Çay değil zehir içiyoruz! 11 markada da var

Poşet çaylar adeta tehlike saçıyor. Sadece tek bir poşet çayda 13 bin mikroplastik parçacığı tespit edildi. İşte haberin detayları...

06.06.2022-16:32 - (Son Güncelleme: 06.06.2022-16:32) Çay değil zehir içiyoruz! 11 markada da var

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Meral Yurtsever, bazı poşet çaylar üzerine yapmış olduğu araştırmada üzerime, farklı markalarda 11 bardak poşetinin 4'ünde, 11 demlik poşetinin de tamamında mikroplastiğe rastlarken, bir poşetten, neredeyse 13 bin mikroplastik parçacığının suya geçtiğini tespit etti. 

Söz konusu poşet çayın doğada çözünmesi yüzyıllar sürebilen plastikler bu süreç içerisinde boyutları 1 mikrometreyle 5 milimetre arasındaki parçacıklara, yani mikroplastiklere dönüşebilmektedir. 

Hollanda'da yapılmış olan ve sonuçları bu yılın Mart ayında açıklanan bir araştırmada ise, ilk defa insan kanında mikroplastiğe rastlanmıştı. Çalışmada, kan örneklerinde, içecek şişeler, gıda ambalajları ve giysi üretiminde yaygın kullanılan PET plastik, gıda ve ev ürünlerinin paketlenmesinde kullanılan polistiren ve plastik poşet yapımında kullanılan polietilen tespit edilmişti. 

Doç. Dr. Meral Yurtsever, TÜBİTAK (118Y515) projesi kapsamında poşet çayla demleme yapıldığında çaya poşetten mikroplastik geçip geçmediği konusunda araştırma yaptı. Söz konusu çalışmasında bazı poşet çaylarda mikroplastiğe denk gelen Yurtsever, "Ortalama olarak bir demlik poşetinden 13 bin mikroplastik parçacığın içeceğimize, yani çaya geçtiğini gördüm. Burada benim incelemede kullandığım teknikle 3 mikrometre boyutuna kadar olan mikroplastik parçalarını tespit edebiliyoruz. Yani çaya 3 mikrometreyle 5 milimetre arasında 13 bin kadar mikroplastiğin geçtiğini söyleyebiliriz." diye ifade etti. 


Selülozdan yapılmış olan 11 demlik poşetinde plastik katkı 

Araştırmada selüloz olarak bilinmiş olan, farklı markalarda 11 bardak poşetini ve 11 demlik poşetini incelediğini ifade eden Yurtsever, demlik poşetlerinin tamamının plastik ilaveli dokudan yapıldığını, bardak poşetlerinin 4'ünün yüzde 100 selülozdan imal edildiğini, 7 tanesinin de plastik içerdiğinin tespit edildiğini söyledi. Yurtsever konuya yönelik, "Benim incelediğim 11 demlik poşetinin tamamının plastik katkılı olduğunu ve bu plastiklerin de polyester, polipropilen, polietilen olduğunu gördüm." diye söyledi. 

Yurtsever, son dönemde piyasaya çıkan çubuk çaylar hakkında da şu uyarıları yaptı: "Bir de yeni nesil yeni moda poşet çaylar var ama poşet çay dediğim stick çaylar, kalem çay diye de geçiyor. Baktığımızda bunlar bir çubuk görünümünde ve delikleri var, içinde de çay var. Bunu analiz ettiğimizde polipropilen malzeme ile kaplanmış olduğunu gördük ve bundan da içeceğimiz çaya plastik salımı oluyor." dedi. Küçük parçalara bölünse bile plastiklerin hiçbir özelliğinin değişmediğine değinen Yurtsever, yutulan ya da temas edilen mikroplastiklerin toksik etkiye neden olduğunu dile getirdi. 

Peki hangi çayı tercih etmeliyiz? 

Öte yandan poşet çay yerine dökme çay kullanılması konusunda tavsiyede bulunan Yurtsever, "Tüketicinin aslında çok ambalaj içermeyen ürünlere yönelmesi daha doğru olur. Dökme çayları tercih edebiliriz. Poşet çaylar, tamam, pratikliği inkar edilemez ama gerçekten çevreye ve insana etkileri ve yükü olabilir. Sadece mikroplastik kirliliği açısından değil. Poşet çayları düşündüğümüzde o ilave poşet, etiket, zımba ya da yapıştırıcı, pamuk iplik vs. düşündüğümüzde ekstradan çöp üretmiş oluyoruz ama dökme çay kullandığımızda doğrudan onu alıp bir çaydanlıkta demliyoruz." dedi. 


Plastik kullanımında aşırıya kaçmak çevre kirliliğini tetikler

Plastiklerin ilk üretildiği günden bu yana hafiflik, esneklik, dayanıklılık, kolay işlenebilirlik, iyi elektrik ve ısı yalıtkanlığı ve ucuzluğu gibi birçok özelliklerinden dolayı mucizevi maddeler olarak değerlendirildiğini aktaran Yurtsever, tüm bu nedenlerden plastik kullanımında aşırıya kaçıldığına, bunun da çevre kirliliğini tetiklemiş olduğuna vurgu yaptı. 

Yurtsever, konuya yönelik sözlerine şöyle devam etti: "Özellikle bundan 70 yıl önce böyle hızlı büyümeyle aşırı şekilde hayatımıza girmiş plastiklerin üretimi, 1950'lerden 2020'lere doğru geldiğimizde, 200 kat artarak devam etmiş. Şu anda plastik üretimini düşündüğümüzde 400 milyon tonluk bir üretimden bahsediliyor. Pandemiyle bunun katlanarak arttığını da biliyoruz ama buna ilaveten bir de 2050'lere gelindiğinde, bunun iki katına çıkacağını da biliyoruz. Lütuf gibi hayatımıza girdi ama kesinlikle şu anda bela durumunda." dedi. 


Plastikler, çevrede yok olan ve eriyen bir şey değil 

Yurtsever, tek kullanımlık plastiklerin acilen kullanımının bırakılması gerektiğine vurgu yaparak, sözlerini ise şu şekilde tamamladı: 

"Tek kullanımlık ürünlerin tamamen bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Hatta şu andan itibaren bırakmamız gerekiyor çünkü mevcut haliyle bile çevremize yeteri kadar plastiği yaydık, saçtık, dağıttık. Bu haliyle bile doğanın kendini temizlemesi imkansız. Uzun vadede düşündüğümüzde şu anki yaptığımız kirliliğin faturası aslında gelecek nesillere kesilmiş vaziyette o yüzden bırakmamız gerekiyor. Plastikler, çevrede yok olan, biten, eriyen çözünen bir şey değil, kalıcı bir şey. O yüzden de birçoğunun doğada yüzyıllar boyunca hiç bozulmadan kalabilme ihtimalleri var. Bırakabildiğimiz kadarını bırakmalıyız. Özellikle tek kullanımlık ürünlerden başlamalıyız." diye söyledi.

Hüsna Gizem Güven
husnagguven@gmail.com
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal