İkbal Gürpınar, Günaydın'dan Kısmet Zeynep Akbaş’a röportaj verdi. Koronavirüs testi pozitif çıkan ve gördüğü tedavinin ardından eski sağlığına kavuşan Gürpınar, samimi açıklamalarda bulundu.
İkbal Gürpınar, ‘Babanız, anneniz ardından da siz… Üçünüz de covid-19'a yakalandınız ve maalesef ki anneniz ve babanız hayatını kaybetti. İlk öğrendiğinizde neler hissettiniz?’ sorusunu şöyle cevapladı: ‘İlk öğrendiğinde insan bir tuhaf oluyor. Nasıl yani diyorsunuz. Ben de şaşırdım. Nasıl kaptım? Nereden kaptım? Hemen son 5 günde görüştüğüm herkesi arayıp haber verdim tedbir alsınlar diye. Annemde olup olmadığını o gün bilmediğim için kendimi izole ettim. İnanılmaz bir bel ve kas ağrısı başladı. Öyle ki uykudan uyandırıyordu ağrılar. Bunu ben yenerim Allah'ın izniyle deyip kendimi bakıma çektim. Vitaminler, gıda takviyeleri, kekik yağı, aklınıza ne geliyorsa denedim. Ateşim düştü ve ağrılarım azaldı’
‘CİĞERLERİM TAMAMEN ZARAR GÖRMÜŞTÜ’
‘Ardından arkadaşımın söylediği bir şey içtim. İkinci gün nabzım inanılmaz hızlandı. Çok yoruldum ve hastanelik oldum. Doktorlar çok kızdı. Hatta içlerinden biri 'Kim söylediyse gidin o tedavi etsin sizi" dedi. Hastayken her şeyi yapmak istiyorsunuz ama her ilaç, bitki vs. herkese iyi gelecek diye bir şey yok. Sizde kronik veya bilmediğiniz bir hastalık olabiliyor ve içtiğiniz şey size dokunabiliyor. Ardından annemin de ateşi çıkınca kahroldum. Hastaneye gitmemek için direnmekle hata ettim. Çok geç kalmıştım, ciğerlerim tamamen zarar görmüştü. Aynı gün annemi de başka bir hastaneye kaldırmışlardı. Korkunç günlerdi…’
'HEP ISITILMIŞ SU İÇERDİ'
Gürpınar, ‘Hasta yatağında anneniz ölüyor cenazesine katılamıyorsunuz' demiştiniz. Bu acı size neyi öğretti?’ sorusuna ise şu cevabı verdi: ‘Yoğun bakım Medrese-i Yusuf gibiydi benim için. Hayatın demini süzdüm, sorguladım. Çok şükür sahibi bir insan sanardım kendimi ne kadar az şükreden bir insanmışım bunu anladım. Milyon kez tövbe ettim. Aklım hep annemdeydi çünkü annem rahatsızlığından dolayı ne susadığını bilirdi ne de acıktığını. Hep ısıtılmış su içerdi… Kim bakıyordu? Sabırla yemek yedirebiliyor muydu? Beni görmeyince korkuyor muydu? Bir sürü kafamda dönüp duruyordu…’
‘Beni üzmemek için bana hep 'Annen gayet iyi' dediler. Meğer hemen entübe etmişler ikinci gün. Aslında entübe olduğunu bilsem daha rahat ederdim, hiç olmazsa acı çekmiyor, su-yemek vs derdi yok diye. Ben acılar içinde kıvranırken hep babamın bunlara nasıl dayandığını düşünüp kahroldum. Ve bir et parçası gibi yatarken ‘Benim için şu anda ne önemli?’ diye sordum kendime. Eğer kurtulursam o anları hiç unutmamaya yemin ettim!’