Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Irak Savaşının Mimarı
Hasan Birgül
Irak Savaşının Mimarı
20.08.2021 Cuma 00:06

"Yenidünya düzeninde’’ sorun yaratan ilk nokta Irak’tı. Basra’dan gelen bol ve ucuz petrol 20. Yüzyılın Sanayi Devrimi’ne güç sağlamıştı. Fakat OPEC ve Arap üyeleri 1973’te ABD’ye petrol nakliyatına ambargo uygulamıştı. 1978’de ikinci fitil ateşlenmişti. ABD’nin sistemsel işleyişi için bu önemli bir problemdi. Ortadoğu’da, bölgesel bir lider olan Irak’ın Saddam Hüseyin’le doldurmaya çalıştığı bir iktidar boşluğu bırakmıştı. Güç kayması olarak ta nitelendirebiliriz aslında bu olayı ve ABD’nin işine asla gelmezdi. ABD için potansiyel olarak birçok bakımdan tehdit edici bir durumdu, çünkü Ortadoğu’da hiç kimse Saddam Hüseyin’e ve onun iktidarına karşı koyacak güçte değildi. Bir konuyu es geçmek asla istemem saygıdeğer okurlar Saddam’a bu yetkiyi zamanında, Başkan Ronald Reagan sağlamıştı. Kendi yarattıkları canavara karşı bir mücadele başlatmaları gerekiyordu. ABD’nin Afganistan işgalinden kısa bir süre sonra Baba Bush’un dış politika danışmanları dikkatlerini Irak’a çevirmişti. Ön alıcı savaş sistemi bir doktrindi ve Bush’un danışmanları sayesinde etkinlik kazanmıştır. Ön alıcı savaş sistemi, Irak için biçilmiş bir kaftan gibi gözüküyordu. Saddam umurlarında değildi, Irak danışmanların hedefiydi. 8 Kasım 2003’de, Birleşmiş Milletler 2. Bush Hükümetine Irak’a saldırmak için elde etmeye çalıştığı imkânı fazlasıyla verdi. O kadar demokratik bir durumdu ki ya bizlesiniz ya da yoksunuz diye tehdit edildiği demokratik bir oturumdu. Financial Times bu gelişmeyi takipçilerine şöyle aktarmıştı; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dün oy birliğiyle, Irak’a silahsızlanması için son bir şans tanıyan aksi takdirde savaş tehdidiyle karşılaşacağını bildiren bir karar alarak ABD’ye inanılmaz bir imkân sağladı. O dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan Güvenlik Konseyi’nde coşkuyla oylamanın "Barış davasını güçlendirdiğini ve giderek tehlikeli bir hal alan dünyada sistemsel güvenlik arayışına yenilenmiş bir ivme kazandırdığını’’ salondaki yetkililere aktarıyordu. Dönemin Birleşik Krallık başbakanı Tony Blair Irak’a şunları dedi: BM’nin iradesine karşı, koyarsanız sizi kuvvet yolu ile yok ederiz. Bu konuda hiç kuşkunuz olmasın dedi ve konuşmasını sonlandırdı. Konsey’deki tek Arap temsilcisi olan Suriye bile korkusundan Irak karşıtı oy kullanmıştı. Fakat bir kişi vardı salonda toplantı da konuşulanları dikkatlice dinliyor. Kendince notlar alıyor, kendisine verilen bilgi notlarını okuyordu, sessizce bir köşede oturmuş kimlerin bu konuda rahatsız olduğunu gözlemliyordu. Donald Rumsfeld ABD’nin deneyimli Savunma Bakanıydı. Irak işgalinin baş mimarıydı. Bush’un savaş makinası Rumsfeld’in karşısında bazı engeller vardı. Fakat kararın dili açıkça, ikinci bir BM oturumu olsun veya olmasın, Washington’a Irak’a karşı planlanan savaş gerekçesini veriyordu. Körfez Savaşı’ndan tam 12 yıl sonra, Amerika Birleşik Devletleri Irak’a ikinci bir savaş daha başlattı. Bu savaş, ilkinden daha farklıydı çünkü Irak’ı işgal ettiği bir ülkeden çıkarmak için değil, doğrudan Irak’taki rejimi ve hedeflenen sistemi değiştirmek için harekete geçilmişti. Irak işgali yıllar öncesinde, daha 1997 yılında, PNAC adlı bir siyaset grubu tarafından dile getirilmişti.  ABD Savunma Bakanı Rumsfeld ve Başkan Yardımcısı Dick Cheney, bu grubun fikir babalarıydı. Hatta bu grubun, kurucuları arasında yer alıyorlardı. Washington’daki bir grup stratejist, akademisyen, kurdukları PNAC adlı “Think-Tank”le Irak’ın işgali tezini savunmaya başlamıştı. 

PNAC’in en kayda değer isimleri ise, sonradan George W. Bush yönetiminin en etkin isimleri haline gelecek olan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve Başkan Yardımcısı Dick Cheney idi. Gerçekte ABD önderliğinde istikrarlı bir dünya kurmak gibi makul bir amaçla yola çıkmış olsalar da, bu amacın Ortadoğu’da bir savaş gerektirdiği fikrini akademik çevrede dile getirmeye başlamışlardı. Başarılı da oldular. Ve bu stratejinin mimarı fikir babası 25 yıllık muazzam bir kariyere sahip kişi DONALD RUMSFELD’di.

Donald Rumsfeld, 9 Temmuz 1932’de Amerika’nın Orta batısındaki Illinois eyaletinde doğdu. Dedesi Almanya'nın Bremen şehrinden gelmişti. Durumları çok iyi değildi. Fakat Rumsfeld ailesi hırslı bir aileydi. Çalışkan ve azimli bazı önemli lobilerinde desteklerini almışlardır. Princeton Üniversitesi'nden 1954 yılında mezun olduktan sonra, ABD Donanması'nda üç yıl havacı olarak askeri görevini yerine getirdi. 1962'de ABD Temsilciler Meclisi'ne seçildi ve daha sonra üç kez yeniden bu göreve seçildi. 1969'da Pres başkanlığına Kongre'den kendi isteğiyle istifa etti. Richard Nixon'ın Ekonomik Fırsatlar Ofisinde görev yaptı.  Rumsfeld, 1960'ların sonundaki başkan Richard Nixon'ın yardımcısı olarak göreve gelmişti. Nixon'ın konuşmalarının kaydedildiği Watergate skandalından Nixon ve hırslı yardımcıları John Ehrlichman ve HR Haldeman'ın Rumsfeld'i ihtiraslı, güvenilmez ve açıkgöz biri olduklarını siyaset sahnesinde görüyoruz. Richard Nixon 1974 yılında istifa etmek zorunda kaldığında, Rumsfeld kurnaz biri olduğunu açıkça gösterdi. Yeni başkan Gerald Ford, Rumsfeld'i önce Kurmay Başkanı, ardından da Savunma Bakanı yaparken Rumsfeld'in himayesindeki yardımcısı Dick Cheney'i Beyaz Saray Özel Kalemi olarak görevlendirmişti. Sovyetler Birliği ile yumuşama peşinde olan Dışişleri bakanı Henry Kissinger’ın dış politikasını, birlikte sistematik olarak ekarte bile ettiler. Rumsfeld ve Cheney de ABD'nin Vietnam'da yaşadığı aşağılayıcı yenilgiyi tersine çevirmeye uğraştılar ve 1970'lerin sonlarında gelişen ikinci Soğuk Savaş'ın temelini atmışlardır diyebiliriz. Başkanların sistemlerini oluşturan kişilerdir. Ronald Reagan'ın Orta Doğu temsilcisi oldu. Aralık 1983'te Irak diktatörü Saddam Hüseyin'le tanışmak için Bağdat'a gitti. Donald Rumsfeld Saddam'a, "Dünyadaki ve bölgedeki dengenin önemi üzerindeki düşüncelerimiz Irak'ın anlayışına çok benziyor" açıklaması o dönem çok ses getirdi. Bir başka ifadeyle ABD, İran'ı dengeleyecek bir güç olarak Irak'ı kullanmak işine gelecekti.  Ronald Reagan ve Rumsfeld, Saddam'ın hem İran'a hem de Kürtlere karşı kimyasal silah kullandığı istihbaratını görmezden geldiler. Saddam'ın suçları, İran'ın yenilgisi ve Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra, ancak bölgesel hırslarının ABD'nin Orta Doğu egemenliği için bir tehdit haline gelmesinin ardından duruma müdahale etmek zorundaydı. Rumsfeld, 1991'deki birinci Körfez Savaşı'nda ABD liderliğindeki koalisyonun Saddam'ı yendiğinde, Başkan George W. Bush'un Saddam'ı devirmemekle yanlış yaptığını iddia eden neo-muhafazakâr lobiye destek verdi. Tam on yıl sonra Bush'un oğlu George W. Bush'un Başkan olmasıyla Rumsfeld, bu yanlışı düzeltme fırsatı buldu. Irak'ı hedef alan strateji, o dönem Donald Rumsfeld'in savunma bakan yardımcısı olan Wolfowitz tarafından açıkça organize edilmişti. Abu Ghraib hapishanesinde ayrım gözetmeksizin gerçekleştirilen silah kullanımı ve işkence, ne de mezhep savaşını teşvik etme stratejisi işe yaradı. Başkan Bush, Kasım 2006'da Rumsfeld'i istemeden de olsa görevden almak zorunda kaldı. Washington'un  bağımlı rejimi, 2011'de ABD birliklerini Irak'tan çekilmeye zorladı. Rumsfeld gençliğinde ABD'nin Vietnam'daki yenilgisiyle boğuşmuştu. Ama daha da büyük bir savaşın ve insanlık suçunun mimarı yaptı. ABD’nin Irak ve Afganistan’ın işgali sırasında savunma bakanlığı görevini yürüten Donald Rumsfeld, 88 yaşında hayatını kaybetti.Arkasında maalesef düzelemeyen bir demokrasi ve bataklık bıraktı. ABD’nin C-17 nakliye uçağıyla dünyada ki ABD birliklerine hitap etmekten ve Büyük Amerika yalanını anlatmaya bayılırdı. Tarih onu yaptığı bu insanlık suçundan dolayı unutmayacak.