Babalarını çok sert görüşlü bir adam olduğunu dile getiren Erbil, "Babam çok sert, Osmanlı kafalı, değişik bir insandı. Çok güzel özellikleri olmakla birlikte, biz titrerdik. Biri tuvalete girdiğinde sifon sesini duymazsa, oturduğu yerden "Neden sifonu çekmedin?" derdi. Otobüzte bir kadına yer verilmiyorsa dövüş çıkarırdı. Her an bir bomba patlayacak gibiydi evin içinde. Babamın sertliğini birebir yaşayan benim. Nefes alamazdım. Telefon gelemezdi eve. Hep ensemdeydi. Bir şey yaptığım da yoktu ama korkardım. Siz diye hitap ederdik babamıza biz. Lisede "Ben doktor olursam özgürlüğüme kavuşabilirim. Tek başıma yaşayabilirim. Bu baskıdan kurtulabilirim" dedim. Abim de doktordu. Daha üniversite ikinci sınıfta eve gitmemek için haftada 5 gün hastanede nöbet tutmaya başladım. Evleneyim de kurtulayım demedim. Çünkü hiç erkek arkadaşım olmamıştı. Ne ben kimseye bakabilirdim, ne de kimse bana… Ben 27 yaşında evlendim. Neredeyse tohuma kaçacakken… Millet o yaşta aslında çocuk doğuruyor. Annem de baskı yapınca evi terk edip, kendime ev kiraladım. Ama gittiğim yerde de korkuyordum, hayata karşı hiçbir tecrübem yoktu. Aykut ile tanıştım. Biz 25 gün sonra evlenmeye karar verdik. Bana ilk kez arkadaşlık teklif eden insandı. Dört yaş küçüktü benden. 8 ay sonra evlendik, 5 yıl sonra ise boşandık. Hala annesine "Anne" derim, çok severim"