Çocuklarda migren oluşumunun iki temel nedeni: Az uyku, çok ekran!

Çocuklarda son zamanlarda ciddi baş ağrıları görülmekte bu durumu açıklayan Üsküdar Üniversitesi NP İstanbul Hastanesi Çocuk Nöroloğu Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, 10 yaşından sonra migren görülme sıklığının yüzde 5’lere çıktığını belirterek, bunun birçok nedeni olabileceğini belirterek sıklıkla; daha az uyku, daha fazla TV veya bilgisayar, toplumda daha fazla güvensizlik duygusu, daha fazla şiddet ve okul problemlerinin geldiğini söylemenin mümkün olduğunu ifade etti.

25.03.2024-16:45 - (Son Güncelleme: 25.03.2024-16:45) Çocuklarda migren oluşumunun iki temel nedeni: Az uyku, çok ekran!

Baş ağrıları yetişkinleri zor durumda bırakabilirken, çocuklar için ayrı bir sorun haline gelmektedir. Çocuklarda en sık görülen akut tekrarlayıcı baş ağrısının migren olduğunu dile getiren İçağasıoğlu, ‘‘Migren görülme sıklığı 7 yaşa kadar yüzde 2,5 iken, 10 yaşından sonra yüzde 5’lere çıkıyor. Erişkinlerin aksine çocuklarda migrene bağlı baş ağrısının iki taraflı olabilir. 5-15 yaş arası her 9 çocuktan birinde görülen migrenin birçok nedeni olabilir’’ dedi.

Baş ağrıların nörolojik sebepleri olabilir!

Çocuklarda migren

Baş ağrılarının uzunda sürdüğünü ve çocuklarda migren baş ağrısının ortalama 2-72 saat arasında sürdüğünü aktaran İçağasıoğlu, aktivite ile kötüleştiğini ya da aktiviteden kaçınmaya neden olduğunu, ağrıya bulantı ve kusmanın eşlik ettiğini vurguladı. İçağasıoğlu, baş ağrılarının çocukluk yaş grubunda en sık hastaneye başvuru yapılan nörolojik bozukluklar olduğunu belirterek şu ifadelere yer verdi: ‘‘Baş ağrılarının çocukluk çağında yaşam boyu görülme sıklığı yüzde 25-93’dür. 7 yaşına kadar kız ve erkek oranı eşit. Ergenlikte ise bu oran kız çocuklarında artıyor. Çocuklarda baş ağrısı semptomları yetişkinlerden farklıdır ve yüzde 6 ile 15’inin ciddi bir nörolojik duruma bağlıdır.’’

Baş ağrıları 2’ye ayrılır!

Baş ağrıları sınıflandırılmasının 2’ye ayrıldığını belirten İçağasıoğlu; birincil yani primer baş ağrılarının, migren, gerilim tipi baş ağrısı, trigeminal otonomik sefaljiler ve diğer primer baş ağrısı bozuklukları olduğunu vurgulayarak, ikincil yani sekonder baş ağrılarının ise sinüzit, üst solunum yolu enfeksiyonları, diş çürükleri, santral sinir sistemi infeksiyonları (menejit, beyin dokusu iltihabı), hidrosefali, tümörler, yalancı beyin tümörleri, beyin kanamaları, travma sonrası görüldüğünü aktardı.

Bu semptomlara dikkat edin!

Çocuklarda migren

Çeşitli semptomlara dikkat edilmesi gerektiğini ve çocuklarda baş dönmesinin migren atağı olabileceğine işaret eden İçağasıoğlu, "Herhangi bir uyaran olmaksızın kendiliğinden başlayan, bilinç kaybı yapmayan dakikalar ve saatler içinde kendiliğinden düzelen şiddetli baş dönmesi ataklarıdır. Bu duruma, bir veya her iki gözde istemsiz titreme hareketi, kol ve bacaklardaki kas kontrolünü kaybetmeye neden olan koordinasyon eksikliği (ataksi), kusma ve solgunluk durumu da eşlik eder’’ bilgileri aktardı.

Klinik olaya dönüşebilir!

Dikkat çekilen diğer husus da ise İçağasıoğlu, çocuklarda görülen migralepsinin migren aurasının bir saat içinde epileptik nöbete dönüştüğü klinik olayı tanımladığını dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü: Baş ağrısı nöbetin tek belirtisidir. Ağrının spesifik bir klinik özelliği yoktur. Ağrı genellikle birkaç saniye ile birkaç dakika sürer. Nadiren saatlerce sürebilen ağrılar olabilir. Migren veya gerilim tipi baş ağrısını taklit eden bir durum söz konusu. Çocukluk yaş grubunda gerilim tipi baş ağrısı görülme sıklığı yüzde 5-72 gibi geniş bir aralığa sahiptir. Başlangıç yaşı ortalaması 7 yaştır. 30 dakika ile 7 gün arasında sürüyor. Bu tip baş ağrısında zonklama, bulantı, kusma, fotofobi, fonofobi ve aura yoktur. Gerilim tipi baş ağrısı psikososyal faktörler ve anksiyeteyle tetikleniyor.’’

Baş ağrısına  çözüm!

Çocuklarda migren

Baş ağrısının rahatlatıcı tedavisine de değinen İçağasıoğlu, baş ağrısında akut atak tedavisinin; sessiz bir odada dinlenme veya uyuma, mümkün olan en erken dönemde ve uygun dozda ilaç tedavisi olduğunu ifade ederek, düzenli ve yeterli uyku, düzenli ve yeterli yemek ve sıvı alımı, düzenli egzersiz, gevşeme ve stresin azaltılmasının da tedavide uzun süreli olumlu etkilerine işaret etti.


Züleyha Koyunoğlu
zuleyhakoyunoglu@haber365.com.tr
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal