İsrail işgali 7 Ekim’de değil 75 sene önce başladı: İşte 7 Ekim öncesi ve sonrası!

Kendilerini Hamas’ın silahlı kolu olarak tanımlayan, İzzeddin el Kassam Tugayları, 7 Ekim’de başlayan silahlı saldırısı sonrası Gazze’de felaketler yaşanıyor. Ancak saldırının başlangıç noktası 7 Ekim olduğunu söylemek büyük bir yanılgı olacaktır. 75 sene önce başlayan İşgalci İsrail Devleti’nin, Filistin topraklarında adım adım ilerleyişini İsrail’in kurulmasını ve milliyetçi Yahudi olarak tanımlanan siyonizmin doğuşunu, gelişimini haberimizde detaylandırdık.

30.12.2023-15:29 - (Son Güncelleme: 30.12.2023-17:23) İsrail işgali 7 Ekim’de değil 75 sene önce başladı: İşte 7 Ekim öncesi ve sonrası!

Haber365 Züleyha Koyunoğlu/ Özel Haber

Dünya kurulduğunda ilk çocuklar olarak kabul edilen Hâbil ile Kâbil cinayetinden beri; zulüm, savaş, katliam, soykırımlara tanıklık etmiştir. Şu an dünyanın gözü önünde Gazze’de gerçekleşen soykırıma bakıldığı vakit, ilk cinayetten bugüne kadar hiçbir şeyin değişmediği görülmüştür. Filistin toprakları üç semavi dinin doğduğu yer olması sebebiyle ve yine üç semavi din için kutsal olarak kabul edilen, barış ve esenlik şehri anlamına gelen Kudüs’ü de içinde barındırması hasebiyle, dinler arasında çekişme sahası olmuştur. Uzun yıllar ve sert mücadelelere sahne olan bu kutsal topraklarda 2. Abdulhamidhan’ın, Theodor Herzl’in para karşılığı bugün İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarını istemesi üzerine verdiği tarihi, ‘‘Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!’’ cevabı bile bölgenin nasıl da çetrefilli olduğunu göstermiştir.

Yahudilik ve antisemitizm

Yahudi inancı, Tanrı tarafından vaat edilmiş topraklarını, MS 70 yılında, Romalıların onları bölgeden sürgün etmesinden tam yaklaşık 2 bin yıl uzak kaldıkları kutsal topraklara dönüş mücadelesini devam etmişlerdir. 19. yüzyıl Avrupası’nda antisemitizmin iyice yükselmesi ve milliyetçiliğin bir sonucu olarak ortaya çıkan Siyonizm, İsrail Devleti’nin kuruluşuna giden süreci başlatmıştır. İngiltere, Avusturya ve Macaristan ayrıca Rusya gibi ülkelerin siyaset gücünün zirveye çıktığı, Osmanlı Devleti’nin ise düşüşe geçtiği dönem 19.yüz Yılı’n ikinci yarısına denk gelmiştir. Bu dönemde de Avrupa Yahudi karşıtlığı had safhaya çıkmış ve Avrupa’da bir Yahudi devletinin kurulmasına kesinlikle izin verilmemiştir.

İsrail Devleti’nin kurulma fikri

1897 yılında Theodor Herzl’in önderliğinde yapılan 1. Siyonist Kongresi’yle ilk adımı atılan “Halkı olmayan bir ülkeyi, ülkesi olmayan bir halka devredin...” sloganı ile Filistin topraklarında bir Yahudi devlet kurma fikrini şevkle desteklendi. Filistin bölgesinin tarihi incelendiğinde Kenanlıların orada yerleşik bir toplum oldukları ortaya çıkmıştır. Bu da şunu belirtiyor ki, Yahudiler iddia ettikleri gibi bu toprakların en eski yerleşik toplumu değildir. Bu kadim coğrafya, tarih öncesi devirlerden itibaren çeşitli kavimlerin göçlerle ve istilalarla gelip buraya yerleşmesine maruz kalmıştır. Sebebi de zengin ve stratejik konum ayrıca üç kutsal dinin ortaya çıkışı, bölgenin gelişmesinde oynadığı rol ve içerisinde yer alan kutsal yerlerdir. Bu sebeple bölge Arz-ı Mev’ud veya Arz-ı Mukaddes olarak adlandırılmıştır. Hz. Yakub ile özdeşleştirilen kahramanlık efsanesi nedeniyle İsrailoğulları (Beni-İsrail) ismini alan kavim, Hz. Musa’dan sonra Musevi, Hz. Süleyman’dan sonra Yahudi adlarıyla anılmıştır. Tamamı da aynı kavmi işaret etmektedir.

İsrail Devleti kuruldu

1. Dünya savaşı sonrası İngiltere destekli Yahudiler, Filistin topraklarına büyük bir göç istilasına başladılar. Zamanla bölgede yaşayan halkın nüfusundan daha fazla yoğunlukta olmaya başladı. Filistin ve İsrail arasındaki bölünmeye BM Genel Kurulu tarafından 1947 yılında desteklenmiş, İsrail bir sonraki sene 14 Mayıs 1948 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. İsrail Devleti’ni ilk tanıyan ülke olarak Başkan Harry S.Truman önderliğinde ABD olmuştur. İsrail’i ilk tanıyan Müslüman ülke olarak karşımıza ise Başbakan Hakan Saka’nın imzasıyla Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. İsrail, ABD ve Avrupa’nın ekonomik, askeri ve siyasi desteğiyle işgal ettiği topraklarında ilerleme katetmiştir. Tarihe "6 Gün Savaşları” olarak geçen 5 Haziran 1967’de İsrail komşu Arap ülkelerine topyekün savaş açtı. Sadece 6 günde hezimete uğratarak toraklarını üç katına çıkardı. İsrail, Mısır’dan Sina Yarımadası ve Gazze Şeridi’ni, Suriye’den de Golan Tepeleri'ni alırken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü de işgal etti. Orta Doğu'nun haritasında büyük değişiklik yaşandı Elbette bu savaş için hava uçuşlarında üstünlük sağlanması için İsrailli pilotlar, yıllarca hazırlık yaptılar. 

Filistin topraklarına yerleşen yahudiler

Yahudi siviller İsrail’in işgali öncesinde Filistin'de bulunuyorlardı ancak azınlıktaydılar bu azınlık durumu İsrail nüfus artış için bir stratejiye dönüştü. Yüzbinlerce sivil Yahudi işgalci, öbek öbek Filistinlilerin yaşadığı topraklara yerleştirilmeye başlandı. İlk yerleşimler, Batı Şeria’da gerçekleştirildi. Yahudiler için toprak demek hem köklü geçmişleri yani tarihsel, dini ve siyasal olarak da motivasyon sağlayan bir eylem. Dünya tarihinde baktığımız zamanda sürekli bir toprak parçasını elinde tutamamışlardır. Bir bölgede yıllarca kalırlar sonra dünyanın farklı bölgelerine yayılırlar. Ancak dağılmadan önce bir ayaklanma, isyan ve can kayıplarını meydana getirdikten sonra dağılmışlardır.

Filistin ölü sayısı

Filistin-İsrail gerilimi

İsrail sistematik bir şekilde "Genişleyen nüfuslarını iskanlaştırma hedefini" savunmuşlardır. Şu an Filistin - İsrail çatışmasının ana sebebi de bu politika olmuştur. Bir taraf "vaat edilmiş topraklar", "üstün ırk" kavramlarıyla topraklar üzerinde hak talep eden İsrailliler diğer yandan ise binlerce yıl burada yaşadıklarını ve "Zeytin ağaçları kiminse toprak da onundur" sloganıyla dünyanın en uzun süre yaşayabilen ağaç olma özelliğine sahip zeytinlere, atıfta bulunarak kendi toprakları olduğunun kanıtı üzerinde çabalayan Filistinliler, sürekli bir kanıtlama mücadelesine giren halka Norveçli Prof. Dr. Mads Gilbert'in de ifade ettiği gibi "Filistin halkı öldürüldüklerini kanıtlamak zorunda olan tek halk, öldüklerini kanıtlamaları gerekiyor." Tarihe bakıldığı zaman Osmanlı Devleti yönetimindeyken, herhangi bir çatışma ve huzursuzluğa izin verilmediği de görülmüştür.

İşgal adımlarının yıllara göre yansıması 

Sol görüşe sahip İşçi Partisi yönetimindeki İsrail hükümeti, 1967-1977 yıllarındaki süreçte Doğu Kudüs ve çevresi ile Batı Şeria’nın doğusundaki Ölü Deniz (Lut Gölü) etrafında yoğun bir Yahudi yerleşim birimi inşası programı için harekete geçti.

İsrail’in uyguladığı politikalar

1977-1987 yılları arasında işçi partisi'nden yönetimi devr alan aşırı sağcı Likud partisi de yahudi yerleşim inşasına aralıksız bir şekilde devam etmiştir. Buradaki amaç, Batı Şeria çevresinde 1 milyon yahudi inşası olmuştur. 1990'da dönemine geldiğimizde ise İsrail hükümeti, 1967 sınırlarını kabul etmediğini belirterek, Batı Şeria’da Yahudi yerleşim alanları inşa etme planına hız verdigini, bu süreçte İsrail hükümeti, bölgedeki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin birbirleriyle ve diğer İsrail kentleriyle ulaşımını sağlamak üzere Batı Şeria’nın iç bölgelerinden geçen "güvenli" yollar inşa etti. Buradaki güvenli yollardan kasıt ise bugün aynı şehirde Yahudilerin kullandığı yol ile bir Filistin'in kullandığı yollar ayrılmaktadır yani bir ülkede iki farklı ırka ait iki farklı yol... Ayrıca bunun yanında güvenlik adı altında Batı Şeria içerisinde duvarlar örülerek, işgal öncesi var olan tarlasına evinden 5 dakikalık mesafesi olan bir Filistinli'nin, İsrail tarafından örülen bu duvarlar nedeniyle 4 saatlik yolu katettikten sonra tarlasına ulaşması istenmektedir. 

Ariel Şaron’un yaptığı açık çağrı

Eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un 1996’da yaptığı açık çağrıyla "Batı Şeria’nın her tarafında yerleşim birimi inşa etme" fikri Yahudi yerleşim yerleri doğrudan Batı Şeria’nın iç bölgelerinde de inşa edilmeye başlandı. Batı Şeria’nın güneyinde yer alan Kefar Atsiyon, 1967 Yılında işgal edilen topraklarında kurulan ilk Yahudi yerleşim birimi olarak kabul edilmektedir. İşgal altındaki Doğu Kudüs'te 13, Batı Şeria'da 253 yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunmaktadır. 

Filistinlilerin maruz kaldıkları tutum

Bugün bakıldığında 1967 'de işgal edilen Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te herhangi bir yerleşim yeri olmazken bugün resmi verilere bakıldığında 220 bin Doğu Kudüs'te olmak üzere toplamda 650 bin Yahudi yerleşimci bulunmaktadır. Batı Şeria'da işgal ettiği yerde yaşayan sivil Yahudiler Filistinlileri yıldırma politikalarını üstlenerek bunu da İsrail polisinin korumasına dayanarak, Filistin evlerini yakmakta, gasp etmektedirler. Evlerini, araçlarını, tarlalarına tacizde bulunarak onları tamamen yurtlarında ayırma gayretindedirler. Ayrıca İsrail destekli olan bu yıldırma politikasında psikolojik yıldırma da söz konusudur. Nitekim şu şekilde örneklendirmek gerekirse, Batı Şeria’da yaşayan bir aile İsrail'in izni olmadan evinde herhangi küçük bir tadilatta bulunamaz, yağmur yağdıysa damlayan çatısını onaramaz ancak kapı komşusu olan bir Yahudi evinde herhangi bir tadilatı gerçekleştirebilir. Evinde kat çıkartabilir hatta yıkıp yeniden inşa edebilir. İsrail polisi korumasında hareket eden işgalciler içerinden son yıllarda saldırıları sistematik olarak gerçekleştiren örgütler de doğdu. “Bedel Ödetme” adlı örgüt bunlardan sadece bir tanesi.

‘‘Yağmur suları kime ait?’’

Filistinlilere ait mülkleri hedef alan saldırılarla gündeme gelen radikal Yahudi örgüt "Bedel Ödetme", işgal altındaki Doğu Kudüs ve Batı Şeria'nın yanı sıra İsrail'deki Filistin köy ve beldelerinde de benzer saldırılar gerçekleştiriyor. Gazze Şeridi’nde 23 bin metrekarelik alan üzerinde 19 Yahudi yerleşim birimi inşa eden İsrail, bu yerleri "güvenli alan" adı altında ilhak etti. Gazze halkı dirençli, inatçı ve güçlü bir halk olarak değerlendirilmektedir. Zamanla Gazze’de yükselen silahlı direnişle beraber 2003'te dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron, ilk defa bölgedeki Yahudi yerleşim alanlarının boşaltılmasını öngören "Ayrım Planı"nı gündeme getirdi. Bölge de büyük bir silahlı direnişle karşı karşıya kalan İsrail, 15 Haziran 2005’te Gazze Şeridi’ndeki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini boşalttıktan sonra yıkarak Gazze'den çekilmek zorunda kaldı. Bugün Yahudilerin yerleşim yeri olmadığı tek yer Gazze'dir. Filistinlilerin Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yaşayan Yahudilere bakış açısında; üniversitelerini, hastanelerini, yollarını ele geçirmiş bir sömürgeci halk gözüyle bakılıyor. Temiz suların yüzde3'ü Filistinlilerin, yüzde 97'si ise işgalci İsrail Devleti'nin elinde bulundurması ayrıca yağmur suyuna dahi müdahale ederek, yağmur sularının Filistinlilere yasaklanması, "Yağmur suları kime ait?" gibi pek de anlaşılamayan tartışma zemini de hazırlayarak sömürgeciliği de farklı bir bakış açısı da kazandırmıştır. Uluslararası camiaya göre de İsrail’in Filistin toprakları üzerinde inşa ettiği Yahudi yerleşim yerleri "yasa dışı" olup, taraflar arasında barışı tesis edecek iki devletli çözüme giden yola da herhangi bir adımda atılmamıştır. Halende atılmamaktadır. 

Silahlı örgütler ortaya çıktı

İsrail, kulak tıkadığı Yahudi yerleşim birimlerinin inşa edilmemesi çağrılarını, "Yahudilerin Batı Şeria’dan tamamen çıkarılmaları" olarak değerlendiriyor. Bunu "etnik temizlik" yapma çağrıları şeklinde nitelendiriyor. Avrupa'daki antisemitizm in burada da olduğunu belirterek, işgal etmede de bir mahsur görmüyor. Filistin Kurtuluş Örgütü, Hamas gibi silahlı örgütlerinde ortaya çıkmasına neden olmuşlardır. Bölgede ortaya çıkan silahlı örgütlerin kabul ettiği ortak görüş ise; Filistin topraklarında inşa edilen yerleşim birimlerinin, iki devletli çözüme giden yoldaki "en büyük engel" olduğunu belirterek, söz konusu yerleşim alanlarının bölgede adil ve kalıcı bir barışa ulaşma ihtimalini zayıflattığını vurguluyor. 

7 Ekim olayları ve son durum

İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim 2023 sabahı saat 06.30 gibi İsrail'in güneyindeki yerleşim yerlerine saldırı yapıldı. Operasyonun adı "Aksa Tufanı" olarak bildirildi. Şu an 2023 yılının bitimine birkaç gün kala en güncel haliyle İsrail, 7 Ekim'deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığı bilgisini verdi. İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında en az 8 bini çocuk, 6 bin 200'ü kadın olmak üzere, 20 binden fazla Filistinli öldürüldü, 52 bin 600’den fazla kişi de yaralandı. Enkaz altında binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı tahrip ediliyor. İsrail, yaklaşık 2,5 ayda abluka altındaki Gazze Şeridi'nde 53 bin ton bomba kullandı 52 bin 500 konut yıkıldı. Hastane alt yapısı tamamen çöktü ve soykırım şu an devam etmektedir.

2008 ile 2023 yılları arasında Filistin ve İsrail arasında yaşanan gerilim ile hayatlarını kaybedenlerin sayısı aşağıdaki grafikte yer verilmiştir.

Filistin ölü sayısı


Züleyha Koyunoğlu
zuleyhakoyunoglu@haber365.com.tr
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal