Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
ABD'nin Yeni Dünya Dengeleri
Hasan Birgül
ABD'nin Yeni Dünya Dengeleri
06.01.2021 Çarşamba 11:46

Müzikal prodüksiyonların esas kısımlarından olan sahne dekorları, dinleyici kitlesini görüp dinlemek üzere oldukları durumlara hazırlamak için gerekli atmosferi yaratırlar. Benzer şekilde ABD’nin Orta Doğu’daki politik draması da medyanın yansıttığı bir kültürel fona karşı oynanmaktadır. CIA’nin Merkezi Referans Dairesi tarafından sağlanan özetler ve biyografik veriler çoğunlukla geniş kapsamlı ve son derece ayrıntılı olsalar da ancak belli bir çevreye dağıtılmaktadırlar.  Sistemin kısıtları içerisinde faaliyet gösteren lobiciler ve yerli baskı grupları, önce siyasetçilere erişmek ve sonra da onları kendi gündemleri lehine politikalar benimsemeye ikna etmek için egemen kültürel ortamı manipüle eder ve kullanırlar. Joe Biden ve ekibinin bu politika ekseninde bir süre hareket edeceği gözlemleniyor. Atak bir ABD değil stratejik perspektifte bir politika izleyeceğiz. ABD’nin Ortadoğu bölgesiyle ilişkisindeki önceliği, bölgeden enerji temin etmekten çok, enerjiyi bu bölgeden temin edenler üzerinde net kontrol sağlayabilmek. Uluslararası Enerji Ajansı’nın geçmiş dönemdeki raporu dikkat çekici olmuştur. 20 yıl içerisinde ABD, dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi olacağından bahsedilmişti. ABD’nin askeri varlığı gittiği yerde ne yaparsa yapsın hoş karşılanmıyor artık demokrasi vaatleri olumlu karşılanmıyor. Dünyadaki küresel denklem, stratejik yönelim olarak ağırlığın Orta Doğu’dan Çin’i kuşatacak şekilde Asya’ya yönelmesi Ortadoğu siyasetinde boşluklar ve gri alanlar yarattı. ABD’nin 46. Başkanı seçilen Joe Biden’ın döneminde siyasetteki gri alanların nasıl dolacağı merak konusu olmuş durumda 20 Ocak’tan sonra nasıl bir politika şekillenecek göreceğiz. Trump’ın Orta Doğu’daki dürtüsel politikalarının tersine, daha geleneksel bir ABD duruşuna geri dönmesi ve bölgesel jeopolitiği yeniden canlandırması bekleniyor. Hatta Hillary Clinton: “Trump'ın son görevi ülkeye ve dünyaya verebileceği hediye, görevdeki son 15 gününde İran'la bir savaş başlatmamaktır. “Açıklaması İran’la yeniden masaya oturulacağının göstergesidir. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) tarafından kaleme alınan bir raporda, Biden yönetiminin hem İran gibi konularda ABD politikasının yeniden belirlemesi hem de bölge genelinde normatif değerlere saygı gösterilmesi için çalışacağı netlik kazanmış gibi duruyor. Biden’ın ılımlı siyaseti halinde Tahran ile birçok alanda diplomasi fasılları açılacağı kulaktan kulağa dolaşıyor. Joe Biden’ın dış politika önceliği kuşkusuz ilk olarak Orta Doğu olacak. Fakat Avrupa ile ilişkiler, Çin ve Rusya gibi küresel rakipleri ile mücadele Biden’ın dış politikasında Orta Doğu, Latin Amerika, Afrika ve Güney Asya gibi bölgelerin önüne geçecektir. Zira ABD’nin küresel siyasetteki liderliğine meydan okumalar Doğu Asya, Avrupa ve Rusya’dan geliyor. Orta Doğu’nun Biden ’ın dış politikasında alacağı yer konusundaki temel parametrelerden biri de bu olacaktır. Yani Çin ve Rusya’yı sınırlandırma politikasında Orta Doğu ülkelerinin de ABD’nin yanında olmasını isteyecek. İkinci önemli konu ise, her zaman olduğu gibi Amerika’daki İsrail lobisi olacak. İsrail lobisinin, ABD’deki gücünü kullanarak Washington’a Orta Doğu’da rasyonel olmayan adımlar attırdığı gerçeğini de hatırlayarak, Biden ’ın bu iki stratejin çatışması durumunda ne yapacağı Amerika’nın Orta Doğu politikasının yönünü belirleyecek. Biden için Orta Doğu’da bir başka kaygı sebebi ise askerî açıdan iddialı bir Rusya’dır. ABD’deki Demokratlar, Rusya'ya pek takıntılı değildirler ancak Trump'ın 2016 seçim zaferine müdahil olmalarından dolayı Rusya’ya karşı bir intikam besliyorlar gibi gözüküyor. Biden, Birleşmiş Milletler ve NATO gibi uluslararası örgütlere olan sistemsel inancı yeniden dizayn etmek isteyecek ve Rusya'ya karşı desteğe ihtiyaç duyacağı için Avrupa'yı yanına almak isteyecektir. Transatlantik cephesi, Rusya'nın Kırım, Suriye ve Libya'daki müdahalelerinden hoşnut gözükmüyor.

Biden yönetimi dikkatinin bir kısmını Ortadoğu'dan Doğu Avrupa'ya mutlaka kaydıracaktır. Esnek bir politikacı olarak Trump, geleneksel Amerikan dış politika kurumlarından yani Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon'la ilişkileri olumlu değildi. Trump bu kurumların başkanlarını değiştirdi ve Ortadoğu politikalarını kişisel temasları veya en güvendiği damadı ve danışmanı Jared Kushner aracılığıyla yürütmeyi seçti çünkü güven kaybı yaşadı. Joe Biden, Ortadoğu’daki liderlerle Trump ‘tan daha fazla kurumsal düzeyde diplomasi geliştirecek. Fakat bu durum, daha yavaş karar alınmasına neden olacak ve bazı Trump politikalarının tersine çevrilmesi epey vakit alacaktır. Obama döneminde uzun müzakereler sonucunda "akıllı yaptırımlar" tehdidiyle İran'la anlaşmaya varmıştı. Trump ise İran'a sert yaptırımlar uyguladı ve set çekmişti. İran'ın yeni yönetimle anlaşma yapmaya istekli olması nedeniyle bu durum, İran'ı olumsuz şartları kabul etmeye zorlamak için Biden'a ilave manevra stratejisi sağlamaktadır. Ayrıca İran, Körfez bölgesi, Suriye, Irak ve bir dereceye kadar Yemen'deki ABD çıkarlarını etkilemektedir. Obama yönetimi ve Trump yönetimlerinin İran'ın rolünü güçlendiren aşırı politikaları nedeniyle ABD Körfez'de erozyona uğramıştır. Şu an ne kadar ince bir hat üzerinde olsalar da 20 Ocak sonrası Körfez’de etkili siyaseti görebiliriz. MOSSAD tarafından gerçekleştirilen İranlı Nükleer Bilimci Muhsin Fahrizade suikastı, Trump yönetiminin ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, Biden-İran yakınlaşmasını daha gerçekleşmeden önce sabote etti. Biden, Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle suçlanan Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın yönetimi altındaki Suudi Arabistan’a olasılıkla daha az önem verecek. Suudi Arabistan bu durumu anladı ve diplomatik yakınlaşmalar gösteriyor.

Çok Taraflı İstikrar

Trump daha çok liderlerle kişisel ilişkilerine dayanan ikili ilişkileri tercih ederken, Biden’ ın müttefiklerle diyalog sürecinde daha çok taraflı bir yaklaşım benimsemesi şekillenmiş durumda. ABD’nin bölgeye yönelik dış politikasında keskin bir değişiklik beklenmiyor. Fakat kesinlikle daha farklı bir ton ve diyalog şekli olması öngörülüyor saygıdeğer okurlar. Biden’ ın, on yıldan beri devam eden Suriye Savaşında daha etkili bir politika ve strateji geliştirmesini bekleyebiliriz.  Biden, Suriye’nin demokratik dönüşümünü desteklemek üzere Cenevre sürecinin ilerlemesini sağlayarak Suriye sahnesini tekrar bir hareket getirme amacında gözüküyor. Fakat; PKK/YPG’yi durdurarak Suriye’yi bölen politikalara son verebilir ve destek olmaktan vazgeçebilir. Obama, kötü şöhretli IŞİD terör grubuyla savaşmaya yönelik bir bahane olarak PKK’yı silahlandırmayı seçmişti, Trump ise Suriye’den koşarak kalıcı olarak terk etmeye çalıştı. Ancak temel Amerikan dış politikası bu değişime karşı çıktı. Bakalım; ABD’nin 46. Başkanı Joe Biden nasıl bir diplomatik denklem oluşturacak bunu adım adım göreceğiz.