Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Küpünü Doldurmak
Ergin Külünk
Küpünü Doldurmak
02.03.2020 Pazartesi 16:26
Yaşadığımız ülkenin geçmişi, yani her şeyi ile bizim tarihimiz. Kanaatimce bize düşen; yaşananlardan ibret almak ve tecrübeler çıkarmak üzere hareket etmektir. Bu meyanda, tarihimizde yaşananlar ile alakalı olarak bazı yanlış işleri ve insanları deyimlerimiz vesilesi ile burada konu ediyoruz.

Bu ne o insanları yerden yere vurmak için, nede o insanların yaptıkları yanlışlara sahip çıkmak içindir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi sadece ibret almak. Ve yaşanmışlıklardan imbiklenen tecrübeleri bilgi dağarcığımıza koymaktır dileğimiz vesselam….

Gelelim deyimimize;
Bugün sizlere “Küpünü Doldurmak” isimli çok kullandığımız bir deyimimizi ve hikayesini anlatmak istiyoruz:

Osmanlılar döneminde yargıçlara "kadı" denilir ve kadılık makamı devlet hiyerarşisinde ve efkarı umumiyede (kamuoyu) çok önemli bir makamdı idi.

Kadılık kadar suiistimale açık, başka bir meslek daha bulmak zordur. Özellikle de taşrada, yani Anadolu’da. Çünkü kadılar, tamamen vicdanlarına dayanarak hüküm veren insanlardır. İman ve dürüstlük, menfaat ve nefis ile çarpışınca, genellikle hak ve adalet hâkim çıkar. Lakin istisnai de olsa bazen bu ikinci gruba dahil şahıslarda galip çıkar: Hele bir de hesap soran yoksa! Bu durumda halk, kadı huzuruna çıkmaktan köşe bucak kaçacaktır elbette!

Her ne kadar "Kadı anlatışa göre fetva verir!" ise de Osmanlı'nın son dönem kadıları için "Davacın kadı olursa, yardımcın Allah olsun!" denilmiştir. Çünkü bu mesleği kabul etmemek için hapis yatmaya razı olan İmam-ı Azamlar çağı geçmiş, yerine "Kadı ekmeğini karınca yemez!" anlayışını ortaya koyan bir kadı hâkimiyeti devri başlamıştır.

Ömrünü mahkemeler icra etmekle geçiren nice kadıların Mahkeme-i Kübra'yı unutmaları elbette acıdır! Ancak hepsini aynı kategoride değerlendirmek de elbette haksızlık olur. Birkaç kadı kötü icraat yapınca, bunun hepsine teşmil edilmesi doğru değildir. Elbette, kişilerin insani zaafları vardır. Ancak halk nazarında en dürüst olması gereken kişiler de şüphesiz kadılardır. Halk, kendinde leke kabul edebilir; ama kendisi hakkında hüküm veren kadıda asla!

Rivayete göre "küpünü doldurmak" deyiminin ortaya çıkmasına neden olan olay, şu şekilde meydana gelir. Eski dönemlerde, Rumeli'de bir kasabaya bir kadı tayin olunmuştur. Kadı zulüm ve eziyette kısa zamanda halkı canından bezdirir. Kasabalı, İstanbul'a bir heyet gönderir ve durumu anlatır.

Padişah, kadıyı görevinden azleder. Kadı, kasabayı terk etmek için evinin eşyalarını kağnılara yükler. Halk onu uğurlamaya gelmiş gibi evinin önüne toplanıp tecessüsle malını mülkünü gözetlemektedir.

Kasabaya çulsuz gelen kadının üç-dört kağnıya sığmayan eşyaları yüklenir. Son olarak kadı, evin mahzeninden bir küp çıkarır.

Neyse!.. Kâhyalar küpü zorlukla taşımışlar. Kadı küpü kağnıya yüklemeden evvel yere koydurtmuş, sonra merakla seyreden halka,
— Yaklaşın, demiş, yaklaşın; size bir şey göstereceğim! Herkes gelip merakla küpe bakmış. Görmüşler ki koca küp altınla dolu. Tabiî ki bunlar, kendilerinden alınan altınlar. Halk gözlerine inanamamış hâlde, şaşkın şaşkın bakarken kadı söze başlamış:

— Ey ahali! Size acıyorum. Hâliniz harap, istikbaliniz hazin!.. Bakın hele şu küpe! Dolmasına iki parmakçık yer kalmıştı. Sabredemediniz!.. Şimdi, yeni gelen kadı boş küp ile gelecek. Bense küpümü doldurmak üzereydim. Küpümü doldurduktan sonra, sizin için de çalışacaktım. Hizmetimden kendinizi mahrum bıraktınız. (!)
…..
Evet sevgili okuyucular, bugünkü deyimimizin hikayesi bu. İbretler alemine bir yazı daha gönderdik…