Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Rus Çarı Deli Petro ve Ortodoksluğun Jeopolitiği
Hasan Birgül
Rus Çarı Deli Petro ve Ortodoksluğun Jeopolitiği
11.10.2020 Pazar 16:02

Rusya uluslararası coğrafyayı arka bahçesi olarak görüyor. Herhangi bir hareketliliğin kendi ulusal güvenliğine yönelik hayati bir tehdit olduğunu düşünüyor yüzyıllardır. Fakat şimdilik Rusya kontrollü bir uluslararası kaosu tercih eder gibi görünüyor. Rusya, Türkiye için basit bir manevra aracı değil, gerçekçi bir düzlemde ilişki kurulacak bir partner olarak ön plana çıksa da dikkat etmemiz gereken en önemli sinsi düşmanımızdır. Tarih tekerrürden ibarettir sözcüğünü artık kimse umursamamaktadır. Geldiğimiz siyasi konjonktür bize geçmişi uluslararası dinamiği eksik okuduğumuzu bir kez daha yüzümüze vurarak gösteriyor. Çarlık Rusya’sı SSCB ve Putin Rusya’sı parça parça ele alındığında büyük fotoğrafı net olarak görebilme imkânı göstermektedir.

Petro’nun vasiyetinin Kafkaslar ile ilgili bölümü şu şekildeydi: “Gürcistan, Kafkaslarda İran’ın şah damarı pozisyonundadır. Bunun için Gürcistan’dan önce Ermenistan ve Azerbaycan’ı (Güney ve Kuzey) zapt edip, İran’ın dahili dehalarını kendinize hademe yapmanız gerekir”. Bahsedilen koridor ise, Ruslar tarafından Nahcivan ve Azerbaycan arasında, Türk nüfus yapısının zorla değiştirilerek Ermenistan’a bağışlanan “Zengezur Koridoru” dur.

Zengezur bölgesi, yaklaşık 40 kilometre eninde olup, Azerbaycan ile Nahcivan’ı birbirinden ayıran stratejik konumdaki bir bölgedir. Zengezur’un Ermenistan’a bırakılması, Rusya’nın küçük bir toprak parçasını kullanarak attığı büyük bir stratejik adımdır. 1920 yılında Zengezur’da yaşayan yaklaşık 225 bin kişilik nüfusun yüzde 70’i Türklerden oluşmaktaydı. Ahalisi Türklerden ibaret olan Zengezur’da sivil halk üzerinde uygulanan bilinçli katliamlarla halk bu bölgelerden kaçırılmış ve yerlerine Ruslar tarafından Ermeniler getirilip yerleştirilerek; Türk dünyası arasında istenilen siyasi, ekonomik ve kültürel coğrafi boşluk oluşturulmuştur. İşte İran’ın oluşumunu desteklediği koridor budur ve bu sınırda halen Rus askerleri görev yapmaktadır. Rusya’nın büyük hayali aslında Deli Petro’nun vasiyeti diyebiliriz.

Rus Çarı I. Petro’nun, kendinden ve sonrakilerin uygulaması için, 1725 yılında yazdığı ve 1738 yılında ortaya çıkan gizli vasiyeti genelde bölüm halinde ve kısa parçalar şeklinde incelenmektedir. Günümüzdeki uluslararası siyasetle olan bağlantısı kurulamamaktadır. Bu vasiyet bugüne kadar gerek çarlık gerek Sovyetler ve gerekse Rusya dönemlerinde vazgeçilmeden uygulanmaya devam etti. Halbuki vasiyet; Rusların dünya egemenliği, Akdeniz ve Basra Körfezi’ne çıkarak, Hindistan ve Avrupa’yı ele geçirme planlarının anayasasını oluşturmakta. Ve plan bir bütün olarak değerlendirildiğinde geçmişten günümüze kadar yakın çevremizde gerçekleşen olaylara bakma açısından ciddi bir anlam kazanmaktadır.

Kazım Karabekir Paşaya göre Rusların büyük hayali, Rus Çarı Petro’nun vasiyetinde yer alan maddelere dayanıyor. Şüphesiz tarihi sürecinde Rusların temel amaç ve hedeflerini iyi bilmemek yanlış değerlendirmelere neden olmuştur. Petersburg şehrindeki Petro Sarayının mahzenlerinde bulunan bu vasiyetname bir “Dünya Hakimiyeti” mefkuresinin kâğıda dökülmüş kısa halidir. Vasiyetname genel olarak; Türkiye ve İran’ın etkisiz hale getirmesi suretiyle Akdeniz ve Basra Körfezine ulaşılması, sonra da Baltık Denizi ve Akdeniz üzerinden Avrupa’nın, Basra Körfezi üzerinden ise Hindistan’ın ele geçirilmesine dayanıyor. Bunun için bölgede Hristiyan unsurlar kullanılacak ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Türkler ve İranlılar birbirine düşürülecekti.

Uluslararası Siyaset açısından günümüzde jeopolitik alanlar çok önemlidir. Fakat jeostratejik açıdan aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Buna örnek olarak ormanda yaşama alışmış olan toplumların askerleri ile bu özelliklere sahip olmayan bir toplumun askerleri ile ormanlık arasında girişilecek askeri mücadelelerde coğrafya ve stratejik açıdan son derece önemli bir faktör olarak uluslararası arenada karşımıza çıkmaktadır. Jeopolitik aslında temel deniz ve kara hakimiyetinin temel düalizmine dayanır. Araştırdığımız zaman ünlü jeopolitik düşünürlerin çalışmalarında bu düalizmi görmemiz mümkün olacaktır. Ancak bazı jeopolitik düşünürleri Deniz hakimiyetinin Kara hakimiyetinden daha üstün olduğu düşüncesinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Amiral Alfred Thayer Mahan kendi notlarında, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin sahip olduğu Okyanus çıkışları ile Rusya ve Almanya gibi kara devletlerine kıyasla daha çok avantaj sağladığını söylemiştir. Deniz ve kara ile ilgiyi fikir yürütmezsek jeopolitik kavramdan bahsetmemiz bir anlam ifade etmemektedir.

Rusya günümüzde Avrasya kıtasının Merkezi Karası olan bir devlettir. Rusya bu jeopolitik gücünü önemli bir şekilde, Sibirya’nın fethi ve entegrasyonundan sonra başlamıştır. Merkezi kara devleti konumunda bulunan devlet kendi coğrafi ve kültür anlamında diğer coğrafyalardan esinlenmesi oldukça doğal bir durumdur. Fakat bu tanımı Rusya için söylersek bu yanlış anlaşımlara yol açabilir. Rusya- aslında Doğu ve Batı eğilimlerinden faydalanmışsa bile, bunu kendi sosyal hayatında inşa etmeyen devlettir.

İster çarlık Rusya’sı, isterse de daha sonra Bolşevik devrimi sonunda kurulan SSCB kendi kimliksel, kültürel farklılığı ile Batılı ve Doğulu bir devlet olarak nitelendirilmemektedir. Fakat Dugin`in belirttiği gibi salt jeopolitik düzlemde konunu ele aldığımız zaman bugün dünyada Rusya karşısında tekçe Rimlandlar değil tam karşıda ve muhalif durumunda bulunan Atlantikçi Amerika bulunmaktadır. Bunun için Avrasya devletleri ile muhtemel bir birlik oluşturmak mümkünse bile, ilk yapılmalı şey kıyısal alanların müttefik olmaktan geçer.

Rusya yeniden Avrasya’da egemen güç olmak için eski Doğu Avrupa ülkeleri ile ilişkileri değil, daha önemlisi Atlantikçi blokun Himayesinden çıkmaya çalışan Fransız-Alman ve Hindistan, İran, Japonya, Kafkasya devletlerinin Avrasya stratejik blokuna dahil edilmesidir. Fakat günümüzde reel durumu göz önünde bulundurarak söylemek mümkündür ki, bu sadece bir hayal ürünü gibi görünse bile Putin kafasında daha farklı bir blok sisteminin olmasıdır. Putin ve heyeti boş durmayıp yeni bir sistem bloku üzerinde çalışmaktadır. 2021 dinamiği buna göre hazırlanıyor diyebiliriz. Planlar hazır fakat Rusya’ya kim dur diyecek.