti. Fakat yakınlarını yitirenlerin acıları ilk günkü kadar tazedir. Hanau’daki saldırılar, aşırı sağcı ve ırkçı şiddetin Almanya’da merkezi bir sorun olduğunu, bununla mücadele edilmezse kök salacağını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Irkçılık bir zehirdir ve insanlığın ortak düşmanıdır. Avrupa'da sıradanlaşan ırkçılık ile tavizsiz ve kararlı mücadele tabi ki önemlidir. Fakat konunun gerçekten ciddi ve tehlikeli boyutlarda olduğunu söylememiz lazım. Hanau’nun birinci yıl dönümü, saldırının yapıldığı günlerdeki kadar yoğun bir biçimde vefat edenler tekrar anıldı. Katliamın yaşandığı yerlerde düzenlenen anma toplantıları, kent meydanında gerçekleşen miting ve yürüyüşlerle devam etti. Irkçı teröristin hedef aldığı kafe, bar ve büfelerin bulunduğu cadde ve sokakların isimleri sembolik olarak değiştirildi, buralardaki tabelalara geçici bir süre için öldürülen gençlerin isimleri yapıştırıldı. Sendikalar tarafından birçok işyerinde ırkçılığa karşı etkinlikler ve kurbanlar için saygı duruşu gerçekleştirildi. Okullar ve kreşlerde, çocukların yaşlarına uygun biçimlerde katliam anlatıldı. Kentteki tüm spor kulüpleri ırkçılığa karşı ortak aksiyonlar başlattı. İşverenler çeşitli mecralardaki ortak ilanlarıyla ırkçılığa karşı mesajlarını yayınladılar. Kiliseler, camiler ve diğer ibadet mekânların da ölenler için dualar okundu. Törende yaşamını yitiren gençlerin anne ve babaları, kardeşlerinin mesajlarını, yetkililere yönelik şikâyetlerini ve taleplerini dile getirdikleri bir kısa video gösterildi. Aileler, katliamı gerçekleştiren ırkçı teröristin ruhsal sorunlarının ve internetteki aşırı sağ içerikli yayınlarının bilinmesine rağmen, silah ruhsatı alabilmesi, olay gecesi polis ihbar hattının devre dışı olması gibi konuları dile getirip, olayın tamamen çözüme kavuşması, bu süreçte görevli yetkililerden hesap sorulmasını ve hatalarını açıkça kabul etmelerini talep ettiler. Kabul görür mü? Bence Hayır!


Sebebi aslında çok belli geçtiğimiz aylarda, Alman askeri istihbarat servisi MAD aşırı sağcılık şüphesiyle hakkında inceleme başlatılan ordu mensuplarının sayısının 650 olduğunu açıklamıştı. Alman askeri istihbarat servisi Başkanı  Christof Gramm, titiz bir süreçte olduklarını bu operasyonların ordudan ve emniyetten de aşırı sağcıları temizleyeceğine inandıklarını söylemişti. Fakat ne kadar gerçekçi orası şüpheli saygıdeğer okurlar. Açıkçası ciddi bir çalışma yaptıklarına inanmıyorum. Hatta geçenlerde bir rapor yayınlandı. QAnon, internet platformlarında siyasi kulislerden paylaşıldığı öne sürülen komplo teorilerini yayan bir dijital hareket. Avrupa’da aşırı sağ, sağcı terör ve komplo teorilerine dayanan ideolojileri mercek altına alan bir rapora göre, aşırı sağın Avrupa’da günden güne güçlendiğine dair komplo teorileri aktarmıştı. Tabi ki komplo teorileriyle peynir ekmek gemisi yürümez fakat gerçekler ortada Avrupa ve Almanya sol popülizmin çöküşüyle beraber aşırı sağa doğru hızla bir ilerleme kaydediyor. Gün geçmiyor ki tehdit, kundaklama gibi olaylar da artışlar söz konusu. Aşırı sağ ve ırkçılığa karşı yürüyüş düzenleniyor. Hemen ardından bir kundaklama ve tehdit mesajları ortaya çıkıyor. 2018 yılında aşırı sağcı şiddet Almanya’da %71,4 oranında artış göstermişti. 2019 ve 2020’de bu oran %75.7’ye kadar çıktı. Mücadele bu mudur? Almanya’yı tebrik etmek lazım aşırı sağa karşı artış gösterdikleri için istedikleri kıvama doğru gidiyor demektir. Saldırının gerçekleştiği ilk saatlerde medyada yerel gazetelerde kullanılan dil ve oluşturulmaya çalışılan algı özellikle Almanya’da yaşayan gurbetçi vatandaşlarımız için tedirginlik ve öfke oluşturmuştur. Hanau saldırısına siyasi kesimden de çok ciddi tepkiler gelmiştir. Şansölye Angela Merkel, basın açıklamasında ırkçılığı ve nefreti zehir olarak tanımlamıştır. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ise Hanau’da gerçekleşen anma törenine katılarak burada optimist bir konuşma yapmıştır. Gelelim; Almanya’nın çıbanbaşı partisine. AfD’li yöneticiler saldırıyı açıktan ırkçı olarak tanımlamaktan uzak durmuşlardır. Örneğin AfD Eş Genel Başkanı Jörg Meuthen saldırının örgütsel olmadığını sarhoşun birinin gerçekleştirdiğini basın mensuplarına utanmadan, vicdansızca rahatlıkla söylemiştir. AfD dönüp şöyle bir kendine bakması gerekmektedir. Hatta Alman siyasetçileri ve STK’ların ciddi araştırmalar yaparak kendilerini eleştirmesi gerekmektedir. Düşünsenize saldırgan sosyal medyadan açık açık ırkçı paylaşımlar yapacak, nefret söylemlerinde bulunacak, Alman emniyet güçleri ve istihbaratçıları görmezden gelecek ne kadar da güzel bir ülke değil mi? Rahatlıkla partiler aşırı sağ söylemlerde bulunacak, dijital paylaşımlar artacak hatta desteklenecek ve sonra da haberimiz yok üzgünüz diyecekler. Siz kimi kandırıyorsunuz be! Gerçekler apaçık ortada Almanya ciddi bir artışla aşırı sağın kucağına düşmüş durumda. Avrupa’da seksenli yılların ortasından bu yana sağ popülist partiler sürekli güçleniyor, yeni mevziîler kazanıyorlar: Almanya’nın AfD’si Avusturya’nın FPÖ’sü, Danimarka’nın Halk Partisi, İtalya’nın Lega Nord’u, Fransa’nın Front National’i, Finlandiya’nın Gerçek Finleri ve Norveç’in, Ütoya Katliamını gerçekleştiren Andreas B. Breivik’in de üyesi olduğu İlerleme Partisi bunlardan sadece bazıları. Avrupa’da ve Almanya’da gerçekleştirilen adımlar sadece göstermeliktir. Bir sene geçti olayın üzerinden ailelerin araçlarını kundaklıyorlar. Tehdit mesajları gönderiyorlar. Alman hükümet yetkilileri göstermelik çıkıyor ve mücadele edeceğiz diyor. Sahtekârsınız ve ikiyüzlüsünüz. Görüldüğü gibi Avrupa medeniyeti kendi toplumuna iyimser bir yorumla sürdürülebilirliği zor güvenlik düzeyi yaratmıştır. Sistemik ırkçılık teorisi, bireysel, kurumsal ve yapısal ırkçılık biçimlerini açıklar. Sosyolog Joe Feagin çok güzel bir kitabı var bence kesinlikle okunmalı. Rakamlar, istatistikler aşırı sağcıların varlığını, bunların giderek silahlandığını, her geçen gün şiddete eğilimlerinin arttığını, yabancılara ve Türk kökenli ailelere karşı saldırı sayılarının her yıl artarak devam ettiğini gösteriyor.  Almanya'da 33 binden fazla aşırı sağcı yaşıyor, bunların 20 bini şiddete hazır ve bu eğilim artıyor. Ben demiyorum anayasa komisyonuna sunulan rapor söylüyor. Almanya Dışişleri Bakanı bu rakamı doğruladı.  Cumhurbaşkanı Steienmeier boşuna göstermelik konuşmalar yapma, gerçekçi ol çözüme git. Kanıtlar ortada saygıdeğer okurlar. Gelelim tanıklara; aşırı sağcı ve ırkçı Tobias Rathjen, 19 Şubat akşamı, önce Hanau’nun merkezinde iki ayrı mekânın içinde ve önünde, 12 dakikada 9 kişiye ateş açtı. Arabasına atlayıp Kesselstadt semtine doğru yola çıktı. Olayın tanıklarından Vili Viorel Păun, Rathjen’i takip ettiğini ve engel olmaya çalıştığını aktardı. Sürekli olarak polisi arayan 22 yaşındaki genç, kimseye ulaşamadığını aktardı. Fakat polis merkezi olay yerine sadece yüz metre ötedeydi. Păun’a yolda da ateş eden aşırı sağcı, Kesselstadt’ta otomobilini park ettiği yerde hedefine ulaştı. Orada da katliam yaptı. Ve bu pislik sonra evine döndü. Şaka gibi gerçekten size Grimm Kardeşlerin masalını anlatmıyorum saygıdeğer okurlar Almanya’da yaşanmış ırkçı, aşırı sağcı bir saldırıyı kaleme alıyorum. 43 yaşındaki Rathjen, önce annesini sonra da kendini öldürdü. 9 göçmen kökenlinin canını alıp beş kişiyi de yaralayan Tobias Rathjen, psikoz ve şizofreni emareleri gösterdiği için kliniğe sevk edilmiş olmasına rağmen 3 ayrı silah ruhsatı alabilmişti. Defalarca yabancı düşmanlığı içeren ve aslı olmayan şikâyetlerde bulunmuştu polise ve hakkında defalarca farklı suçlamalardan inceleme bile yapılmıştı. Olanlar karşısında donup kalmamak mümkün değil, tepkisiz olmak ise apaçık vicdansızlıktır. Devlet ve kamu kurumları görevlerini yerini getirmede çok zorlanmaktadırlar. Alman hükümetinin aldığı tedbirler ise yetersizdir.