Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Sultan Abdulhamit Han
Ergin Külünk
Sultan Abdulhamit Han
14.04.2020 Salı 11:21

Hayırlı günler olsun efendim. “Korona günlerinden” yeniden merhaba. Herkesin bulunduğu durumun İdrakinde olduğuna inancımı paylaşarak sözlerime başlıyorum. Millet olarak tarih boyunca bir çok imtihanı sabır, metanet, basiret, feraset, azim, gayret ile geçtiğimiz kayıt altındadır.

Bu giriş cümlesinden sonra

İşlerimiz bereketli ola,

Aşlarımız lezzetli ve helal ola.

Bugün kısa bir not paylaşıyoruz;

Bahse konu olan cennetmekan Sultan II. Abdülhamid Han. Bu aziz sultanımızla ilgili anlatacak söylenecek ve yazılacak o kadar çok şey var ki… bugün hakkında söylenenler ile ilgili kısacık bir iki alıntı yapmak istiyorum:

Osmanlı Devleti hacılar için su yolları, konaklama tesisleri ve misafirhaneler yaptırmıştır.

Hac ibadetini yapmak isteyen hacıların kolay ve güvenli bir şekilde yolculuk yapmalarını sağlamak için Hicaz Demiryolu inşa edilmiştir.

1901'de Şam'da inşasına başlanılan demiryolu, 1908'de Medine'ye ulaştırılarak tamamlanmıştır.

Hicaz Demiryolunun masrafları ise başta Abdülhamid Han olmak üzere tamamen İslâm dünyasından toplanan yardımlarla karşılanmıştır.

Hindistan, İran, Fas, Tunus, Cezayir, Türkistan, Sumatra, Java ve Malezya Müslümanları açılan yardım kampanyalarına katılmışlardır.

Bilhassa Afganistan Sultanı Amir Han, en büyük yardımı yapan şahıs olmuştur.
Abdülhamid Han burada en çok Şerif Hüseyin ailesi ile meşgul olmuştu. Suriye'de ise eşraftan zzed Hulo, Necip Melhame ve Rufaî Şeyhi Ebu'l- Huda'yı Yıldız Sarayı'nda misafir ederek onların gönlünü almış, Suriye Müslümanları da sonuna kadar Osmanlı'ya sadık kalmıştır.(1)

İngilizlerin yeni bir halife çıkarma gayretleri:

Sultan Abdülhamid'in İttihad-ı İslâm politikası İngilizleri hayli tedirgin etmişti. Onu tesirsiz hâle getirmek için Hindistan Müslümanları üzerinde baskı ve şiddet uygulamışlardır.

Arap ülkelerinde ise daha başka yollar izlediler. Buralarda "Arap Halifeliği" veya "Arap Irkçılığı" ön plâna çıkarılmıştır.

Özellikle halifeliğin Osmanlı'dan alınması için "Halife Kureyş'ten, Araplardan olmalıdır." propagandasını yapmışlardır.

Halife adayları da, Mısır Hidivi Tevfik Paşa idi. Bu propagandanın tesirinde kalan Tevfik Paşa, halifelik konusunda bir ara epeyce ümitlenmişti.

Bu gelişmeler üzerine Abdülhamid, Kahire'deki Mısır Yüksek Komiseri Ahmed Muhtar Paşa vasıtasıyla Mısır gazetelerine nişan vererek, hediyeler göndererek Osmanlı lehine yayımlar yaptırmıştır.

Kahire gazeteleri, Halifenin Kureyş'ten değil, kuvvet ve kudret sahibi Müslümanların içinden olması gerektiği şeklinde yayımlar yapmışlardır.

İngilizler, bundan netice alamayınca, bu defa da halifeliğin tarihî ve dinî temelleri kalmadığı şeklinde propagandaya başlamışlardır. "Hilafet Abbasilerle sona ermiştir, ondan sonrası sahtedir.", "Hilafet Bağdat'ın düşmesi ile birlikte sona ermiştir.

Memlûkler tarafından canlandırılışı cansız bir gösteri, Osmanlı'nınki ise rüyadır." diyorlardı.

Bir de Alman İmparatoru Wilhelm'in 1898'de Şam'da Selahaddin-i Eyyübî Türbesi'nin başında yaptığı meşhur "Şam Nutku", İngilizleri çok rahatsız etmişti. Wilhelm nutkunda şunları söylemiştir:

"Burada bütün zamanların en kahraman askeri Sultan Selâhaddin'in mezarı önündeyim. Majesteleri Sultan 2. Abdülhamid'e misafirperverliğinden dolayı teşekkür borçluyum. Gerek Majeste Sultan, gerekse halifesi olduğu dünyanın her tarafındaki 300 milyon Müslüman bilsinler ki, Alman İmparatoru onların en iyi dostudur."

İngilizler bu safhadan itibaren tehlikeli bir faaliyete girişerek, din duygusunu silip süpüren ırk esasına dayalı Arap milliyetçiliğini tahrik etmeye başlamışlardır.2

2. Abdülhamid'in 27 Nisan 1909'da tahttan indirilerek Selanik'e sürgüne gönderilmesi, İslâm dünyasında oluşan hilâfet eksenli heyecanın da sönmesine sebep olmuştur.

1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı'nın yıkılması ve hilafetin kaldırılması üzerine 1926'da Kahire'de ve 1931'de Kudüs'te yeni bir halifenin seçilmesi hususundaki gayretler ise neticesiz kalmıştır.

Böylece, asırlarca Osmanlı'ya ve bütün İslâm dünyasına ruh veren ve 2. Abdülhamid'le siyaset sahnesinde önemli bir yer bulan İttihad-ı İslâm düşüncesi, bir gaye-i hayal olarak müminlerin zihinlerinde kalmıştır.

Dipnotlar
1. Kocabaş, age, s.254.
2. Yusuf Hikmet Batur, Türk İnkılâbı Tarihi, C.I, s.118-119, Ankara 1995.