Dünyada kadınlara yasak olan tek yer: Yüzlerce yıldır tek bir kadın bile giremedi

Yunanistan’da Rus Ortodoks rahiplerinin yaşadığı Aynoroz’un Athos Dağı önemli bir özelliği ile dikkat çekiyor. Rahiplerin yaklaşık 1000 yıldır yaşadığı Athos Dağı’na inşasından bu yana tek bir kadın bile giremedi. İşte Athos Dağı’nın hikayesi...

23.10.2022-09:53 - (Son Güncelleme: 23.10.2022-09:53) Dünyada kadınlara yasak olan tek yer: Yüzlerce yıldır tek bir kadın bile giremedi

Yunanistan’ın Aynoroz bölgesindeki Athos Dağı, dünyada kadınlara yasaklı olan tek yer olarak gösteriliyor. Rahiplerin yaklaşık 1000 yıldır yaşadığı Athos Dağı’na inşasından bu yana tek bir kadın bile giremedi. 

Dünyada kadınlara yasak olan tek yer

Aynoroz, Güneydoğu Avrupa'da Yunanistan'ın Halkidiki Yarımadasından Ege'ye doğru uzanan üç dar ve uzun yarımadanın en doğusunda bulunan bir yerleşim yeri. Resmi adı Aynoroz Özerk Keşişsel Devleti olan bu ilginç yer, Yunanistan toprakları içinde 390 kilometrekare bir alanda yer alıyor. 10. yüzyılda dinsel bir topluluk olarak doğan Aynoroz devleti; Bizans, Osmanlı ve Yunan, egemenlikleri boyunca bağımsızlığını korumayı başaran bir yer olarak biliniyor. Özerk bir devlet yönetimi biçiminin bulunduğu Aynoroz'un asıl tanınma sebebiyse bu yarımadaya kadınların girmesinin yasak olması. Bilinene göre bu ilginç yere 1045 yılından beri tek bir kadın ayak basmadı. 

Athos Dağı

Adada 10. Yüzyılda manastırların yapılmaya başlanmasıyla beraber huzur ve adanmışlık fikirleri keşişlerde oluşmaya başladı. Keşişler huzur ile adanmışlığı kazandıktan sonra kaybetmemek için adaya kadınların girmesini yasakladılar. Yasağa rağmen kadınların yarımadayı ziyaret ettikleri olmuş. 1946-49 yılları arasındaki Yunan iç savaşında, yarımadaya kaçan hayvanlarını almaya gelen köylülerin arasında kadınlar da varmış. 1953 yılında Maria Poimenidou adlı bir kadın da, erkek kılığına girerek adaya gitmeyi başarmış ve bunun sonucunda kadınların Aynoroz'a gidişini yasaklayan bir yasa çıkarılmış. Bu halkın başlıca gelir kaynağı zeytin ve üzümcülük. Yani burada hayati önem taşıyan iki madde bu. Çünkü gelir, üretim, tüketim üçlüsü buna bağlı durumda. Aynoroz, 20 manastırı temsil eden 20 kişilik bir meclisle yönetiliyor. Estetik açıdan bakacak olursak 20 manastırın da mimari yapısı aynı. Manastırların etrafı yüksek surlarla ve bir kuleyle çevrilmiş şekilde.

Yüzlerce yıldır tek bir kadın bile giremedi

Aynoroz'da yaşayan yaklaşık 2000 kişinin hepsi erkek. Genelde erkekler manastırda çalışıyor yani çoğu din adamı. Kısaca Aynoroz Adası'nda Komünal bir yaşam tarzı var. Bölgeye karayolundan ulaşım bulunmuyor, ancak deniz üzerinden ulaşılıyor. Gidip herhangi bir tekneye bindiğinizde bölgeye hemen girilemiyor. Zaten her gün sadece 100 erkek bölgeye giriş yapabiliyor. Önce Selanik'ten randevu ve pin kodu, ardından limandaki bürodan giriş izni almanız gerekiyor. Hele yabancıysanız bunların yanında kendi konsolosluğunuzdan tavsiye kağıdı, Yunanistan Dışişleri bürolarından izin kağıdı almanız gerekiyor.

Statüsü tartışma konusu oldu

Aynoroz yarımadasının statüsü günümüzde Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu’nda bile tartışılmakta. Hatta Avrupa Parlamentosu sosyalist grubunun Hollandalı kadın milletvekili J. Svibel’in, AB ülkelerinde temel insan haklarının durumu ile ilgili 135 maddelik raporunun 255’e karşı 277 oyla kabul edildiği haberi hiç de hoş karşılanmadı. Çünkü raporda Aynoroz’a kadınların ayak basmasına ilişkin yasağın, AB vatandaşlarının serbest dolaşım hakkını ve kadın-erkek eşitliğini ihlal ettiği belirtiliyordu.

Aynoroz

Hikaye nereden geliyor?

Bölgenin tarihine bakacak olursak bu yerleşim yeri adını Trakyalı bir devden alıyor. Poseidon'a dev kayalar fırlatmayı hobi edinmiş olan bu dev, kayayı denize düşürünce Athos Dağı'nın oluştuğu söyleniyor. Diğer bir söylenceye göre, tam tersi olarak Poseidon Athos'a dev bir kaya fırlatıyor. Athos'un altında kaldığı bu dev kaya Athos Dağı oluyor. Adanın kutsal olmasının sebebi ise, söylencelerde Meryem Ana'nın kötü bir deniz yolculuğundan sonra bu güzel bölgede karaya çıkması ve bölgeyi çok beğendiği için Tanrı'nın burayı ona hediye etmesiyle yarımadanın "Bakire Meryem'in Bahçesi" olarak anılmayı başlaması.

Bölgenin kutsal durumu ve savaşlardan hasar almaması, tarihi ve muhteşem sanat eserlerinin ve ikonların çokça bulunmasını sağlamış. 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alınan Athos Dağı, Ortodoksların en kutsal bölgesi olma özelliğinin yanı sıra mistik havasıyla da insanları etkilemeye devam ediyor.

Kürşat Muratcan Kılıç
kursat@haber365.com.tr
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal