Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Yol Ayrımı
Hasan Birgül
Yol Ayrımı
15.02.2021 Pazartesi 09:42

Amerika 1783 yılında bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkarken, ilk başlarda Avrupa siyasetiyle pek ilgilenmemişti. Osmanlı Devleti ile ilişkileri de 1830‟lu yıllara kadar gecikmiştir. Nitekim bu süreç zarfında Akdeniz’de ticaret gemileri ile varlığını göstermiştir. Ama güçlü bir devlet olarak değil tabi ki, öyle ki Cezayirli gemiciler Akdeniz’de izinsiz gezen Amerikan gemilerine el koymuş buna karşın Amerika bu ülkeye 12.000 altın vermiştir. Amerika her ne kadar siyasetten uzak kalsa da vazgeçemeyeceği bir şey vardı ki o da Akdeniz de ticaret, bu nedenle birçok kez Osmanlı ile ilişki kurmaya çalışmış ama gerek o günün koşulları gerekse Osmanlı’nın durumu bu süreci geciktirmiştir. Tarihsel arka planda bile olumlu adımlar atılmamıştır. Türk halkının Amerika’ya bakış açısı tarihsel dönem içerisinde güvensizliğe dayalı bir ilişki olarak karşımıza çıkmıştır. Hem Amerikan yönetiminin başına buyruk tavırları, hem de geçmişte yaşanan bir takım problemler unutulmadan yeni problemlere yelken açılması aradaki güven ve diplomasiyi de riske atmıştır. 1970'li yıllardan bu yana diplomasi ilişkilerinde en kötü seviyeyi gören Türkiye ve ABD'nin nasıl bir politika izleyeceğini açıkçası çok merak ediyorum. Türkiye’nin terörle mücadelesi, YPG/PYD ve FETÖ’ye yönelik operasyonlar, Karabağ konusunda Azerbaycan’a verilen destek eleştirilmiş. Diplomasinin daha aktif bir hale gelmesini beklerken, karşılaştığımız bu durum aslında bir yol ayrımını bizlere gösteriyor. Hatta son olarak ABD’li senatörlerin Joe Biden’e yazdığı mektup sistemsel lobi çalışmalarının Türkiye aleyhine başladığını gösteriyor. Biden’ın dış politikada özellikle Türkiye ile ilişkilerde restorasyona gitmesi gerekiyor. Seçim manifestosunda sinyallerini vermiş olduğu çeşitli adımları görevinin ilk ayında atan Biden; Dünya Sağlık Örgütü ve Paris İklim Anlaşması’na geri katılma kararlarını ilk fırsatta imzalamış, Trump’ın aksine Avrupa Birliği, NATO ve Birleşmiş Milletler’in önemine vurgu yaparak müttefik güçlerle ortak hareket etme mesajı vermiştir. 


Fakat bölgede ki önemli müttefiki Türkiye ile tansiyon bir türlü düşmüyor. Türkiye-Amerika ilişkileri, her zaman stratejik önemini korumuştur. Bunun temel nedeni, iki ülke arasındaki ilişkilerin çoğu zaman ikili diplomasinin ötesine geçerek; Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’da yaşanan kilit bölgesel meselelere kadar uzanmasıdır. Pek çok kıtayı birbirine bağlayan ve medeniyetlerin geçiş noktasında yer alan Türkiye, eşsiz bir jeopolitik konuma sahiptir. Fakat ilişkiler tıkanma noktasına gelince anjiyoya ihtiyaç vardır. Türk-Amerikan ilişkilerinin karakterini belirleyen, sadece iki ülkeye özgü koşullar değildir; dünyanın pek çok bölgesinde yaşanan gelişmeler, bu ilişkilerin çerçevesini belirlemede önemli rol oynamaktadır. Fakat Joe Biden göreve geldiğinden beri, Türkiye-Amerika ilişkilerinin geleceğine dönük soru işaretleri çoğalmış görünüyor. Asıl endişelendiğim konu, Biden döneminde ‘’Kafkas Baharının başlamasıdır". Joe Biden göreve geldikten sonra Türkiye ile olan ilişkilerinde belirleyici olacak olan hususlar; Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikası, Ortadoğu, Güney Kafkasya, Avrupa Birliği ile olan ilişkiler ve Libya politikası olacaktır ki bence en önemlisi de Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yürütmüş olduğu ve varlığı ile aslında burada PKK, PYD ve YPG terör örgütlerinin Türkiye’nin Güney sınırında bir terör devleti kurmasına müsaade etmemesi ve burada bence çok büyük çekişmeler olacaktır ki bunun sinyallerini de görmeye başladık. Türkiye iletişim için açık kapı tutarken, ABD’nin sessizliğe ve iletişimsizliğe bürünmesi Türkiye’nin sabrını zorlamaktadır saygıdeğer okurlar. İkili ilişkiler de diplomasinin yerine bağları kopartalım ve yol ayrımı gerçekleşsin duruşu da gözlenmektedir. Türkiye eski Türkiye değil bunu söylememiz lazım, Obama döneminde ki Türkiye değiliz. Türkiye artık özellikle 2016’dan itibaren yapmış olduğu 3 adet Barış Pınarı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla artık bu coğrafyada varlığını gösteriyor. Tabi; Türkiye işgalci olarak değil! Türkiye, Suriye’yi aslında bütünleştirip tek parça halinde Suriyelilere bırakmak üzere bir mücadele veriyor. Hem bu topraklar da terör bataklığını temizlemek istiyor hem de buradan Türkiye’ye yapılacak bir terör ihracının da önüne geçmek için bulunuyor ki bugün Türkiye’nin İHA ve SİHA’larla büyük bir başarı elde ettiğini artık terörü neredeyse topraklarımızda kuruttuğumuzu ve sınır ötesinde ki bataklığı da kurutma yolunda çok büyük aşamalar kaydettiğimizi de görmekteyiz. Bir diğer önemli mevzu Ortadoğu; özellikle dediğim gibi Suriye’nin kuzeyinde ve Irak’la birleşmesi planlanan aslında bir terör devletinin, Türkiye tarafından kesinlikle kabul edilmemesi ve böyle bir girişim olursa da Türkiye’nin müdahale edeceği ve gereken cevabı net bir şekilde vereceğini bence Biden’ın kabinesi de tahmin ediyordur. S-400 meselesi ikili ilişkilerde ki en büyük çıkmaz olacak çünkü Antony Blinken gerçekten de çok sağlam bir Rus düşmanı ve bu sebepten dolayı ilişkileri geciktiriyor. Blinken dönemi dış politikası Amerika’nın şahin politikalarını uygulanacağı bir dönem olacaktır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika koordinatörü McGurk ismi aslında en önemli isimlerden, kendisi aslında Obama’nın Ortadoğu politikasının devamını yürütecek bir figür olduğunu görüyoruz. Kendisi; Obama döneminden itibaren 2009’dan beri PKK-YPG terör örgütlerinin destekçisi olmuştur. İyi düzeyde Arapça ve farsça bilmektedir. 2004 ve 2009 yılları arasında Irak’ın o yeniden yapılanma döneminde önemli görevler üstlenmiştir. Ayrıca Bush’un Afganistan ve Irak danışmanlığını yapmıştır. İyi bir istihbaratçıdır. Ayrıca Ankara-Erbil hattı hareketlenecek çok net gözüküyor. YPG meselesi Türk-Amerikan ilişkilerindeki tansiyonu daha da artıran ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmış durumdadır. YPG'nin Suriye'nin kuzeyine yönelik artan terör saldırıları, Biden yönetiminin ve Amerikan kurumlarının YPG'ye yönelik iletişimi de dikkate alındığında YPG terör örgütü sorunu ikili ilişkileri çıkmaza doğru sürükleyen en önemli sorunların bence başında geliyor. Doğu Akdeniz, Libya bunlar hala tartışılmayan ve açıkçası Türkiye bu konuları tartışmaz bile, çünkü haklılığından dolayı genel çerçevede ilişkiler böyle giderken optimist bakış açısıyla bakılamaz. Yol ayrımı ilk defa bu kadar netleşmişken acaba bu ayrımı derinleştirecek hamle ABD tarafından hangisi olacak merak ediyorum. ABD sessiz kalarak bir strateji izliyor diye düşünelim gerçeklikten çok uzak gibi geliyor. Fakat Blinken’ın ne kadar şaibeli bir dönem geçireceği aslında okunabiliyor. Geçmiş yıllardan itibaren Amerika’nın Türkiye’ye yapmış olduğu darbeleri desteklemesi, ekonomiyi manipüle etmesi ve Kıbrıs meselesinde takındığı tavırlar ortadır. Kim sözde müttefiktir, halkın takdirine bırakıyoruz.