Demokrasinin kara lekesi 12 Eylül Darbesinin üzerinden 43 yıl geçti

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren öncülüğünde gerçekleştirilen 12 Eylül Darbesi demokrasi tarihinde bir leke olarak hafızalardan silinmiyor.

12.09.2021-10:34 - (Son Güncelleme: 12.09.2023-12:13) Demokrasinin kara lekesi 12 Eylül Darbesinin üzerinden 43 yıl geçti

12 Eylül 1980 yılında gerçekleşen ve o günden bugüne üzerinden tam 43 yıl geçen 12 Eylül Darbesi Trükiye'yi her alanda geriye götürmüştü. Demokrasi tarihinde kara bir leke olarak kalan 12 Eylül Darbesi idam, kötü muamele ve insan ihlalleriyle hafızalarda yerini koruyor.

12 Eylül Darbesi girişimi için hazırlık süreci tam 4 ay sürdü. Bayrak Harekatı" kod adlı darbe planının uygulanması için ordu komutanlarına 11 Temmuz saat 04.00'te harekete geçilmesinin emri verildi.

Süleyman Demirel'in başbakanlığındaki hükümetin 2 Temmuz'da güvenoyu almasıyla darbeciler planı erteledi. Tarih 12 Eylül olduğunda ise darbeciler Türkiye'nin tarihinde kara bir leke olarak kalan planını sabaha karşı gerçekleştirdi ve darbeciler ülke yönetimine el koydu. 12 Eylül darbesi ile Türkiye Cumhuriyeti, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü müdahalesi olarak tarihte yerini aldı.

Darbeciler Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı.

Darbeciler antidemokratik faaliyetlere devam etti

Anayasayı uygulamadan kaldıran darbeciler, ardından TBMM'yi lağvederek antidemokratik faaliyetlerine devam etti.

Ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildikten sonra sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerinin faaliyetlerinin durdurulması kararı alındı.


Siyası yasaklar uygulandı

Siyasi partilerin kapısına kilit vuran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne göndererek siyasi yasaklar uyguladı.

Gerçekleştirilen darbenin ardından ilk idamlar, 9 Ekim 1980'de gerçekleşti. Sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu'nun idamına karar verildi.

Erdal Eren yaşı büyültülerek idam edildi

Bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen Kenan Evren'in, yaşını büyüterek 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü ise yıllarca unutulmadı. Erdal Eren, yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980'de Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi.


Demokrasi askıya alındı

Kanlı uygulamaların beraberinde demokrasinin olmadığı bu süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam talep edildi. 517 kişinin ölüm cezasına çarptırıldığı süreçte 50 kişi idam edildi. Onlarca gazeteci hakkında binlerce yıla varan hapis cezası istendi.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından 14 bin kişinin çıkarıldığı bu dönemde 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işinden edildi.

Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı 12 Eylül'de, yaklaşık bin film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.

Yargılamaya karşı önlemler alındı

Darbeci generallerin belirlediği danışma meclisinin hazırladığı anayasa, 1982'de "güdümlü" referandumla yüzde 92'lik evet oyu aldı.

Evren ve diğer darbeciler, darbe anayasasına dahil ettikleri "geçici 15. madde" ile ömür boyu dokunulmazlık hakkı kazanarak olası bir yargılanmaya karşı önlem aldı.

Yargı sürecinin önü açıldı

Ancak "Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağına" dair geçici 15. madde, 12 Eylül 2010'daki referandumla Anayasa'dan çıkarıldı. Böylece darbecilerin yargılanmasının önü açıldı. Referandumdan bir gün sonra Türkiye'nin dört bir tarafından darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkında suç duyurusunda bulunuldu. O dönem hayatta olan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı. Evren ve Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince 10 Ocak 2012'de kabul edildi.


İki darbeci, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek" ile suçlandı.

Evren ve Şahika'ya ceza verildi

Sağlık gerekçesiyle duruşmalara katılmayan Evren ve Şahinkaya, video konferans aracılığıyla yaptıkları savunmalarında suçlamaları kabul etmedi, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağı iddiasını savundu. Yargılamanın devam ettiği dönemde Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kapatılınca dosya Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne devredildi.

Mahkeme, 18 Haziran 2014'te Evren ve Şahinkaya'yı, 1979'da verdikleri muhtırayla "anayasa ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs", 1980'deki darbeyle de "anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men" suçunu işledikleri gerekçesiyle "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırdı. Mahkeme, takdiri indirimle bu cezayı "müebbet hapse" çevirdi. Ayrıca 2 darbecinin rütbelerinin sökülmesi için Askeri Ceza Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanmasına karar verildi.

Dava düşürüldü

Hükmün ardından sanık avukatları, kararı temyiz etti. Dosya Yargıtay'dayken Evren 10 Mayıs 2015'te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında öldü. Yargıtay 16. Ceza Dairesi temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi. Dosyayı yeniden gören ilk dereceli mahkeme, karara uyarak düşme kararı verdi ve dosya tekrar ceza dairesine gönderildi. Daire, yerel mahkemenin kararını bu kez de usul yönünden bozdu.

Bozma kararında, yerel mahkemenin gerekçesinde lehe olan kanunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri olduğu belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca karar verilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm arasında karışıklığa neden olunmasının kanuna aykırı olduğu belirtildi. Ceza dairesinin bozma kararına uyan mahkeme, Evren ve Şahinkaya hakkındaki kamu davasının ölüm nedeniyle "ortadan kaldırılmasına" kararı verildi.

Ceza dairesinin sanıklar hakkındaki hükmü usul yönünden bozmasının ardından 12 Mayıs 2019'da yeniden yargılama yapan ilk dereceli mahkeme, bu kez Evren ile Şahinkaya hakkında "kamu davasının ortadan kaldırılmasına" karar verdi. Ayrıca Evren ve Şahinkaya'nın mal varlıklarına el konulması ve sanıkların TSK'dan çıkarılmasıyla rütbelerinin geri alınmasına "yer olmadığına" hükmedildi.

DNC Medya
DNC Medya
bilgi@haber365.com.tr
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal