Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Gerçeğin Peşinde Cesur Bir Yiğit SADIK ALBAYRAK
Dr. Ömer Aydın
Gerçeğin Peşinde Cesur Bir Yiğit SADIK ALBAYRAK
16.04.2020 Perşembe 09:42

Sadık Albayrak milli ve dini kültürümüzün, medeniyetimizin yok olup gitmemesi ve unutulmaması için ömrünü adamış bir dava adamıdır.

Bizim neslimizin ve bütün gelecek nesiller üzerinde oynanan bedeli çok ağır olacak bir oyunu, karşılığında hayatını feda edecek kadar bir gözü karalık içinde bozan kahramanlardan biridir Sadık Albayrak.

İnsanımızın medeniyet kökleriyle irtibatları kesilmek istenirken, Sadık Albayrak cesaretle bir adım öne çıkarak, o irtibatı muhafaza etmek için adeta göğsünü, bedenini siper etmiştir.

Köklerimizi budayarak bizi aslımızdan koparmak isteyenlere karşı, asil bir duruştur Sadık Albayrak.

Hikmet dolu ilimle yola çıkan Sadık Albayrak ve dava arkadaşları, geleceğin Türkiye'sini inşa etmek için ömürlerini harcadılar. Nihai hedeflerine ulaşamamış olsalar bile, hayal ettiklerinde fazlasını başardılar.

Sadık Albayrak gibi fedakar, cefakar ilim ve gönül insanları olmasaydı, geçmişten günümüze elimizde çok az şey kalırdı.

Mukaddes davası uğruna defalarca hapis yatan Sadık Albayrak, bir gün dahi ürkeklik, gevşeklik, pişmanlık sergilememiştir. Cezaevinde bile, bir düşünce insanı geleceğe nasıl hazırlanması gerekiyorsa, öyle hazırlanmıştır.

Biz, onun sayesinde, bize anlatılanların, gerçeklerden çok farklı olduğunu öğrendik.

Fikri ile zikri bir, kalpleriyle dilleri bir, ruhlarıyla vücutları bir, düşündüğü ile yaşadığını örtüştüren Sadık Albayrak gibi gönül erleri sayesinde medeniyetimizi bugünlere taşınmıştır.

Bizim nesil ve bizden sonrakiler, Onun çabaları, araştırmaları, eserleri sayesinde, geçmişin aslını, geleceğin tasavvurunu idrak edeceklerdir.

Sadık Albayrak dava, hakikat ve mücadele çilesini yeni nesillere miras bırakan dava adamları zincirinin önemli bir halkasıdır. Onun kitapları kadar, hayatı da bir eserdir. Kitapları ilimle yoğrulduğu kadar, hayatı da ilimle yoğrulmuştur.

Sadık Albayrak, kitaplarında gerçeği anlattığı kadar, hayatıyla da sırat-ı müstakimi, doğruluğu, diklenmeden dik durmayı bizlere göstermiş ve anlatmıştır. Bu uğurda hapislerde yatmış, ömrünün büyük kısmını ağır ceza mahkemelerinde, sıkıyönetim mahkemelerinde, DGM'lerde hakim karşısında geçirmiştir.

Bütün yıldırma girişimlerine karşı, davasından, düşündüğü fikri zikretmekten geri durmamıştır.

İlim ve hakikat peşinde elde ettiği belgeleri yayınlarken, milletten saklanan bilgileri, fikirleri yayınlarken, herhangi bir hesabın derdine ve korkuya düşmemiştir.

Sırtında ince bir kaban, rüzgarın dikine, Divanyolu yokuşunu hızla yürüyen adama, "FIRTINA" derlerdi Hukuk Fakültesi öğrencileri. O adam SADIK ALBAYRAK’tı.

Bunun nedeni şuydu; Ordinaryüs Profesör Sulhi Dönmezer, fikir suçlarından bahsederken, şöyle demişti; "Hep 141/142'den bahsediyorsunuz, bunun bir de 163'ü vardır, hiç bunu görmezsiniz". Ön sıralarda oturan solcular hocaya, "163'ten yargılanan mı var? Fikir mağduriyeti hep 141/142 dendir, sağcılarda fikir yok çünkü" demişlerdi. Hoca, "Sadık Albayrak diye bir yazar var, O hep fikirden yargılanıyor. Adam gece gündüz 163 le uğraşıyor” deyip, derse devam etmişti.

Sadık Albayrak’ın devamlı yargılanıp, hapis yattığı TCK 163. madde şöyleydi:

" Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse beş yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır."

TCK 163.madde, 141 ve 142.madde ile birlikte 1991'de kaldırıldı. Fikir ve düşünce dünyası rahatladı.

Çalışkan, üretken, arşivci bir gazeteci yazar olan Sadık Albayrak, hayatı boyunca ilmin namusuna, kalemin namusuna, yazının ve fikrin namusuna bir damla dahi leke düşürmemiştir.

Herhangi bir insana, aklın ve düşüncenin kiralanmasına şiddetle karşı çıkan, evlatlarını ve gençleri  yetiştirirken de bu prensibe çok önem veren Sadık Albayrak, İslami camianın FETÖ METÖ işlerine uzak duran isimlerinin başında gelmektedir.

Bugünkü ve gelecek nesiller, Onun sadece kitaplarını değil, bir kitap kadar değerli hayatını da ibretle okuyacaklar ve okutacaklardır.

Sadık Albayrak gazetecidir, yazardır, düşünürdür. İdealisttir. Vicdanlıdır. Ahlaklıdır. Aydın olma namusuna sahiptir. Hayatı ve eserleri genç nesle ilham vermiştir, verecektir. 

Rızkını kalem ve daktilo gücüyle kazanan Sadık Albayrak, hayatının önemli bir bölümü geçim sıkıntısı içinde geçirmiştir.

23 Kasım 1982 de Silivri Cezaevi’nden oğulları Serhat ve Berat’a gönderdiği mektubunda şöyle diyordu;                               

“Biliyorum, çağın gerektirdiği ve arkadaşlarınızda var olan imkanları siz de istersiniz. Ama olmadı. Belki olmayacak da. Kiradan kurtulamayacak, elalem yanınızdan gazlayıp geçerken, sizler çamurlu yollardan ıslak ayakkabılarla eve koşacaksınız.

SIKI BİR TRABZONSPOR TARAFTARI OLAN SADIK ABİYLE 1994-1996 YILLARINDA MERT RADYO’DA BİRLİKTE PROGRAM YAPARKEN VE FATİH OĞUZHAN’DAKİ HANESİNE YAPTIĞIM ZİYARETLERDE KENDİSİNDEN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM, FEYZ ALDIM.

BABA DOSTUMUZ SADIK ALBAYRAK'I TANIMAKTAN, ONDAN FEYZ ALMAKTAN, ONUNLA AYNI YOLUN YOLCUSU OLMAKTAN BÜYÜK MUTLULUK DUYUYOR VE ŞÜKREDİYORUM.

SADIK ALBAYRAK KİMDİR ?

15 Şubat 1942 tarihinde Trabzon Of/ Dernekpazarı Yenice Köyünde, Ulema bir ailenin en büyük oğlu olarak dünyaya geldi.

Dini bilgileri ve Kur’an-ı  Kerim’i köyündeki cami imamından öğrendi. Hafızlığa köyünde, babasından başladı. Babasının Trabzon’da açtığı manifatura dükkanı nedeniyle, köyde başladığı ilkokulu naklen geldiği Trabzon Cudibey İlkokulunda bitirdi.

1954 de Yeni açılan Trabzon İmam Hatip Okuluna kaydolup, yedi yılda bitirip, 1962’de imtihanla İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne girdi. Burayı gündüzlü olarak okudu ve 1966’da mezun oldu.

Öğrenciliği sırasında, 1964’de İstanbul Sultanahmet Camii kürsü vaizliğine tayinle, askere gittiği 1967 ortalarına kadar, Beyazıt, Şehzadebaşı, Fatih gibi İstanbul’un “Selatin Camilerinde irşad vazifelerinde bulundu.

1964-1967 yılları arasında Yeşilay’ın gençlik başkanlığını yürüttü, okullar arasındaki “münazara” yarışmalarının düzenleyicisi ve yöneticisi oldu.

Yüksek İslam Enstitüsü öğrenci derneği üyeliği ile beraber Mezunlar derneği başkanlığını da bir müddet yürüttü. Bu arada İslam Medeniyeti Vakfı’nın kurucusu oldu.

1970’den itibaren, İstanbul Müftülüğüne bağlı Şeriyye Sicilleri Arşivi’nde sekiz yıl uzman olarak çalıştı. Bu arşivdeki çalışmaları ile ortaya koyduğu eserlerin temel dinamiği, orijinal belgelere dayanmış olmalarıdır.

70’li yıllarda “Bab-ı Ali”de Sabah, Yol, Ufuk, Yeni İstiklal, Sebil, vb. gazete ve dergilerde yazıları çıktı. Mart 1977 de çıkmaya başlayan “Yeni Devir” gazetesinde sürekli “Mizan” başlığı altında günlük yazılar yazmaya başladı. Günlük yazıları ve eserleri, memurin kanununa aykırı görülerek, 1978’de memuriyetine son verildi.

Haziran 1977’de, MSP’den Trabzon Milletvekili adayı oldu.

1977’de İskilipli Atıf Efendi’nin bir eserinden dolayı, Merhum Necip Fazıl’la birlikte, İstanbul Toplu Basın Mahkemesi’nde yargılandı. 1981’de bir eserinden dolayı mahkum oldu ve dokuz ay süreyle Silivri kapalı cezaevinde yattı.

1979’dan itibaren Milli Gazete’de “Mizan” köşesindeki yazılarına devam etti ve bir süre danışmanlık yaptı.

Gazetedeki yazılarından ötürü, 12 Eylül sonrası aralıksız Sıkıyönetim, DGM ve Ağır Ceza Mahkemelerinde hakim önüne çıktı.

1989 yılı Aralık ayına kadar, on iki yıl adliye kapılarında çile doldurdu.

Sürekli konferans, sohbetler ile arşiv ve kütüphaneleri dolaşarak eserlerine malzeme aradı.

1991 ve 1995 seçimlerinde RP’den İstanbul milletvekili adayı oldu.1999 seçimlerinde FP’den aday olduysa da, tabanın sesinin listelerde gerekli yansımayı bulmamasına bir tepki olarak adaylıktan çekildi.

1996’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde kültür danışmanlığına başladı. Bu arada gazetedeki yazılarına devam etti.

1970'lerden 2003'e dek aktif gazetecilik yapan, kitaplar yayınlayan ve bu nedenle hem ödüller alıp, hem de hüküm giyen bir kalemdir Sadık Albayrak.

1981'de Türkiye Yazarlar Birliği tarafından "Son Devir Osmanlı Uleması" eserinden dolayı birincilik ödülüne layık görülen usta yazar, Milli Gazete'de ve AK Parti'nin kuruluşundan itibaren Yeni Şafak'ta  köşe yazarlığı yaptı. 

Bugünlerde, iki kitap üzerinde çalışmakta olduğunu, her ikisinin de “hatırat” niteliği taşıdığını, Siyasi çizgisini içeren eseri “Vekil Değil, Mütevekkil Bir Adam”, yazarlığı ile ilgili serüvenlerini içeren eserin de “Solaklı Deresi, Neresi?” adını taşıyacağını öğrendim.

SADIK ALBAYRAK, OĞLU BERAT ALBAYRAK'IN CUMHURBAŞKANIMIZ ERDOĞAN'IN KIZI ESRA ERDOĞAN'LA EVLENMESİ ÖNCESİNDE, YENİ ŞAFAK'TAN VE İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ'NDEKİ DANIŞMANLIK GÖREVİNDEN İSTİFA EDEREK İNZİVAYA ÇEKİLDİ.

Son olarak, Sabah Gazetesi duayen yazarı Yavuz Donat’ın yakın zamanda yayınlanan yazısından bir bölüm aktarayım.

"Korona fırtınası başlayınca... Sadık Albayrak, İstanbul'u terk etti.

Ferdi Tayfur'un "Hadi gel köyümüze geri dönelim" dediği misal...

"Ver elini baba ocağı... Trabzon'da bir köy..."

Sadık Albayrak da kendisi için bir dünya yaratmış:

Geç yatıyorum... Gazete... Kitap... Televizyon... Sabah namazından sonra uyuyorum... Öğleye kadar. Öğleden sonra... Çiçekler... Bahçe... Ağaçlar... Bu yıl iyi meyve olacak... Patates, soğan, salatalık ekiyorum. Kıtmir (Sadık Bey'in köpeği) kapıda bekliyor... Tavuklar da peşimden ayrılmıyorlar.

Organik yumurta Yumurta çok... Gezen tavuk yumurtası.
Sadık Bey'in yiyeceği... Bir iki yumurta... Gerisi ne olacak?

Dostumuz gülmeye başladı:

-Torunlara göndereceğim... İstanbul'a.

Dağlar... Dağlar...

Koronalı günler geçince... "65 yaş yasağı" sona erince... Ne yapacak?

Sadık Albayrak kararsız:

Kararı Ramazan'dan sonra vereceğim... Belki İstanbul'a dönerim... Kitaplar yığılıydı... Kabaca tasnif ettim... Düzenleyip kütüphaneme yerleştireceğim.

Ya da dağa çıkarım... Parma'ya... Köroğlu ne diyor?... Ferman padişahın dağlar bizimdir.
Parma... Yükseklerde bir yayla... Dağ... 2 bin metre.

Sadık Bey... Kendi söylemiyle... Orada doğayla haşır neşir oluyor, hayat buluyor.

Trabzonspor

Elbette konuştuk... Sadık Albayrak'ın önerisi:

Bu sezon bu haliyle, burada bitsin... Federasyon karar versin... Trabzonspor şampiyon ilan edilsin.
Seyircisiz bile olsa maç yapılamaz... Riskli.

Kimleri arıyorsunuz?... Dünürünüzle konuşuyor musunuz?

-Elbette... Reis... Çocuklar... İşleri zor... Allah yardımcıları olsun... Onlara dua ediyorum... Torunlar "Dede biz iyiyiz, sen de kendine iyi bak" diyorlar."

*    *    *

 

SADIK ALBAYRAK, KONUŞMALARI VE GÖRÜŞLERİ POLEMİK KONUSU YAPILMAMASI İÇİN TELEFONLARINI SÜREKLİ DEĞİŞTİREREK AİLE ÇEVRESİ DIŞINDA KİMSEYLE GÖRÜŞMEMEYE BAŞLADI.

BU YAZININ HAZIRLIK AŞAMASINDA, ARAMIZDAKİ ESKİ HUKUKA VE TÜM ÇABALARIMA RAĞMEN KENDİSİNE TELEFONLA DAHİ ULAŞAMADIĞIMI BELİRTMEK İSTERİM.

ESERLERİ

Sadık Albayrak, yıllarını araştırmaya ve yazmaya vererek 40' tan fazla akademik niteliği yüksek, tarihi ve toplumsal konuları ele alan kitap yayımladı. İlk kitabı "Sömürüye Karşı İslam", 1971 yılında yayımlandı. Onu "Yürüyenler ve Sürünenler", "Taşlaşma-Çağdaşlaşma", "31 Mart Vakası", "Osmanlı'da Sosyal Yapı ve İstanbul", "Doğu'nun İsyanı", "Tek Parti Döneminde Batıcılık", "Meşrutiyet İslamcılığı ve Siyonizm", "İslam Mezhepleri ve Tarikatları Tarihi", gibi farklı konu ve türdeki sayısız kitap takip etti.

Bu kitaplardan beş ciltlik "Son Devir Osmanlı Uleması" gibi bazıları, ödüller almış ve alanının en önemli başvuru kaynağı haline gelmiştir.

Sadık Albayrak, sadece telif eserler vermedi. Eski eserlerin bugünkü Türkçeye kazandırılması üzerinde de çalıştı. "Budin Kanunnamesi" ve "İlmin Karşısında Maddecilik" gibi kitapları latin alfabesine aktarıp notlarla açıkladı. Türk edebiyatında fantastik kurgunun öncüsü olarak gösterilmeye başlanan Filibeli Ahmet Hilmi'nin "Amak-ı Hayal"ini de okuyucuya ilk kez o tanıtmıştır.

Sadık Albayrak son olarak "Yiğit Düştüğü Yerden Kalkar" kitabıyla karşımıza çıktı. Kitabında TBMM'nin birinci ve ilk meclis olarak anılan döneminde, 1921-22 yıllarında yapılan siyasi ve fikri tartışmaları bilinmeyen yönleriyle ve farklı bir bakış açısıyla anlattı.

ARAŞTIRMA-İNCELEME:

Sömürüye Karşı İslâm (1971), 

Türkiye'de Din Kavgası (1973; 1992'de Religous in Turkey adıyla İngilizceye çevrildi), 

Budin Kanunnâmesi ve Osmanlı Toprak Meselesi (1973), 

Son Devrin İslâm Akademisi - Darül Hikmet-il İslamiye (1974), 

Şeriatten Laikliğe (1977; ayrıca Türkiye'de İslamcılık Batıcılık Mücadelesi adıyla, 1977), 

Devrimin Çakıl Taşları (1979), 

Şeriat Yolunda Yürüyenler ve Sürünenler (25 İslam aliminin mücadelesi hk, 1979), 

Doğunun İsyanı (1981), 

Son Devir Osmanlı Uleması (5 cilt, 1980-81, ek cilt 1996), 

Rahmet ve Savaş Peygamberi {1981), 

Manaho Deresi (Cezaevi Notları, gençlik dönemi anıları,1986), 

Taşlaşma- Çağdaşlaşma (12 Eylül sonrası Milli Gazete'deki yazıları, 1988),

İrticanın Tarihçesi-1: 31 Mart Gerici Bir Hareket (1987), 

İrticanın Tarihçesi-2: Meşrutiyet İslâmcılığı ve Siyonizm (1989), 

İrticanın Tarihçesi-3: Cumhuriyete Doğru-Hilafetin Sonu (1989), 

İrticanın Tarihçesi-4: Devrimler ve Gerici Tepkiler (1989), 

İrticanın Tarihçesi-5: Tek Parti Dönemi ve Batıcılık (1989), 

Çağdaş Devrim Yobazları (1991), 

Türk Siyasî Hayatında MSP Olayı {1989), 

Siyasi Boyutlarıyla Türkiye'de İslâmcılığın Doğuşu (1989), 

MSP Davası ve 12 Eylül (1990), 

İslâm Dünyası Nereye Gidiyor? (1991), 

22'sinde Bir Şehid / İbrahim Edhem (1992), 

Hilafet ve Halifesiz Müslümanlar (1992), 

Meşihat-Şeriat- Tarikat Kavgası (1994), 

Eski İstanbul'da Sosyal Hayat ve Çevre (1997), 

Osmanlı'da Sosyal Yapı ve İstanbul (1998), 

Meşrutiyet İstanbul'unda Kadın ve Sosyal Değişim (2002).

SADELEŞTİRME - DERLEME - TENKİD - TAHLİL:

A'mak-ı Hayat Filibeli Ahmed Hilmi'den, 1973), 

Huzur-u Akl-ü Fende Maddiyun Meslek Dalaleti (Filibeli Ahmed Hilmi'den, 1974), 

Şeriat Medeniyeti (İskilipli Atıf Efendi'den, 1975), 

Frenk Mukallitliği ve İslâm (İskilipli Atıf Efendi'nin Frenk Mukallitliği ve Şapka adlı eseri ve kitaplaşmamış yazılarından sadeleştirme, 1975), 

Afgani'ye Reddiye (Filibeli Ahmed Fevzi'den, 1976), 

Hilafet ve Halifesiz Müslümanlar (Mustafa Zihni Paşa'dan, 1980), 

İslam Mezhepleri ve Tarikatleri Tarihi (Haydarizade İbrahim Efendi'den, 1981), 

İskilipli Atıf Efendi ve Tüm Eserleri (1990), 

Tahirü'l Mevlevî - Matbuat Alemindeki Hayatım ve İstiklaı Mahkemeleri (1990), 

Hilafet-i Muazzama-yi İslamiye (Mustafa Sabri Efendi'den, 1992).

Twitter: @dromeraydin