Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Gladyo’nun İmamları
Hasan Mesut Önder
Gladyo’nun İmamları
11.09.2020 Cuma 16:50

Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, katıldığı bir televizyon programında, CIA’nın kendisine lojistik ve finansal destek karşılığında İstanbul’da Afgan öğrencilerin eğitilmesini önerdiğini açıkladı. Ünlü, Taliban’ın sahadaki gücünü kırmak için eğitilmesi öngörülen bu öğrencilerin, silahlı direnişi reddedecek şekilde eğitilmesinin istendiğini, bu teklifin de en yakın tanıdığı aracılığı ile CIA tarafından yapıldığını ve teklife de menfi cevap verdiğini belirtti. Bir istihbarat servisi Türkiye’deki bir tarikat lideri ile neden ilgilenir, istihbarat örgütleri ile dini örgütler arasındaki girift ilişki nasıldır, sorularının cevabı verilmek zorundadır. 

NATO’nun batı bloğunda yer alan ülkelerde komünizmle mücadele bağlamında oluşturmuş olduğu yer altı örgütlerinin içeriğinin dikkatle tahlil edilmesi gerekiyor. Bu yer altı teşkilatlarının içinde sol, sağ, dini birçok örgütün yer aldığı bilinmektedir. Bütün bu örgütlerin temel amacı, Sovyetlerin Batı sisteminde yer alan ülkelerdeki nüfuzunu engellemek ve kontrollü örgütler yolu ile mücadele etmekti. Sol örgütler, Sovyetlerin ideolojik alt yapı kurmasını içerden engellemek gibi bir fonksiyon icra ederken, sağ ve dini örgütler ise Sovyetlerin ideolojik argümanlarının topluma tesir etmesini engelleme vazifesi görüyordu. ABD’nin FM3116 numaralı kontrgerilla talimnamesinde, kontrgerilla operasyonlarında din adamlarından istifade edilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Peki, o dönemde Gladyo imamlarının görevi neydi? Komünizme karşı fikri ve ilmi mücadele etmekti. Genel Kurmay Eski İstihbarat Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Fetullah Gülen’in, Gladyo’ya bağlı “beyaz kuvvetler” adlı bir birime askerlik döneminde alındığını ifade ediyor. ABD’ye gidene kadar, süreçteki bütün destek bu birimin askeri ve istihbarat bürokrasisi içindeki unsurları tarafından sağlanıyor. 1980 darbesinde, Türkiye’nin her yerinde aranmasına rağmen, elini kolunu sallayıp gezebilmesi bu destekten ötürüdür. 28 Şubat döneminden sonra ABD’ye gidişini sağlayan, dönemin kudretli paşasının olduğu iddiası da bulunmaktadır.

Soğuk Savaş bittikten sonra Sovyet tehdidine göre yapılandırılmış bu yer altı örgütlerinin de yeni konsept bağlamında kullanılma süreci başladı. Soğuk Harp’in bitmesinden sonra tek gayeleri vatanı kurtarmak olan ülkücülerin bir kısmı, bilinçli bir biçimde mafya sistemine entegre edildi ve bazıları ise tetikçi olarak kullanıldı. Örneğin, Özal suikastının tetikçisi olan Kartal Demirağ’ın, bir eczacı başkanlığında yapılanan Gladyo’nun Ege bölgesi hücresinin bir üyesi olduğu ortaya çıktı.  Toplumda karşılık bulan dini soslu tarikatlar ve cemaatler vasıtasıyla Türk devleti içinde yapılandılar ve devletin kimyasını bozuldu. FETÖ’nün Türkiye içindeki yapılanması buna örnektir.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra, FETÖ belasını gören Türk toplumunun, dini yapılara olan duygusal bağı ciddi anlamda sarsılmıştır. Burada hemen şunu vurgulamak gerekiyor; bütün dini cemaat ve tarikatları aynı kefeye koyup, hepsinin tasfiye edilmesi gerektiği gibi toptancı bir görüş kesinlikle kabul edilemez. Ama iç ve dış mahreçli bazı güçlerin, Soğuk Savaş Dönemi’nde kendi kullandıkları güdümlü yapıların foyalarının ortaya çıkmasını kolaylaştırarak, kötü örnekler üzerinden bütün dini yapıları töhmet altında bırakmak gibi bir strateji izledikleri görülmektedir.  Operasyon aygıtı olarak kullanılan dini motifli yapılar ile diğer tasavvuf ehli yapıların net bir biçimde ayrılması gerekir. Kanserli yapıları devlet cerrah titizliği ile temizlemeli, bütün vücuda yayılması engellenmelidir.  Çocuk istismarcısı Fatih Nurullah gibi bir müptezelin ilişkiler ağı, Avrupa’da ve Afrika’daki faaliyetleri göz ününde bulundurulduğunda, bu organizasyonun hangi istihbarat servislerinin taşeronu olduğu görülecektir. Bu tür yapıların denetlenmesi için devletin iyi işleyen bir denetleme mekanizması kurması gerekiyor. Doğru bir denetim mekanizması kurulamadığı sürece bu çürümüş yapılar bu ülkeye gönülden bağlı samimi Müslümanlara karşı psikolojik harekat olarak kullanılacaktır. Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Erol Mütercimler’in imam hatip mezunlarına yönelik söylemiş olduğu, “İmam hatipten sapık çıkıyor.” sözü bu amaca matuf bilinçli bir sözdür. Mütercimler gibi kontrollü bir kişinin bu sözü duygusal bir husumetle söylemiş olması mümkün değildir. Bu söz ile samimi Müslümanları da töhmet altında bırakmak, uygulanmak istenen bir stratejiyi ele vermektedir. Bu strateji, kendi yarattıkları kuklaların kirli çamaşırlarını ortaya dökerek, bütün tarikatlar ve dindar Müslümanlar böyledir algısı yaratıp, doğru yolda olan kitlelerin de baskı altına alınma gayretidir. Erol Mütercimler’in, Türkiye’deki Gladyo yapılanmasını ilk elden dinlemiş, bütün teferruatlarına vakıf biri olarak bu sözleri söylemesi iki kere düşünülmelidir. Ancak devlete ciddi sorumluluklar düşmektedir. Birilerinin kuklası olan müptezelleri ve samimi Müslümanları ayıracak ve denetleyecek bir mekanizma kuramadığı sürece, hem bu çürümüşlüğün içinde bütün yabancı istihbarat örgütleri bu alanı istismar edecek hem de ortaya çıkan sonuçlar dindar Müslümanlara yönelik psikolojik harekat olarak kullanılmaya devam edecektir. Başkalarının girebileceği çatlaklar bırakmamamız gerekiyor. Devlet işe Gladyo’nun imamlarını tespit etmekle başlamalıdır. Bir de bu açıdan bakalım…