Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Mezhep Oluşumunun Sosyal Psikolojisi
Hasan Mesut Önder
Mezhep Oluşumunun Sosyal Psikolojisi
14.09.2020 Pazartesi 11:10

Bir konu hakkında değerlendirme yapılırken, ele alınan olguların dayanaklarını oluşturan bilginin zayıf veya güçlü olmasına bakılmaksızın, inşa edilen fikir içindeki yerinin ne olduğu üzerinde durmak gerekir. İnanç, yapısı itibariyle psikolojik bir durumdur ve inanan kitlenin hassasiyetlerine saygı duyarak anlamaya çalışmak doğru tasvir için gereklidir. Bu bağlamda mezhep yorumları da kimilerine göre bir nevi sübjektif yorumlar içeren bir inanç sistematiğidir. Bundan dolayı, bir yorumu çürütme veya doğrulama gayretine girmeden, bahse konu yorumun nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı, nasıl sistematikleştirildiği ve inancın bileşenlerinin ne olduğuna bakmak metodolojik açıdan zaruridir.  Günümüzde büyük kutuplaşmalar yaratan yorum farklarının tarihteki küçük farklılaşmalardan doğduğunu tespit etmek gerekir.  Kanaatimizce mezhepsel farklılıklarda, Hz. Peygamber döneminden sonra oluşan yönetimsel itilafların tarihsel süreç içinde derinleşerek yeni bir fıkhı ve hukuki yoruma dönüşüp kurumsallaşması ile oluşmuştur.

Bütün İslam mezhepleri, Hz. Peygamberin ölümünden sonra daha çok, sosyo-politik ve sosyo-psikolojik nedenlerle ortaya çıkmıştır. Bütün mezhepler kendilerini doğrulamak için, kökeninin Hz Peygamber dönemine dayandığı iddiasındadır. Mezheplerin oluşumu sosyal psikoloji açısından incelendiğinde ayrışmanın temeli daha net bir biçimde görülecektir.

Kitlesel travmalar ve kanlı olaylar, kitlelerde dört tür tepkiye yol açar: bunlar;  radikalleşme, mevcut kültürel geleneklerde değişiklikler, ortak bağlantı nesneleri olarak anıtlar inşa edilmesi ve travmanın kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hz. Peygamber sonrası yaşanan olaylarda Müslüman toplumu bu gerekçelerle ayrışmaya başlamış, bu ayrışmayı kuşaktan kuşağa aktararak kurumsallaşması sağlanmıştır. Günümüzde Şii’ler için kutsal olarak görülen türbelerin ve kutsal yerlerin Şii kitlenin mobilizasyonu için önemli bir isteklendirme unsuru olarak kullanılması tarihsel travmaların toplumsal psikolojinin oluşmasına ne gibi bir etkisi olduğunu gözler önüne sermektedir.

 Hz. Osman’ın ve Hz. Ali’nin şehit edilmesi ve Kerbala hadisesi bütün Müslüman toplumların hafızasında ciddi bir travma niteliği taşımaktadır. Bu travma,   önemli şahsiyetler etrafında kümelenen kitle tarafından kuşaktan kuşağa aktarılmış ve zamanla bu durum kendini ötekinden ayırmak için kullanılmıştır. Bu ayrışma sadece siyasi düzeyde değil itikadı, kültürel boyuta da taşınmıştır. Bu perspektiften bakıldığında; Şiiliğin, Hz. Peygamber döneminden Kerbela sonrasına uzanan hadiselerin yorumlanması, sistematik bir mezhep olarak ortaya çıkması 5.ve 6. İmam dönemlerinde olduğunu söylemek mümkün. Yukarıda bahsettiğimiz olayların her biri,  mezhep yorumuna kaynaklık eden olaylardır.

Vamık Volkan; toplumsal kimliğin oluşmasında bazı temel etmenlerden bahsetmektedir: Seçilmiş zaferler, seçilmiş travmalar, ötekilerin olumsuz özelliklerinin kimliğe dâhil edilmesi ve semboller… Volkan’ın bu tanımlaması, siyasi olarak ayrışma yaşayan topluluklarının öteki ile olan bütün bağını kesmek, kendini yeniden tanımlamak için dini yorumlama biçiminde de farklılaşmaya gidilebileceğini göstermektedir. Bütün iktidar mücadelelerinin toplumda meşruluk kazanmak adına farklı motife bürünmesi doğaldır. Emevi-Haşimi çekişmesi ile başlayan ilk iktidar mücadelesi, İslamin genişlemesi ile dini bir hüviyete bürünmüş olduğunu söylemek mümkün.  Bu siyasi ayrışma zaman geçtikçe kimliğin bir parçası haline gelip, itikadı, fıkhî farklılaşmayı beraberinde getirmiştir. Günümüzdeki farklı mezhebi yorumların birbiri ile konuşacak bir diyalog zemini bulamaması, bu tarihsel travmanın toplumların hafızasına işleyerek aktarmasından kaynaklanmaktadır.