Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Neler izliyoruz?
Mihrab Kurt
Neler izliyoruz?
04.11.2023 Cumartesi 17:41

Bu yazımda Netflix’in Çağan Irmak imzalı ‘Yaratılan’ dizisi ve geçtiğimiz sezon ana akımı ele geçiren Gülseren Budayıcıoğlu dizilerinden bahsedeceğiz. 

Gülseren Budayıcıoğlu deyince akla ilk gelen şüphesiz ki Yalı Çapkını. Geçtiğimiz sezon yayın hayatına başlayan, piyasanı tokatlayan, şiddet bağımlısı bir karakteri romantik bir kahramana çeviren, bu kadar da olmaz artık dediğimiz noktada daha da kötüsünü yapan Yalı Çapkını, son dönemlerde maruz kaldığım en kötü yapımlardan biri. Senaryonun gerçek bir hayat hikayesini anlatıyor olması ne kadar üzücü ise Ferit karakteri üzerinden oluşturulan hayranlık bir o kadar korkutucu. Hele ki şiddetin, kadına şiddetin, psikolojik şiddetin bu kadar arttığı dönemde; sadece her istediğini elde etme odaklı, sınırı olmayan, megaloman ve şiddet bağımlısı (psikolojik şiddet) başrol karakterimiz Ferit, tüm bu korkunçluğunu ‘ama ilk defa aşık oldu, Seyran’ı seviyor’ romantikliğine bağlanarak izleyici karşısında hayalleri süsleyen biri haline dönüştürüldü. Bunda dizinin sosyal medya dili oldukça önemli rol oynarken, dizini hitap ettiği kitlede oldukça etkili oldu. 


Öyle ki ortaya fan kitlesi değil, fanatik hatta zaman zaman psikolojik şiddet uygulamaktan çekinmeyen bir izleyici profili oluştu. Pelin karakterini canlandıran Buce Buse Kahraman’a bir sezon uygulanan psikolojik şiddet durumun ciddiyetini anlatıyor bence. İkinci sezonda da dizi d değişen bir şey olmadı. Aynı tas aynı hamam. Asla kendilerini ilerletemeyen karakter, bol bol hakaret, kadına küçük görme reyting kafasına göre senaryo yazma. Yani demem o ki arkadaşlar, Yalı Çapkını başladığı gibi bitecek bir hayal kırıklığı hikayesidir ve Ferit Korhan gibi karakterleri gördüğünüz an yolunu değiştirin. 

Şimdi gelelim bir başka bencil karaktere. Kim mi? Yaratılan dizinin başrolü, Taner Ölmez’in canlandırdığı; ışık, aydınlık anlamına gelen Ziya’dan bahsedeceğiz tabi ama öncesinde Çağan Irmak imzalı Yaratılan’a bir göz atalım. Şimdiden yarıyorum burası biraz spolier içerebilir. 

Yaratılış; Gılgamış Destanı ve Frankenstein hikayelerinden esinlenilen bir dizi. Ki usta yönetmenimiz Çağan Irak bir röportajında FRANKENSTEİN hikayesini okuduğunu  ve çok etkilendiğini söylemiş. Ne kadar etkilendiğini yaratılanda görebiliyoruz cidden. 

Ziya, en başta annesinin ölümüyle kahrolduğu için “insan ölmemeli” düşüncesinden yola çıkarak tıpkı Gılgamış gibi, tıpkı  Frankenstein gibi ilmin narı ile ölümsüzlüğü aramaktadır. Bu ateşle ışık gördüğü İhsan’a (Erkan Kolçak Köstendil) sarılır. ondan öğreneceği çok şey vardır. Başta “Kitab-ı kıyam” kitabına ulaşması gerekmektedir…

Evet hikaye böyle başlıyor; Osmanlı Devletinin son dönemidir, Tanzimat ilan edilmiş ve bir takım yenilikler hayata geçmiştir…

Dönem;  mimarisiyle, kostümleriyle, dekoruyla son derece iyi yansıtılmış. Oyuncular derseniz başta Erkan kolçak Köstendil olmak üzere Taner Ölmez ve diğer oyuncular harika performans sergilemişler, Erkan kolçak sanki hayatının en iyi rolünü oynamış gibi, Taner de genç yaşında zaten kendini kanıtlamıştı, burada bi tık daha üste çıkmış. Ziya’nın nişanlısı rolündeki Şifanur Gül ise Terzi dizisindeki performansından daha iyi, biraz daha çalışması ve çabalaması gerektiğinin altını çizmek isterim. Diğer oyuncuların hepsi çok iyiler zaten.  İddialı oyuncu kadrosunun diziyi oldukça yukarıya taşıdığı tartışılmaz. 

Yaratılış dizi yorum

Dizinin 3. Bölümünde (Kan sıcak akmalı) Ziya ile İhsan’ın diyalogları adeta bir tiyatral şölen olmuş. Verilen mesajlar da promosyon!

Dağdaki insanların Ziya’nın hikayesini merakla dinledikleri sahne de izleyiciye desten hikayelerini anımsatıyor. Görsel efektler son derece iyiydi, Avrupa dizisi izliyorum hissi yarattı. 

Uyarlama bir iş mi yoksa esinlenme mi konusuna gelecek olursak, bence ikisi de. 

İzlediğim Frankenstein filmi ile birebir benzerliklerin olduğu gibi farklılıkları da bir hayli fazlaydı. Ziya’nın annesini ölümü, nişanlısı, yıldırım ve şimşekle insan dirilten makine Frankenstein ile bir bir aynı. Ancak bir yandan da Frankenstein’deki yaratılan kişi tam bir canavar ruhlu; sevgiye müthiş ihtiyaç duyuyor ve sevgi görmeyince intikamı korkunç oluyor. Filmi izlerken şöyle düşünmüştüm “insanın yarattığı canavar önce  kendini(yaratanı) parçalıyor”  Ziya’nın yarattığı ise adından anlaşılacağı gibi (İhsan) iyi kalpli, insanlara yardım ediyor, mazlumun hep yanında duruyor, sevgi de görüyor, kumpanya çalışanları onu çirkin haliyle bile bağırlarına basıyorlar.  (Izlediğim 6 bölüm için söylüyorum bunu) İhsan Gılgamış’taki Endigu’yu daha fazla çağrıştırıyor…

İzlemesi oldukça keyifli, uyarlama ya da esinlenme ne derseniz deyin çok iyi şekilde yapılmış. İzlenmeye değer mi? Bence değer. Yaratılan’ı beğenen arkadaşlara muhakkak Gılgamış Destanı’nı okumalarını da öneriyorum.