TÜBA Akademi Ödülü sahibi Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Cenk Ayata, hafif şişlik, morlukla seyreden yaralanmalardan ciddi beyin hasarına kadar uzanabilen kafa travmalarının yol açabileceği riskleri anlattı. Kafa travmalarının farklı seviyeleri olduğuna işaret eden Ayata, bilinç kaybı olan veya olmayan hafif seviye kafa travmalarında, beyinde oluşabilecek herhangi bir hasarın MR, CT (bilgisayarlı tomografi) gibi görüntüleme yöntemleriyle tespit edilemediğini söyledi.
Kafatasında kırığın söz konusu olmadığı ikinci seviye travmalarda ise görüntüleme yöntemleriyle beyindeki bazı hasarların saptanabildiğini anlatan Ayata, üçüncü seviye kafa travmalarının ise ciddi beyin hasarına yol açtığını, bunun kafatasının kırılması, silahla yaralanma, Trafik Kazası gibi durumları kapsadığını ifade etti.
Prof. Dr. Ayata, "Bilinç kaybı yaşanan veya yaşanmayan hafif kafa travmalarında, görüntülemede herhangi bir beyin hasarı gözükmemesine rağmen beyin fonksiyonlarında yapısal bozukluklar oluşuyor. Fakat bu, sadece mikroskobik incelemelerde saptanabiliyor" diye konuştu.
Kafa travmasının ölçütü ve şeklinin beyin hasarının boyutunu da belirlediğini vurgulayan Ayata, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kafa travması birkaç gün veya birkaç hafta süren beyin sarsıntısı semptomlarına sebep olabiliyor. Bu noktada asıl önemli olan kafa travmasının tekrarlanmaması. Bir kere kafa travması yaşayan biri sonrasında daha hafif veya kuvvetli ikinci bir kafa travması geçirirse ilk travmanın yaptığı hasardan birkaç kat daha fazla beyin hasarı oluşuyor ve kalıcı hasar riski çok artıyor."
Tekrarlayan kafa travmaları açısından özellikle bazı sporcuların risk altında olduğuna dikkati çeken Ayata, "Tekrarlayan hafif boyuttaki kafa travmaları, CTE olarak adlandırdığımız, beyinde yapısal bozukluğa yol açan 'kronik travmatik ensefalopati' hastalığına neden olabiliyor. Özellikle, boks, Amerikan futbolu, ülkemizde de futbolun başı çektiği bazı sporlarda, sporcular bazen yıllar boyunca belli sıklıklarda kafalarına hafif darbeler alabiliyor, bu da onları risk altında bırakıyor" şeklinde konuştu.
Beyindeki yapısal bozukluğun, düşük seviyeli enflamasyonun birikmesiyle oluştuğunu belirten Ayata, şunları kaydetti: "Hafif kafa travmalarında beyinde düşük seviyeli enflamasyon oluşuyor ve her darbede birikiyor. Beyin dokusu veya beyin zarı içindeki bu enflamasyonu MR, CT gibi yöntemlerle göremiyoruz. Bu nedenle hastaya 'bir şeyin yok, evine gidebilirsin' diyoruz çünkü o an ağır bir hastalık tablosu yok. Yani teşhisi oldukça zor ve hafif kafa travmasının bir tedavisi de yok. Bu nedenle hafif çarpmalar da dahil herhangi bir kafa travmasına maruz kalan kişilerde bunun tekrarlanmaması çok önemli.
Prof. Dr. Ayata, beyinde yavaş ilerleyerek, yapısal bozukluklara yol açan CTE'nin kesin teşhis edilemeyeceğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "CTE, genellikle bu tip hastalar yaşamını kaybettikten sonra ancak otopsi gibi yöntemlerle belirlenebilir. Hastalık, genel bulguları nedeniyle hastalarda ne yazık ki yaşamayı zor hale getiriyor. Öfke kontrolü bozukluğu, anksiyete, hafıza kaybı, baş ağrısı, dikkat bozukluğu, paranoya, depresyon gibi problemlere yol açıyor. Bu problemleri yaşayan kişiler de ne yazık ki tekrarlanan kafa travmaları sonucu CTE hastalığını yaşadıklarını bilmiyor. Bazen ne yazık ki hastalık sebebiyle intihara sürüklenen kişiler olabiliyor."