Kurtulmuş'tan yeni anayasa mesajı: "Engelleyeceğim diyenler köşelerinden bağırmaya devam etsin"

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, yeni anayasa çalışmaları konusunda net mesajlar verdi. Kurtulmuş, "Buna karşıyım, engelleyeceğim, diyenler köşelerinden bağırmaya devam etsin. Aslolan millet iradesi, herkes milletin iradesine saygı duyacak" ifadelerini kullandı.

25.05.2024-16:33 - (Son Güncelleme: 25.05.2024-17:12) Kurtulmuş'tan yeni anayasa mesajı: "Engelleyeceğim diyenler köşelerinden bağırmaya devam etsin"

Özbekistan ve Kazakistan ziyaretlerinden dönen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, uçakta gazetecilere yaptığı açıklamalarda, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin soruları yanıtladı. Gazetecilerin yeni anayasa çalışmalarına yönelik sorusunu cevaplayan Kurtulmuş, “Anayasaya katkıda bulunmak istiyorum’ diyen tek bir yurttaşımız dahi olsa onu dinleyeceğiz ve görüşlerinden istifade etmeye çalışacağız. 'Ben buna karşıyım, engelleyeceğim' diyene de yapacak bir şey yok, onlar da kendi köşelerinden bağırmaya devam etsinler. Aslolan milletin iradesidir, herkes milletin iradesine saygı duyacak.” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa çalışmaları

Kurtulmuş, Türkiye'de yeni anayasa yapma iradesinin olup olmadığı sorusuna, tüm partilerin seçim beyannamelerinde ya da siyasi söylemlerinde anayasa talebinin bulunduğunu hatırlatarak cevap verdi. 1982 Anayasası'nın kalıntılarından kurtulmanın ve darbeci zihniyetin atılmasının büyük bir fırsat olduğunu belirtti. Cumhuriyetin ikinci asrında bir hedef konulduğunu ve Türkiye'nin daha güçlü ve sözü daha tesirli bir ülke olabilmesi için yeni bir dönemin başladığını ifade eden Kurtulmuş, bu konuda hükümete ve TBMM'ye önemli sorumluluklar düştüğünü söyledi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, darbenin kodlarının dışına çıkarak sivil, özgürlükçü, kapsayıcı ve daha demokratik bir anayasayı yapmanın en başta gelen sorumluluk ve zorunluluk olduğunu vurgulayarak, "İki nedenle bu Meclis'in anayasa yapması çok kıymetli. Birincisi, Cumhuriyetimizin ikinci asrının başına denk gelmesi. İkincisi de yüzde 95'lik bir oranla en yüksek temsil kabiliyetine sahip olmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Halkın iradesinin yüzde 95'inin TBMM'de temsil edildiğine işaret eden Kurtulmuş, Meclis'te 6 siyasi partinin grubunun bulunduğunu ve 14 siyasi partinin temsil edildiğini hatırlattı. Bu geniş temsiliyetin, anayasa yapma sürecine olan katkısını vurguladı. Anayasa konusunda şeffaf ve açık bir süreci yönettiklerini dile getiren Kurtulmuş, süreçten memnun olduğunu belirtti ve tüm siyasi partilerin katılımını önemsediklerini ifade etti. 

"Hiçbir partimiz, kapıyı kapatmamıştır"


Kurtulmuş, konuşmasında şunları kaydetti:

"Daha ilk temaslarımız. Herhangi bir içerik tartışmasına girmeden herkesi ziyaret ettik. Israrla üzerinde durduğum, belirttiğim şey usulün esasa mukaddem olduğudur. Önce yöntemimizi belirleyip sonra tartışmalarımızı gerçekleştirmemiz gerekir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan siyasi partiler bunu belirleyecektir. Partilerimizin bir araya gelme imkanları var. Çünkü ilk ziyaretlerimizde hiçbir parti bu konuya ilişkin kapıyı kapatmamıştır. Bazı çekincelerini en baştan söylediler. Bu çekinceler anlaşılabilir, anlamlı ve demokratik tepkilerdir. Ama sonuçta hiçbir partimiz, sürece ilişkin kapıyı kapatmamıştır. Bu sevindirici bir şey. Bu Meclis her fikri kabul eder ama 'Bu Meclis anayasayı değiştirme hakkına sahip değildir' görüşünü asla kabul etmeyiz. Çünkü bu antidemokratik bir tavırdır. Anayasa tartışmalarının toplumsal kamplaşmaya, kutuplaşmaya sebep olmasına müsaade etmemek gerekir.

TBMM Başkanı olarak ekim ayından sonra üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, hukuk camiasının, sivil toplum kuruluşlarının ve 'Bu konuda benim fikrim var' diyen bütün platformların görüşlerini de dinleyeceğim. Bazıları bu konuda algı operasyonları yapmaya kalkıyorlar, onların gizli ajandasının aksine, 'Anayasaya katkıda bulunmak istiyorum' diyen tek bir yurttaşımız dahi olsa onu dinleyeceğiz ve görüşlerinden istifade etmeye çalışacağız. 'Ben buna karşıyım, engelleyeceğim' diyene de yapacak bir şey yok, onlar da kendi köşelerinden bağırmaya devam etsinler. Aslolan milletin iradesidir, herkes milletin iradesine saygı duyacak.

Bu çift taraflı bir süreç olacak. Hem yeni anayasa yapma çabaları siyasetin yumuşamasına katkıda bulunacak hem de siyasetin yumuşaması Türkiye'de anayasa başta olmak üzere birçok önemli problemin çözülmesine imkan sağlayacaktır. Türkiye olarak önümüzde iki yol var; ya kendi aramızda sorunlarımızı demokratik olgunluk içerisinde konuşup tartışacağız ve milletin iradesi, istikameti yönünde çözmeye çalışacağız ya da bölgemize ilişkin kötü hedefleri olan güçler bizi de etrafımızdaki ülkeler gibi biçimlendirmeye kalkacak. Zaten terör örgütleri başta olmak üzere her türlü aparatı kullanarak bu yönde baskılar oluşturmaya da çalışıyorlar. Tüm siyasi partilerin, tüm farklılıklarıyla birlikte, 'Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz' diyerek hareket etmesi gerekiyor. Farklı görüşleri bir konsensusla anlamlandırarak, uluslararası arenada nasıl daha güçlü ve etkili bir konuma geliriz diye gayret etmemiz gerekir.

Meclis Başkanı seçildiğim ilk gün yaptığım konuşmada şunu söylemiştim, siyaset, birbirine yumruk sallayarak değil el uzatarak çözüm üretebilecek bir mekanizma olmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ana muhalefet partisi liderini kabul etmiş olması, peşinden 'Ben de iade-i ziyarette bulunacağım' diye eklemesi, Sayın Özgür Özel'in de ilk başta randevu talebinde bulunması çok önemli gelişmelerdir.

YTB ve Yunus Emre Enstitüsünün çalışmaları hakkında da fevkalade olumlu bir görüşme gerçekleştirdik. Konuyla ilgili taleplerimizi kendilerine ilettik.

Bu coğrafyada bahsettiğimiz özellikleri içeren bir birlikteliğin ve gücün ortaya çıkması dünya barışı için bir fırsattır. Çünkü önümüzdeki dönemin en temel özelliklerinden birisi de çok kutupluluk olacaktır. Artık soğuk savaş zamanında olduğu gibi iki kutuplu bir dünya sisteminin bir daha kurulabilmesi imkansızdır. Dünyanın birçok bölgesinde küresel sistemi etkileyebilecek yeni denklemler, yeni dengeler kurulacak, işaretlerini bugünden görüyoruz. Türk dünyası da Asya'nın içlerinden Avrupa'ya kadar uzanan 'turkuaz yay' dediğimiz o geniş tarihsel potansiyel çerçevesinde bir gelişme imkanı ve gücünü temsil ediyor. Bu gücün siyasi, kültürel ve ekonomik bir güç haline gelebilmesi için gerekli siyasi iradenin var olduğunu, dolayısıyla bu fırsatlardan önemli sonuçlar elde edebilmenin de mümkün olduğunu görüşmelerimizde paylaştık. Ben bu görüşmelerden fevkalade ümitvar ayrıldığımı ifade etmek isterim.

Filistin'le ilgili oylamalarda da gördüğümüz gibi 190 ülke bir tarafta, tek bir ülke ise karşı tarafta olduğunda Birleşmiş Milletler'den herhangi bir karar çıkamıyor. Bu aslında şu anlama gelir 'tek bir ülke dünyadaki 190 ülkeden daha egemen daha değerli dolayısıyla daha güçlüdür.' Bu eşitsizliğin olmayacağı bir dünyayı kurmamız lazım. Bu konudaki düşüncelerimizi sadece Türk dünyasıyla değil, yaptığımız tüm uluslararası görüşmelerde taraflarla paylaşıyoruz. Diğer yandan da dünyanın bütün ülkelerinde hakkaniyetten, barıştan yana olan halkların sayısının gittikçe arttığını ve onların barış ve adalet için kendi hükümetlerine baskılar yaptığını görüyoruz ve bundan büyük memnuniyet duyuyoruz.

"ALFABE FARKLILIĞINI ORTADAN KALDIRMAMIZ GEREK"

Gaspıralı'nın meşhur 'dilde, fikirde, işte birlik' tezini hayata geçirmemiz lazım. Aynı dili konuşuyoruz ama maalesef farklılıklar dolayısıyla birbirimizi anlayamıyoruz. Bizim dizilerimizin seyrediliyor olması Anadolu lehçesinin öğrenilmesi açısından çok önemli ama asıl çok önemli olan anlaşabilmek. Bu nedenle bence öncelikle alfabe farklılığını ortadan kaldırmamız gerekir.

Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev'in İslam'ın üçüncü rönesansı, üçüncü aydınlanması olarak dile getirdiği ve artık bir tez haline dönüşen; Maveraünnehir medeniyetinin birikimini güncelleme teşebbüslerini de çok önemli ve değerli buluyoruz. Kendisiyle yaptığımız görüşmelerde bunu karşılıklı olarak teyit ettik.

"HİÇBİR DEVLETİN NETANYAHU'YU DESTEKLEYECEK POZİSYONUNUN KALMADIĞINI GÖRÜYORUZ"

7 Ekim'den sonra yaptığımız uluslararası görüşmelerde özellikle Batı ülkelerinin yöneticilerinin bir kısmının İsrail'den çok fazla Netanyahu yanlısı olduğunu görmek bizi hayretler içerisinde bırakıyordu. Şimdi dünyada neredeyse hiçbir devletin Netanyahu'yu destekleyecek bir pozisyonunun kalmadığını çeşitli platformlarda görüyoruz.

"İTİBARLARI İKİ PARALIK OLMUŞTUR"

Netanyahu çetesinin vahşeti karşısında artık bir insanlık cephesi kurulmuştur.

Kimileri sokağa çıkıp gösteri yapıyor, kimileri uluslararası platformlarda ya da kendi ülkelerinin platformlarında görüşlerini haykırıyor, kimileri de üniversitelerde, konferanslarda ellerinde pankartlar ve yazılarla protestolarını gerçekleştiriyor. Uluslararası festivallerde her ülkeden sanatçılar protestolarını dillendiriyor. 10 sene evvel, 'İsrail Uluslararası Adalet Divanında yargılanacak' denilseydi herkes bu nasıl olacak derdi. Çünkü İsrail'in eylemleri, üzerine toz kondurulmayan bir tabuydu. Bugün, siyonist devlet, uluslararası vicdan karşısında yerle yeksan haldedir ve itibarları iki paralık olmuştur. Netanyahu ve çetesi yaptıklarının hesabını Uluslararası Adalet Divanında da verecek. Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı da zaten kararını açıkladı."

İrlanda, İspanya, Norveç Filistin devletini tanıdılar. Bu ülkelerin sayısı hızla artacak ve birçok ülke Filistin devletini tanıyacak. Çünkü demokrasiyle yönetilen ülkelerde halkın gücünün üstünde hiçbir şey olamaz. İsrail devletinin Netanyahu ve çetesi yüzünden hiçbir saygınlığı kalmamıştır. Birleşmiş Milletler kararlarının belirttiği gibi başkenti Kudüs olan özgür ve eşit yurttaşlığa dayalı bir Filistin devleti mutlaka kurulacaktır, duyduklarımız onun ayak sesleridir.

"UZUN YILLAR SÜRECEK BİR MÜCADELEYE TÜM İNSANLIĞIN HAZIR OLMASI GEREKİYOR"

Görevde olduğumuz 10 aylık süre içerisinde harcama bütçesinin üçte biri kadar tasarruf ettik ve bu tasarrufları daha da artırarak devam edeceğiz. Bir yanlış algıyı da özellikle düzeltmem gerekir, Türkiye'de siyaseti bulandırmak isteyenler ilk olarak Meclis'in ve milletvekillerinin itibarına kılçık atıyorlar. Buna da hassaten dikkat etmek lazım. Meclis'in itibarıyla bu şekilde oynanması doğru değil ve demokrasimiz için de zedeleyici bir tavırdır.

KKTC'NİN TANINMASI KONUSU

Uluslararası platformlarda gündeme getirdiğimiz konulardan birisi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınmasının artırılmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın girişimleri ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne Türk Devletleri Teşkilatında gözlemci statüsü verildi. Hem Kazakistan'da hem de Özbekistan'da muhataplarımıza özellikle Nahçıvan anlaşmasının ratifikasyonu (tasdiki) sağlanarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin üye olarak Türk Devletler Teşkilatına kabul edilmesini ısrarla ifade ettik. Hepsinden de olumlu bir yaklaşım gördük. Gözlemci üye statüsü bir adımdır, ümit ederiz ki KKTC önündeki engeller böyle yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar.

YENİ ANAYASA VE TOPLUMSAL UZLAŞI

Bu süreç, sadece siyasi partilerin değil, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin ve toplumun geniş kesimlerinin katılımını gerektirir. Herkesin sesi duyulmalı ve görüşleri dikkate alınmalıdır. Ancak bu şekilde gerçekten demokratik ve kapsayıcı bir anayasa oluşturabiliriz.

KATILIMCI VE DEMOKRATİK ANAYASA

Katılımcı ve demokratik bir anayasa yapmak için yola çıktık. Bu, sadece siyasi partilerin değil, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerinin katılımını gerektirir. Herkesin sesi duyulmalı ve görüşleri dikkate alınmalıdır. Ancak bu şekilde gerçekten demokratik ve kapsayıcı bir anayasa oluşturabiliriz.

MECLİS'İN TARİHİ SORUMLULUĞU

Bu Meclis'in anayasa yapma sorumluluğu büyük bir onurdur. Cumhuriyetimizin ikinci asrına girerken, milletimize yakışan, modern, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa yapmalıyız. Bu, milletimizin beklentisidir ve bizler de bu beklentiyi karşılamak için çalışıyoruz.

MİLLETİN İRADESİNE SAYGI VURGUSU

Milletin iradesi en üstündür. Herkes bu iradeye saygı göstermek zorundadır. Anayasayı yaparken, milletimizin taleplerini ve beklentilerini dikkate alarak hareket edeceğiz. Hiçbir görüşü dışlamadan, herkesin katkısını alarak, en iyi anayasayı yapacağız.

Vatandaşlarımızın anayasa konusundaki görüşlerini almak için çeşitli platformlar oluşturacağız. Anayasaya katkıda bulunmak isteyen herkesin görüşünü dinleyeceğiz ve bu görüşleri değerlendirerek en kapsayıcı anayasayı yapacağız.

Amacımız, milletimizin taleplerine ve ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap veren, kapsayıcı bir anayasa yapmaktır. Bu anayasayla, ülkemizin geleceğini daha güçlü ve demokratik temeller üzerine inşa edeceğiz."

Kurtulmuş'un açıklamaları, yeni anayasa çalışmalarının toplumun geniş kesimleri tarafından olumlu karşılanacağı ve geniş bir katılımla yürütüleceği yönünde umutları artırdı. TBMM'nin tarihi sorumluluğu yerine getirme konusundaki kararlılığı ve milletin iradesine saygı vurgusu, yeni anayasanın toplumsal uzlaşı ve katılımcı demokrasi açısından önemli bir adım olacağını gösteriyor.

Ceren Pekşen
cerenpeksen@haber365.com
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal