Enerjide vites artırıldı: Birçok ilde çalışmalar sürüyor

Türkiye’nin enerji alanında yaptığı önemli adımlar son aylarda iyice arttı. Son altı yılda petrol üretimi iki kat, doğal gaz üretimi ise 10 kat artmış durumda. Hakkâri, Gaziantep, Erzurum, Manisa dahil olmak üzere birçok ilde sondaj çalışmaları devam ediyor.

13.05.2023-09:29 - (Son Güncelleme: 13.05.2023-17:19)

Günümüzdeki en önemli problemlerin başında gelen enerji kaynaklarına erişimle ilgili olarak Türkiye’den son zamanlarda önemli atılımlar gelmeye devam ediyor. Son altı yılda petrol üretimi iki kat, doğal gaz üretimi ise 10 kat artarken Hakkâri, Gaziantep, Erzurum, Manisa dahil olmak üzere birçok ilde sondaj çalışmaları devam ediyor.

Enerjide vites artırıldı

Açık Görüş’ten Faruk Önalan, Türkiye’nin enerji alanındaki atılımlarını şu cümlelerle anlattı:

‘’Soğuk geçen kış aylarında alternatif çözümler arayan Batı ülkeleri iklim değişikliği taahhütlerinde geri adım atma pahasına kömür santrallerine yeniden dönüş yönünde kararlar almıştır. Ayrıca reaktörlerin kapatılarak nükleer enerjinin kademe kademe kaldırılması planları askıya alınmıştır. Bu doğrultuda mevcut reaktörlerin süresinin uzatılmasının yanında yeni nükleer projelere hız verilmiştir. Belçika iki yıl içinde kapatmayı planladığı iki nükleer santralin faaliyet süresini on yıl daha uzatırken Fransa elektrik üretiminin büyük çoğunluğunu sağladığı 56 nükleer reaktöre 14 yeni reaktör eklemeyi planlamaktadır. İngiltere, Almanya, Hollanda, İtalya, Finlandiya, Polonya ve İspanya gibi Avrupa ülkeleri de aynı doğrultuda kararlar almaktadır. Türkiye'nin de nükleer santral inşa sürecine girdiği dönemlerde tepki gösteren ülkeler ortaya çıkan enerji krizi ile birlikte nükleer enerji santral yatırımlarını "yeşil ve sürdürülebilir ekonomik aktivite" olarak tanımlanması yönünde adımlar atmıştır.

Türkiye Enerji Çalışmaları

Yenilenebilir kaynaklar

Ankara -enerjide- artan talepler ve dışa bağımlılığı azaltmak adına kaynak çeşitlendirilmesini sağlamak için yeni stratejiler geliştirmektedir. Enerji bağımsızlığı ve dünya piyasasındaki gücün artırılması bağlamında Mavi Vatan'da dört adet sondaj (Fatih, Yavuz, Kanuni, Abdulhamid Han) iki adet de sismik araştırma gemisi (Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis) faaliyet yürütmektedir. Dünyanın önde gelen güçlü enerji filolarından birine sahip olan Türkiye bunun karşılığını kısa sürede almış; Karadeniz'de keşfedilen 710 milyar metreküplük dev doğal gaz rezervi şebekeye bağlanmıştır. Ana hedeflerden bir diğeri ise yerli ve yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payını artırmaktır. Gelinen noktada Türkiye, yenilenebilir enerjide kurulu güç bakımından Avrupa'da 5. ve dünyada 12. sıraya yükselmiş olmakla birlikte 2022 sonu itibariyle kurulu gücün yüzde 54'ü yenilenebilir kaynaklardan oluşmaktadır.

Türkiye, coğrafi konumu bakımından yeraltı zenginliğinin yüksek olduğu bir bölgenin merkezinde yer almaktadır. Sınırların hemen ötesinde yer alan İran, Irak, Suriye, Azerbaycan ve Rusya gibi ülkelerde zengin petrol ve doğal gaz yatakları bulunmaktadır. Realiteye rağmen, yakın döneme kadar bu alanda kayda değer bir ilerleme sağlanamaması oldukça manidardır. Türkiye enerji ihtiyacının önemli kısmını bu ülkelerden gelen boru hatları üzerinden karşılamaktadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Kerkük-Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı, İran-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı, Rusya-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) öne çıkan ana hatlardır. Durum böyle iken, Türkiye'de de aynı seviyede rezerv olmamasının nedenleri yıllardır tartışılmakta fakat etkin ve sonuç odaklı çalışmalar yürütülmemekteydi. Birçok petrol kuyusu, ya "düşük kaliteli" ya da "kâr marjı az" olduğu gerekçesi ile üzerine beton dökülerek kapatılmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Konya'da yapmış olduğu konuşmada, "Cudi, Gabar'da günlük 100 bin varil üretim kapasiteye sahip petrol bulduk" müjdesini verirken sarf ettiği sözler, zihinlerde oluşan soru işaretlerine cevap niteliğinde olmuştur: "Eskiden beri hep düşünürdük ya, ülkemiz sınırlarının hemen karşısında petrol fışkırırken bizim topraklarımızda niye çıkmıyor diye. Meğer terör örgütüyle, uluslararası petrol şirketleriyle elimiz ayağımız bağlanıyormuş. Meğer üzerinde oturduğumuz petrol sahalarından yararlanmamak için bize oynanmamış oyun, kurulmadık tuzak bırakılmıyormuş. Birilerinin niçin terörün bitmesini istemediğini çok daha iyi anlıyor muyuz? Emperyalist güçlerin, PKK'ya ve Suriye'deki uzantılarına onca para ve silahı niçin aktardığını çok daha iyi kavrıyoruz. Niçin birilerinin terörle mücadelede en önemli gücümüz olan İHA, SİHA ve bunları üreten şirketlerimizi hedef aldığını çok daha iyi anlıyoruz. Bunların tamamı Türkiye'yi enerji yarışının dışında bırakmak isteyenlerin hamlesinden ibarettir." Uzun zamandır gündemde tutulmaya çalışılan "yerel özerklik" talebinin en önemli nedenlerinden biri de ilgili belediye mücavir alanları dahilinde çıkarılan yer altı zenginliklerinden elde edilen gelirin yerel yönetimlere bırakılması beklentisidir.

Latince petro (taş) ve oleum (yağ) kelimelerinden oluşan, taşyağı anlamına gelen petrol, en önemli enerji kaynaklarından biri olma özelliğini korumaktadır. Üç yıl önce yapılan bir araştırmaya göre; dünya geneli ispatlanmış petrol rezervi 1.733,9 milyar varil olarak tespit edilmiştir. Bu rezervin 833,8 milyar varili Orta Doğu ülkelerinde, 324,1 milyar varili Güney ve Orta Amerika ülkelerinde, 244,4 milyar varili Kuzey Amerika ülkelerinde bulunmaktadır.

En büyük 10 keşiften biri

Türkiye'de petrol arama faaliyetleri Cumhuriyetin 10. yılından sonra başlamış, ilk petrol kuyusu Baspirin-1 (İdil'e bağlı Mağara köyü yakınlarında) dönemin Maliye Bakanı olan eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından 13 Ekim 1934'te açılmıştır. O günkü şartlarda dışarıdan satın alınan buharlı, darbeli ve ikinci el bir sondaj makinesi ile 1324 metrede petrole rastlanmış ancak yeterli rezerv olmadığı gerekçesiyle çalışmalar iki yıl sonra sonlandırılmıştır. 2022'de aynı alanda Baspirin-2 adıyla yeni bir kuyu açılmıştır, arama faaliyetleri devam etmektedir. İlk petrolün çıkarıldığı Batman'daki Raman-1 kuyusundan bugüne 5,500'den fazla petrol kuyusu açılmıştır. Ayrıca denizlerde de 2 ve 3 boyutlu sismik çalışmalar yürütülmektedir. 2012 yılında 2,33 milyon ton olan petrol üretimi 2022 yılı sonu itibariyle toplam 3 milyon 886 bin ton petrol üretimi gerçekleştirilmiştir. Gabar'da bulunan günlük 100 bin varil petrol ile bu rakam çok daha ileri boyuta taşınmıştır. 2018'de Türkiye petrol üretimi günlük 40-50 bin varil bandında iken 2022'de 80 bin varile yükselmiştir. 2023 yılı içinde keşfedilen rezerv ile birkaç yıl içinde ilave 100 bin varil üretim kapasitesi elde edilmiş olacaktır. Gabar Dağı'nda Şehit Aybüke Yalçın Kuyusu'da bulunan petrol, Türkiye'nin en büyük ve gravite değeri ile de en kaliteli rezervi haline gelmiştir. Ayrıca 2022 yılında karada yapılan en büyük 10 keşiften biri olarak kayıtlara geçmiştir.

Petrol üretim ivmesinin katlanarak artması cari açığın ciddi derecede azalmasına katkı sağlayacaktır zira ithalatta enerji başlığı altında dışarıdan alınan petrol ve doğal gaz en önemli gider kalemleridir. En fazla petrol ithalatı Rusya'dan ikinci olarak Irak'tan gerçekleştirilmektedir. Ayrıca Kazakistan, İran, Suudi Arabistan, Nijerya ve Libya'dan da petrol alınmaktadır. Türkiye enerji ithalatı sadece 2022 yılında 95 milyar doları bulmuştur. (Son yıllarda dünyayı derinden sarsan, ardı ardına yaşanan krizlerin vatandaşa asgari düzeyde yansıması için elektrik faturalarının yüzde ellisi, doğal gaz faturalarının ise yüzde yetmiş beşi devlet tarafından sübvanse edilmektedir) Kısaca yıllık petrol üretimi, tüketimin yüzde yirmiden fazlasını karşılayabilecek seviyeye ulaşacaktır.

Her arayan bulamaz

Bugün Hakkâri, Gaziantep, Erzurum, Manisa dahil olmak üzere birçok ilde sondaj çalışmaları devam etmektedir. Son altı yılda petrol üretimi iki kat, doğal gaz üretimi ise 10 kat artmış durumdadır. "Her arayan bulamaz, lakin bulanlar arayanlardır" düsturu ile Türkiye, enerjide devler ligindeki yeni konumuna doğru kendinden emin bir şekilde ilerlemektedir.

Petrol, uluslararası siyaseti de birincil derecede etkileyen unsurlardan biridir. Petrol rezervi fazla olmasına rağmen milli geliri oldukça düşük ülkeler bulunmaktadır ve çoğu yıllarca iç savaşın pençesinde çırpınmaktadır. 1973 yılında patlak veren Yom Kippur Savaşında, ABD'nin İsrail Ordusuna destek vermesine karşılık olarak Suudi Arabistan Kralı Faysal liderliğindeki Arap ülkeleri, petrol ambargosu uygulamışlardır. Petrol fiyatları tavan yapmış, ülke borsaları çökmüştür. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger, Kral Faysal'ın ayağına kadar gidip ambargonun bitirilmesini talep etmek zorunda kalmıştır. Kralın tavrı ise nettir: "İsrail'e desteği kesin ambargo bitsin." Ancak Kissinger petrol kuyularını bombalamakla tehdit edince Kral Faysal tarihe geçen şu sözleri söylemiştir: "Tabii ki petrol kuyularımızı bombalayabilirsiniz. Fakat unutmayınız ki, biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşıyorduk, yine öyle yaşayabiliriz; ancak artık siz petrolsüz yaşayamazsınız." Bir İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Müslüman liderlere sarf ettiği sözler de petrolün dünya siyasetindeki pozisyonu açık olarak belirginleştirmektedir. "Niçin biz Müslümanlar olarak aramızdaki ihtilaflarda, terör eylemlerinde başkalarından yardım bekliyoruz. Biz bunu kendimiz çözmeli, kendimiz müdahale etmeliyiz. Biz etmiyoruz, başkaları müdahale ediyor. Onlar müdahale ederken oralardaki petrol için müdahale ediyorlar, aramızdaki huzuru sağlamak için değil!"

Kürşat Muratcan Kılıç
kursat@haber365.com.tr
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal