Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Üstün Çocuk Olmak, Ödül mü Ceza mı?
Semra Aydın
Üstün Çocuk Olmak, Ödül mü Ceza mı?
20.02.2020 Perşembe 16:28

Bilmediğiniz bir sisteminin içinde hep elinizde olmadan “değişik bir formülasyonla” düşünmek ve diğerlerinden farklı bir zekâ biçimine sahip olmak… O kadar aşırı hassas ve duygu yüklü olmak ki, yaşıtlarınızla “aynı duyguları paylaşamayınca” kişiliğinizi bir yerden sonra sorgular hale gelmek ve bu sorgulamaları çok erken yaşlarda yapıyor olmak… Kendinizi çoğu zaman yalnız, anlaşılmaz ve uzaylı gibi hissetmek… Terminolojideki karışıklığı da eklersek, zekânın, aklın veya herhangi bir şeyin “fazlası” olduğu sanılan ama doğru ellerde büyümezse “hebâ” olacak çocuk: Üstün zekâlı, üstün yetenekli veya üstün potansiyelli çocuk!

Dünden beri tüm sosyal medya platformlarında ve haber kanallarında “Atakan Kayalar” isimli ortaokul 5. Sınıf öğrencisi bir “üstün potansiyelli” çocuk ile tanıştık ülke olarak. Dünden beri konuyla ilgili sessiz kalmaya çalışsam da, sosyal medya üzerinden gelen yoğun sorular nedeniyle bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum. Çünkü 11 yaşında “tanılı” bir kız çocuğu annesiyim aynı zamanda.

Kızımın “farklı algısı” olduğunu ilk anaokulu öğretmeni tespit etmişti. Öğretmenimizin ısrarı üzerine henüz 5 yaşını doldurmuştu ki, bölgemizdeki kısa adı RAM olan ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışmalarını yürüten Rehberlik Araştırma Merkezi’ne götürdük. Çeşitli testler yapıldıktan sonra, “çocuğunuz üstün zekalı” diyerek “tanı” koydular.

Yıl 2013. Eve geldiğimizde, kendimi çok çaresiz hissettiğimi hatırlıyorum. Ne yapacaktık, nasıl bir eğitim planlaması olacaktı, çocuğun psikolojisi ne olacaktı, her şeyden önemlisi mevcut eğitim sistemi bu çocuklara göre değildi… İlkokula başlayana kadar, hatta ilkokul 2. Sınıfa kadar bu bilgiyi kimseyle paylaşmama kararı aldık eşimle. Sadece öğretmeni, ben ve babası bilecekti. Aldığımız bu kararın ne kadar doğru olduğunu, yıllar sonra anlamıştık… “Üstün yetenek” konusunda hiçbir fikri olmayan öğretmenlerle yaşadığımız mücadeleyi, ortalıkta dolanan şehir efsaneleri yüzünden muhatap olduğumuz handikapları belki başka bir yazıda anlatırım.

Ama bugün ifade etmek istediğim şu ki, “Atakan Kayalar” olayına çocuk psikolojisi açısından bakmayı ihmal ettiğimizi düşünüyorum. Bu çocuğun bu kadar sosyal medyaya düşmesi, mahremiyetinin ihlali ve bu süreçte ailenin duruşunu çocuk açısından çok riskli buluyorum.

Diğer bir sorun da, “filozof çocuk” diye basının lanse etmesi ile diğer çocuklar üzerindeki etkisi ve baskısını göremedik bence. Dün haberleri ailecek izliyorduk ve şahsen kızımın etkilenmemesi için haberin 2. dakikasında kanal değiştirme ihtiyacı duydum. “Kıyaslanma” fikri hiçbir çocuk için faydalı değil. Şahsen ben, Atakan yaşındayken o kadar kitap okumamıştım. Hatta şuan onun okuduğunu ifade ettiği onlarca kitabın kapağını bile açmadım. Küçücük çocukların kalın kitaplarla fotoğrafını çekip, sosyal medyaya koyan velilere sesleniyorum. Kendi yapmadığımız bir şeyi çocuğumuzdan beklemek, ne kadar adil?

Dünden beri bir “indigo çocuk” ve “kristal çocuk” kavramları dolaşıyor ortalıkta, o konu zaten başlı başına bir sorun. Hiçbir çocuk etiketlenmemeli. Kendini “farklı”, “ayrı”, “diğeri” hissettirilmemeli.

Eğitim psikolojisi veya pedagoji alanında okuma yapmış olan herkes bilir ki, ortalama bir çocuğa verilecek eğitim onun fiziksel ve ruhsal gelişimi ile de paralel yürütülmelidir. Bu çocuğun yetişkin tavırları, ergenlik döneminde karşılaşması muhtemel bunalımların işaretini veriyor. Sadece okumak değil, yaşamak ve deneyimlemek öğrenmenin bir parçası. Kişisel tavsiyem bu tarz “potansiyelli” çocuğu olan ailelerin, hem kendileri için hem de çocukları için ruh sağlığı profesyonellerinden destek almaları gerekiyor. Aksi halde çocuklar gerçekten çok acı çekiyor.

Son olarak şu soruları ortaya bırakıyor ve çekiliyorum: Üstün yetenekli çocukları toplumsal olarak yeterince tanıyor muyuz? Üstün yetenekli çocukların velilerinin bürokrasi ile mücadelesini, ego problemi olan okul yöneticileri ve konuyla ilgili fikri olmayan bazı (hepsini kastetmiyorum) öğretmenlerle nasıl karşı karşıya gelmelerinden haberimiz var mı? Çocuğun hiçbir tanısı olmadığı halde, sırf BİLSEM öğrencisi olsun diye çocuğuna baskı yapan, kursa yollayan “aile”lere farkındalık eğitimi verilebilir mi?

Umarım bu çocuk sayesinde, ülkemizde “üstün yetenekli çocuklar” olduğu ve eğitim-öğretim sistemleri yüzünden çoğunun yitip gittiği de konuşulmaya, nedenleri araştırılmaya başlar.

Semra Aydın Avşar

Aile Danışmanı