Türkiye, coğrafya açısından dünyanın en çeşitli ve değişken ülkelerinden biridir. Her bir mevsimi farklı farklı tonlarla ayrı güzellikte yaşayan Türkiye, medeniyetin başlangıcından birlikte insanlığa ev sahipliği yapmıştır. İnsanlık, Anadolu’nun misafiridir. İnsanlıktan önce Anadolu ve Mezopotamya’da milyonlarca hayvan yaşamını sürdürmekteydi. Bu hayvanlardan korkan ve onların gücünü kabul eden bir topluluk, Göbeklitepe’yi inşa etti. Sürüngen ve büyük kedilerin figürlerinin yer aldığı taşlar, doğanın gücünün insanlık üzerindeki varlığını temsil etmekteydi.
İnsanlık geliştikçe Anadolu’nun doğal yaşamı tükenmeye başladı. Bunun birçok sebebi vardır. En malumu, uzun yıllar insanların avlanmaya olan ihtiyacıdır. Bir diğer sebep, medeniyetin başlarında en büyük devletlerin hep Anadolu ve Mezopotamya çevresin oluşması, bu sebeple savaşların da buralarda yapılmasıdır. Savaşlar, doğal yaşam üzerinde ağır tahribatlar yaşatır. Medeniyetlerin kurduğu büyük şehirler, doğal yaşam alanlarını sınırlamıştır.
Bir diğer sebep, büyük hayvanların medeniyetler tarafından tutsak edilip güç sembolü olarak kullanılması. Anadolu’ya özgü bir tanrı olan Kibele’nin bütün betimlemelerinde yanında bir Anadolu leoparı bir de Asya aslanı görürüz. İkisi de uzun süre Anadolu topraklarında yaşamını sürdürmüştür. Asya aslanı yoğun avlanma sebebiyle 13. yüzyılda Anadolu’da tükenmiştir. Asya aslanı şu an Hindistan’ın küçük bir bölgesinde yaşamaktadır ve doğal yaşamda nüfusu 1000’den azdır.
Son 100 yıla bakıldığında birçok hayvanın ölüm sebebi olarak karşı konulmayan ve denetlenmeyen avcılık ile doğal yaşamların bilerek tahrip edilmesidir. Amik Gölü 1960lı yıllarda Demirel hükümetinin programıyla kurutulmuş, tarımsal su olarak kullanılmıştır. Yılanboyun sadece Amik Gölü’nde yaşamaktaydı. Şu an Türkiye için nesli tükendiği kesin gözüyle bakılıyor.
Kelaynaklar nesli tükenmekte olan hayvanların başında gelmektedir. Toplam 50 çiftin şu an doğal yaşamda bulunduğu kelaynaklar, bir zamanlar Şanlıurfa’nın her yerinde yaşamını sürdürmekteydi. Urfa’da 50li yıllarda yapılan büyük tarımsal kalkınma ve bitkisel ilaçlama sonucu kelaynakların soyu tükendiği düşünüldü. Uzun süre bulunamayan kelaynaklardan birkaç çift bulundu ve üremeleri için gerekli yaşam alanları yaratıldı.
Göllerin kuruması ve orman yangınları sonucu birçok hayvanın doğal aranı yok olmaktadır. Tuz Gölü’nün çok önemli bir kısmının kuruması, Akşehir ve Beyşehir göllerinin artık arabayla dahi geçilmesi, su canlıları konusunda endemik türlere ev sahipliği yapan Türkiye için oldukça tehlikeli bir husustur.
Hala İran'ın doğu kısmında yaşayan çita, Türkiye'deki varlığını 20. yüzyılın başlarına kadar korudu. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ticaret için Anadolu'ya gelen birçok zengin Avrupalı, vatanlarına dönerken yanında çitaları götürüp soylarını tüketti.
15. yüzyıl gibi soyu tükendiği bilinen Asya aslanının yaşam alanı bir zamanlar Yunanistan'a kadar uzanıyordu. Şimdi sadece Hindistan'ın güney kıyılarında küçük bir alanda yaşıyor.
Afrika filinden boyca daha küçük olan bu tatlı hayvan, 19. yüzyıl sonlarına kadar Türkiye'nin doğu illerinde yaşamaktaydı. En son Urfa semalarında görüldüğü tahmin ediliyor.
1970 yılında Şırnak'ta vurularak soyu tüketilen Hazar kaplanı, en görkemli kaplan türleri arasında yer alıyordu.
19. yüzyılın sonuna kadar Türkiye'nin birçok yerinde yaşayan Kafkas bizonu, avlanma nedeniyle yok oldu. Şu an sadece Ukrayna ile Polonya'nın ilkel ormanlarında yaşamlarını sürdürüyorlar.
Hala başka ülkelerde yaşamını devam ettiren hubara, yaşam alanlarının yok edilmesi yüzünden Türkiye'ye artık uğramıyor.
Son 100 yılda Türkiye'de 2 defa görülen ve sadece göç yollarında ortaya çıkan yakalı toy, geçtiğimiz yıl gözüktü. Hala Türkiye'de varlığı tam olarak kanıtlanmış değildir. Normalde Türkiye'de konaklamayan toy, avcıların vurması sonucu yaralı halde bulunmuştu.
Amik gölünün 60lı yıllarda kurutulmasıyla birlikte Türkiye'de nesli tükenen Yılanboyun, bataklık ve sulak alanlarda yaşamını sürdürmeyi seviyor.