Bu Fotoğraflardaki Gerçekler Korku Dolu Anlar Yaşatıyor
Fotoğraf, gerçek, korku, hindistan, anlamsız fotoğraflar, yoksulluk adlı başlıklar galerimizde
Bu fotoğraflardaki gerçekler korku dolu anlar yaşatıyor
Bu fotoğrafları görenler hayrete düştü kimse anlam veremedi...
Brezilya ve hindistan. hiçbir şey televizyonlarda gördüğümüz gibi değil. bu ülkeler yoksulluğu iliklerinize kadar hissedeceğiniz ülkeler.
Peki bu ülkede sizi neler bekliyor biliyor musunuz? işte sosyal medyada milyonlarca insanın paylaştığı ve görenleri şaşkına çeviren o fotoğraflar...
Yoksulluk nedir?
Yoksulluk, günümüz dünyasının en önemli sorunları arasında yer almaktadır. gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler için farklı boyutlarda olsa da, yoksulluk sorunu çözüm bekleyen öncelikli konular arasında yer almaktadır.
Zenginin daha zengin, fakirin daha fakirleştiği küresel kapitalizm düzeni beraberinde birçok sosyal sorunlarının artışına yol açmaktadır. yoksulluğu sadece açlık veya yetersiz beslenme olarak ele almak bizi yanlış sonuçlara götürür. zira insan yemek ihtiyacının yanında giyim, barınma, sağlık, kültür ve diğer insani gereksinmelerini de gidermek için çalışan bir varlıktır.
Dolayısıyla yoksulluk sorununun temelini, bireyin insani ihtiyaçlarının yeterince karşılanıp karşılanmadığı, karşılanıyorsa hangi oranda karşılandığı oluşturmaktadır. aşağıdaki çalışma yoksulluk sorununu anlamamıza yardımcı olan ve sorunun çözümü için gerekli yaklaşımları ortaya koyan bir çalışmadır.
İnsanlar topluluklar halinde yaşamaya ve üretim ilişkilerinde bulunmaya başladığından bu yana yoksul ve yoksulluk var olmuştur. ilkel kabilelerde savaşlar, üretenin elinden ürünü almak için yapılmıştır.
İlk ve ortaçağ toplumlarında güçsüz, korunmaya ve bakıma muhtaç insanların sorunları geleneksel ve dini yöntemler çerçevesinde çözülmeye çalışılmış; ancak bu sorunlar sanayi devrimi ile birlikte büyük boyutlara ulaşmıştır. sanayi devriminin yaygın düşünce sistemi olan liberalizm ve kapitalist sistem yoksulluk sorununa sosyal darvinizm ile yaklaşmıştır.
“bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” diye özetlenen bu görüş bireylerin iyilik ya da kötülük hallerinden kendilerinin sorumlu olduğunu ve buna müdahalede bulunulmamasını savunmaktadır. ortaçağda gerçekleştirilen üretimde esas alınan, küçük topluluklar ve üretimdir.
Üretim araçları ise basit ve organik güce dayalıdır. genel olarak “lonca sistemi” içinde yapılan üretimde usta, kalfa, çırak hiyerarşisi vardır ve dikey geçişenlik mümkündür. hastalık, yaşlılık, sakatlık gibi durumlarda, sistem geleneksel yardımlaşmalar ve dini yaklaşımlar ile bu sorunları çözebilmektedir.
Makineleşme ile birlikte üretimdeki denge bozulmuştur. ilk olarak ingiltere de geniş yığınlar, üretim araçlarının yoğunlaştığı kentlere göç etmeğe başlamışlardır. siyasal açıdan feodaliteden kurtulan ve özgürleştiğini düşünen yağınlar, bu defada ekonomik ve sosyal güçlüklerle ve ağır bir yoksulluk tablosuyla karşılaşmışlardır. bundan sonra geleneksel yardımlaşma yöntemleri yetersiz kalmaya başlamış ve yoksulluk kitlesel bir sorun haline gelmiştir.
Mutlak yoksulluk, bir kişinin veya hane halkının yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan asgari temel ihtiyaçlarının tanımlanmasının ardından, bu temel ihtiyaçları karşılamak için gerekli gelirin belirlenmesiyle ortaya çıkan yoksulluk seviyesinin altındaki ayni ve nakdi geliri olanları içerir. göreli yoksulluk ise, ülke içindeki ortalama gelirin belli bir oranı altında geliri olanları içerir.
Dünya bankası yoksulluğu, en düşük yaşama standardına ulaşamama durumu olarak tanımlar. avrupa topluluğu bakanlar grubunun 1975’te yaptığı tanım: yoksul kaynakları kendilerini, yaşamakta oldukları üye devletlerin kabul edilebilir en düşük yaşam düzeyinin dışında bırakacak denli sınırlı olan kişiler ve ailelerdir.
Shçek tarafından ‘ayni ve nakdi yardım yönetmeliği’ nin 4. maddesinde kullanılan tanımda ise yoksulluk “kendisini, eşini ve bakmakla yükümlü olduğu çocuklarını, anne ve babasını bulundukları hayat şartlarına göre asgari düzeyde geçindirmeye yetecek geliri, malı veya kazancı bulunmama hali” olarak belirlenmiştir.
Yoksulluğu tek bir nedene dayalı olarak açıklayabilme ve çözümleme olanağı bulunmamaktadır. bunun ötesinde karşılıklı etkileşim ve ilişkiler içinde hangi nedenin birey bazında öncül olduğunu belirleyebilmek de çoğu kez olanaklı olmamaktadır. kaba bir soyutlama ile “işsiz bir bireyin iyi ve yeterli bir eğitim almadığı için mi işsiz dolayısıyla yoksul olduğu; yoksa esasen yoksul bir aileden geldiği ve o nedenle yeterli eğitimi alamayıp işsiz mi olunduğu” sorusu örnekleri ve nedenleri çoğaltarak sorulabilir.
Üretim ilişkilerinde ve teknolojide oluşan değişmeler sorunu yoğunlaştırabilmektedir. örneğin; büyük oranda bilgisayar teknolojisi kullanımının işsizlik sorununu arttırdığı, bunun gelir güvencesinin tehdit ettiği ve dolayısıyla yoksulluk açısından risk gruplarını çoğalttığı ileri sürülebilir. sosyal ekonomik sistem ve yapıya ilişkin bu belirlemenin yanı sıra, bireysel bazı durumlarında yoksulluk olgusunun sonucunu doğurabileceğini söyleyebiliriz.