Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Kaos Diplomasisi
Hasan Birgül
Kaos Diplomasisi
02.03.2024 Cumartesi 11:30

ABD Başkanı Joe Biden ’ın akıllara zarar seçim  ekibi, daha fazla Amerikalı enflasyonun arkalarında olduğunu, suçun azaldığını, işlerin bol olduğunu, Cumhuriyetçilerin sınır hakkında hiçbir şey yapmayı reddettiğini ve Trump'ın eskisi kadar korkunç olduğunu fark ettikçe sayılarının artacağını düşünüyor gibi izlenimini verse de işler sanıldığı gibi parlak değil.

Donald Trump Kasım ayında Beyaz Saray'ı geri kazanırsa, bu yıl Amerikan iç sistemi için bir dönüm noktası olabilir. Son olarak, sömürge döneminden bu yana Amerikalıları meşgul eden gerileme korkusu haklı çıkacaktır ki şu dönemde her anlamda gücünü kaybeden bir süper güçten bahsediyoruz. Diplomasideki hataları saymıyorum bile Biden dönemi her açıdan reflekslerini kaybetmiş bir ABD’den bahsedebiliriz. ABD halkının da düşüşte olduğuna inanmasıyla Donald Trump, “Amerika'yı Yeniden Harika Yapabileceğini " iddia ediyor."  Fakat Trump'ın önermesi yanlıştır ve Amerika için en büyük tehdidi oluşturan onun önerdiği çözümlerdir açıkçası burada Trump güzellemesi yapacağımı iddia eden yanlış düşünür. Biden ABD demokrasisi adına kara bir dönem geçiriyor. Yol arkadaşları bu siyasi istikrarsızlığın cevabını veremiyor. Amerikalıların düşüş konusunda endişelenme konusunda uzun bir geçmişleri var zaten 2024 seçimleride eyalet açısından Trump’ın üstünlüğüyle açılış yapacağı gözüküyor. Fakat Amerikalılar uzun zamandır geçmişin altın parıltısı dediğim şeye çekilirken, ABD hiçbir zaman pek çok kişinin hayal ettiği güce sahip olmadı. Üstün kaynaklara sahip olsa bile, Amerika çoğu zaman istediğini elde edemedi. Bugünün dünyasının geçmiştekinden daha karmaşık ve çalkantılı olduğunu düşünenler, ABD'nin Macaristan'daki bir isyanın ki bunu Sovyetler yapmıştı. Ve engelleyemediler 1956 gibi bir yılı hatırlamalıdır ve müttefiklerimiz İngiltere, Fransa ve İsrail'in Süveyş kanalını gasp ettiği zaman. Komedyen Will Rogers'ı yeniden tanımlamak gerekirse, hegemonya eskisi gibi değil ve asla olmamıştır. Düşüş dönemleri bize jeopolitikten çok popüler psikoloji hakkında bilgi veriyor. Kentsel sosyoloji hakkında uyarıyor pek çok gazeteci bu konuları görmezden gelsede bence önem arz ediyor. Yine de gerileme fikri açıkça Amerikan siyasetindeki ham bir sinire dokunuyor ve bu da onu partizan siyaseti için güvenilir bir yem haline getiriyor. Bazen gerileme kaygısı, iyiden çok zarar veren korumacı politikalara yol açar. Ve bazen, kibir dönemleri Irak Savaşı gibi aşırı politikalara yol açar. Amerikan gücünün ne abartılmasında ne de abartılmasında erdem yoktur. Bunu bilerek yazıyorum ki bazı dış politika araştırmacıları ABD siyasetini okurken ve yorumlarken eksik kalıyor.


Jeopolitik söz konusu olduğunda, mutlak ve göreceli düşüş arasında ayrım yapmak bizim için daha önemlidir. Göreceli olarak Amerika, II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana düşüşte. Bir daha asla dünya ekonomik sisteminin çoğunluğunu oluşturamayacak ve nükleer silahlar üzerinde baskı sahibi olmayacaktı. Savaş ABD ekonomisini güçlendirdi ve herkesi zayıflattı. Ancak dünyanın geri kalanı iyileştikçe, Amerika'nın küresel GSYİH içindeki payı 1970 yılına kadar ciddi bir pay düşüşüne sahip oldu. ABD Sovyetler Birliği’nin dengelemek amacıyla 1970'lerin sonlarına doğru Çin ile ilişkilerini iyileştirmeye karar vermişti. Moskova ile Pekin arasında ideolojik bir rekabetin başlamak üzere olduğunu hisseden Washington, komünist blok içinde çatlakların ortaya çıkmasına yardımcı olmak amacıyla Pekin ile arasını düzeltme yönünde adımlar atmıştı o dönem için lakin şu an ki siyasi konjonktür bu sisteme uymuyor. Soğuk Savaş̧ döneminde hem ABD hem de Sovyetler Birliği, kendi siyasi ideolojilerini benimseyen ülke sayısını artırmak için ellerinden geleni yaptılar. Amaçları, ideolojik etki alanlarını genişletmekteydi. Şimdi ise bölgesel istikrarsızlık ve kaostan başka bir şey değil ki çok uzaklara gitmeyelim. Gazze-İsrail hattı ABD’nin bölgesel istikrarsızlık ve taşeron örgütsel yapısının dünya ülkeleri tarafından sert refleksle karşılaştığının diplomatik kanıtıdır. Günümüzde Çin'in yükselişi genellikle Amerika'nın düşüşünün kanıtı olarak gösteriliyor. ABD-Çin güç ilişkilerine sıkı sıkıya bakıldığında, Çin'in lehine, göreceli anlamda Amerikan düşüşü olarak tasvir edilebilecek bir değişim oldu. Fakat mutlak anlamda, ABD hala daha güçlü ve öyle kalması muhtemel. Çin etkileyici bir rakiptir, ancak önemli zayıflıkları vardır. Genel güç dengesi söz konusu olduğunda, ABD'nin en az altı uzun vadeli avantajı vardır. İkincisi ise göreceli enerji sorunudur ki bu Çin için bambaşka bir sorun haline dönüşebilir. Üçüncüsü, ABD gücü büyük ulus ötesi finans kurumlarından ve doların uluslararası rolünden almaktadır. Güvenilir bir rezerv para birimi serbestçe dönüştürülebilir olmalı ve Çin'in sahip olmadığı derin sermaye piyasalarına ve hukukun üstünlüğüne dayanmalıdır. Dördüncüsü, ABD, şu anda küresel nüfus sıralamasında üçüncü sırada yer alması öngörülen tek büyük gelişmiş ülke olarak göreceli bir demografik avantaja sahiptir. Dünyanın en büyük 15 ekonomisinden yedisi önümüzdeki dönemler de çöküş yaşamıştır. Ve sorun oluşturmaya devam edecektir. Dördüncü olarak, Amerika uzun zamandır kilit teknolojilerde biyo, nano, bilgi ön planda olmuştur. Çin, yapay zekâ araştırma ve geliştirmeye daha büyük yatırımlar yapıyor. Patentler açısından iyi puanlar alıyor fakat kendi ölçütlerine göre akademik araştırma hala ABD kurumlarının gerisinde kalıyor. Son olarak, uluslararası sistem anketleri ABD'nin yumuşak çekim gücüyle Çin'i geride bıraktığını gösteriyor. Tüm söylenenlere göre, ABD yirmi birinci yüzyıl büyük güç rekabetinde güçlü bir el tutuyor. Fakat eğer Amerikalılar Çin'in yükselişiyle ilgili histeriye ya da “zirvesiyle” ilgili hoşnutsuzluğa yenik düşerse, ABD kartlarını zayıf oynayabilir. Uluslararası kurumlardaki güçlü ittifaklar ve nüfuz dahil olmak üzere yüksek değerli kartların atılması ciddi bir hata olacaktır. Amerika'yı yeniden büyük yapmaktan çok, onu büyük ölçüde zayıflatabilir. Amerikalılar, popülist milliyetçiliğin yurtiçindeki yükselişinden, Çin'in yükselişinden korktuklarından daha fazla korkuyorlar. Ukrayna'yı desteklemeyi reddetmek veya NATO'DAN çekilmek gibi popülist politikalar ABD'nin yumuşak gücüne büyük zarar verecektir. Trump Kasım ayında başkanlığı kazanırsa, bu yıl Amerikan gücü için bir dönüm noktası olabilir. Demokratlarda düşüş duygusu haklı olabilir. Dış gücü baskın kalsa bile, bir ülke içsel erdemini ve başkalarına çekiciliğini kaybedebilir. Roma imparatorluğu, cumhuriyetçi hükümet biçimini kaybettikten, sonra şaşalı günlerini kaybetti. Amerikan demokrasisinin kutuplaştığı ve kırılgan hale geldiği net bir retorik ölçüde, Amerika'nın gerilemesine neden olabilecek gelişme budur ki ABD iyi bir sistem yönüne gidemeyecek. Ama asıl sorun Capitol Hill baskınından sonra refleks olarak körelen ve kutuplaşan Amerika.