Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
CIA’in İYİ Türkçüleri
Hasan Mesut Önder
CIA’in İYİ Türkçüleri
13.11.2020 Cuma 17:58

Son dönemde İYİ Parti içinde yaşanan tartışmalar ve Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Buğra Kavuncu ile ilgili yapmış olduğu FETÖ iltisaklı açıklaması, üzerinde hassasiyetle durulması gereken konulardır. Özdağ; “Altaylı’nın kendisini ziyaret ettiğini ve parti kurmamalarını, kurarlarsa kapatılacağını sokağa çıkmalarının doğru olacağı söylediğini”, ifade etti. Günümüzde yaşanan tartışmaları anlayabilmek için açıklamada yer alan isimlerin ilişkiler ağını tarihsel bağlam içerisinde değerlendirmek gerekir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra küresel düzen iki kutuplu olarak şekillenmiştir. Kutbun bir tarafını temsil eden Sovyetlerin, Türkiye üzerindeki emelleri ve o dönemde yapılan açıklamalar dikkate alındığında, Türkiye’nin Sovyet karşıtı cephe içerisinde yer alması bir zorunluluk olmuştur. Türk devlet aklının hafızasında sürekli canlı tuttuğu Rus tehdidi, konjektüre göre inşa edilmiş bir tehdit değildir. Özellikle 19. yüzyıl, birçok Osmanlı–Rus savaşına sahne olmuş ve Rus tehdidi politik psikolojimizde ciddi bir travmatik durum olarak nesilden nesile aktarılmıştır. Bu bakımdan İkinci Dünya Savaşı sonunda ortaya çıkan Sovyet tehdidi, kurgulanmış bir tehdit algılaması olmaktan öte somut tehdit algılamalarına dayanmaktadır. Stalin’in Boğazlar ve Kars-Ardahan ile ilgili talepleri, bu tehdidin en somut göstergeleriydi. Yeni kurumsallaşmakta olan bir devletin, yani başarısız devletten hallice olan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin Batı bloğuna bütünü ile angaje olması oldukça anlaşılır bir durumdur. Çünkü Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış bir devletin ekonomik ve askeri gücü yetersizdir ve yardımlarla ayakta durmaya çalışmaktadır.

Soğuk Savaş yıllarında, NATO’nun kanat ülkesi olması hasebi ile Türkiye’ye çeşitli sorumluluklar düşmüş ve bugün bilinen bir gerçek olarak Türk insan kaynağı Sovyetlerle mücadelede kullanılmıştır. ABD’nin Sovyetlerin etkisini ve yayılmasını kırmak için kullandığı iki ana ideolojik enstrüman ise Türkçülük ve İslam olmuştur. Türkçülük ve İslam’ın komünizme karşı panzehir olarak kullanılmak istenmesinin temel sebebinin, Sovyetler içerisinde yer alan Türk topluluklarının örgütlenmesi ile Sovyetleri kendi içinde çözmek olduğu görülüyor. CIA’in bu dönemde kullandığı en önemli insan kaynağı, Sovyetlerle mücadele etmiş ve daha sonra Batı’ya iltica eden Reinhard Gehlen’in geniş haber ağı olduğu söylenebilir. Ümit Özdağ’ın açıklamasında ismi zikredilen Ruzi Nazar, Alman saflarında Türkistan lejyonunda savaşmış bir isimdir. Gehlen’in ABD’ye iltica etmesi ile birlikte, Gehlen’in Sovyetlerde ve çeşitli ülkelerde konuşlu devasa haber ağı, CIA’in denetimine girmiştir. Soğuk Savaş Dönemi’nin başlaması ile birlikte Batı Almanya, CIA’in Sovyetlere karşı yürüttüğü operasyonların merkezi olmuş ve Baymirza Hayit vb. gibi Orta Asya kökenli birçok isim CIA’in operasyonlarında aktif olarak yer almıştır. Özdağ’ın belirtmiş olduğu ikinci isim olan Enver Altaylı, Ruzi Nazar ile yakınlığı ile bilinen eski bir MİT mensubudur. Merhum Fuat Doğu Paşa’nın daveti ile Sovyet uzmanı olarak yetiştirilmek üzere MİT’te işe alınmış, 1967-1974 yıllarında 7 yıl boyunca çalışmıştır. Altaylı, MİT’te işe alındıktan sonra Sovyetler Birliği ile ilgili eğitim almak için Almanya’da bulunan Doğu Avrupa Hukuk Enstitüsü’nde öğrenim görmüştür. Bu enstitüde, Sovyet karşıtı bütün ülkelerin istihbarat örgütü personellerinin eğitildiği bilinmektedir. Almanya’nın eğitim üssü olarak seçilmesinin temel nedeni, Sovyetlerle birebir savaşmış olması ve ülkenin askeri güç potansiyelini, kültürü ve ideolojik araçları kullanma biçimi açısından oldukça tecrübeli olmasından kaynaklanmaktadır. CIA ajanı Ruzi Nazar’ın, Türkiye’de görev süresi dolduktan sonra Almanya’ya gittiği biliniyor. O dönemde Enver Altaylı da Almanya’da bulunuyor. Bu ikilinin Almanya’daki faaliyetleri konusunda net bir bilgi bulunmuyor. Ancak Sovyetler dağıldıktan sonra Enver Altaylı, Orta Asya’nın önemini keşfediyor ve üst düzey ilişkiler geliştiriyor. 1999 yılında İslam Kerimov’a yönelik başarısız darbe girişiminde adı geçiyor. Elçibey’in iktidara getirilmesine yönelik girişimlere de adı karışıyor. Azerbaycan darbesi ile ilgili ayrı bir başlık açmak yararlı olacaktır. Elçibey’in iktidara getirilmesi ile ilgili girişimin fikir babası Roger Tamraz isimli bir CIA haber elemanı olduğu su yüzüne çıkmış durumda… Tamraz’ın, Türkiye’de iyi bilinen Ömer Lütfü Topal’ın ortağı olduğu ve dönemin başbakanın eşi ile parasal ilişkiler geliştirdiği de iddialar arasında yer alıyor… Tamraz, 1995 yılında Bakü-Ceyhan boru hattının kulislerini yapmak için Türkiye’de çeşitli girişimlerde bulunuyor. Tamraz’ın CIA içindeki kontakları ise Duane Clarridge, Robert Baer gibi Türkiye ve Ortadoğu’nun yabancı olmadığı isimler. Enver Altaylı’nın Clarrigde ile ilişkisi dikkate alındığında resmin bir kısmının daha anlamlı hale geldiğini söyleyebiliriz. Türkiye’deki “gladyo tipi” ağı anlayabilmek için Paul Henze, Ruzi Nazar, Duane Clarridge, Graham Fuller gibi isimlerin Türkiye’de kurmuş oldukları ilişkiler ağına bakmak gerekir. Papa suikastının Bulgar ve Sovyet bağlantısını ispat etmek için kitap bile yazan Henze; Kinteks, Bekir Çelenk, Abuzer Uğurlu, Mehmet Ali Ağca arasındaki ilişkileri dolaylı yoldan tesis eden kişidir. Henze’nin aynı zamanda “Bizim çocuklar başardı.” sözünün sahibi olduğunu unutmamak gerekir. Bütün bu ayrıntıları ve isimleri vermemin temel sebebi, Soğuk Savaş Dönemi’ndeki ilişkiler ağını gözler önüne sermek içindir. Bu dönemden, o dönemin ilişkiler ağını okuduğumuzda bunu ihanet olarak algılayabiliriz; ama o dönemde bu ilişkileri Sovyet tehdidine karşı bir işbirliği olarak okumak daha doğru olacaktır. Ancak Sovyetlerin dağılmasından sonra devam eden bu angajman ilişkisini zorunlu işbirliği olarak açıklayabilmek oldukça zordur. Angajmana dayalı işbirliğinin devam etmesi, düşmana karşı ittifakın ötesinde, hiyerarşik bir angajman ilişkisi olduğunu gösteriyor.

Zamanın ruhu bazı ilişkileri ve ittifakını anlamamızı kolaylaştırır. Orta Asya’da Sovyetlerin etkisini çözmek için yapılandırılan, göbekten Waşhington’a bağlı Türkçü motifli kadroların bu ülkeye fayda sağladığını düşünmek saflık olur. Türkçü motifle Orta Asya’da yeterli etki kuramayan CIA, bu eski kadroların öncülüğü ve danışmanlığı ile FETÖ üzerinden Orta Asya’ya girmeyi tekrar denemiştir. Bu girişimle bir süre başarı elde eder gibi olmuşsa da Rusların şiddetli mukavemeti ile Orta Asya’dan sökülüp atılmışlardır. Yıkıcı faaliyetler konusunda oldukça donanımlı olan Rus servisine karşı Türki ve dini motiflerle Orta Asya coğrafyasına girip buraya yerleşmek ve sistemin yeniden kurgulanabileceğini düşünmek saflıktan öte bir şey değildir. Büyük Türkiye idealine iman etmiş biri olarak, göbeği başka başkentlere bağlı hiçbir organizasyonun başarılı olacağını ve bu başarının Türkiye’ye fayda getireceğini düşünmüyorum. Yerlilik ve millilik, bu toprakların dinamiklerine dayanarak, bu milletin büyüme ve genişleme arzularını stratejik vizyona dönüştürmekten geçer. Hans’ın ve John’un masa başında kurguladığı politikaların uygulayıcısı olmak bize hiçbir şey kazandırmaz. 20 milyon kilometre kareden Anadolu coğrafyasına sıkışmış bir milletin bilinçaltında yaşattığı büyük Türkiye idealine hiçbir güç karşı koyamaz ve koyamayacaktır. Milletimizin bu sesine kulak verdikçe aramızdaki farklı örtülerdeki ayrık otları her zaman açığa düşecektir. CIA Türkçülerinden, İngiliz İslamcılarından ve AB yardakçısı liberallerin bütün yaranma çabalarına rağmen, bu toprakların dinamikleri Büyük Türkiye ideali ile yaşayan kendi yerli kadrolarını yaratacaktır.