Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Anladığınız Dilden Bağırsam, Sesimi Duyar Mısınız?
Ahmet Tezcan
Anladığınız Dilden Bağırsam, Sesimi Duyar Mısınız?
22.06.2020 Pazartesi 13:34

Önümüzde iki yol var; ya gündemde kalıp bugüne hatta âna dair meselelerle uğraşacağız yahut bugünü dün farzedip yarına dair düşünceler üreteceğiz.

İlki daha cazip, heyecanlı, bol adrenalinli. İkincisi kimsenin işine gelmiyor. 

Eskiler “Ömür bir gündür, o da bugündür” derdi. Hatta daha da ileri gidip “Ömür bir nefesten ibarettir” diyenler de vardı. Sezen Aksu'nun şarkısını bilirsiniz “Bir ömürlük misafiriz” der. Öyle idi.

Fakat geçti o günler. O ömür bitti.

Şimdi bir tweetlik misafiriz bu dünyada. Çoğu insan bütün birikimini en kabası 200 harflik metinlere dönüştürebilmek için harcıyor. Motto mu diyorsunuz siz Türkler, yoksa aforizma mı? Özdeyiş diyenleriniz de vardır belki.

En düşünürümüz bile tweetlerden ibaret kitabına Motto adını verdiğine göre tercihimiz edeben bu yönde olmalıdır.

Yeni tür bir toplumsal bağımlılık bu.

Mottozenlerden oluşan aforizman bir toplumun en düşünüründen en yönetirine kadar bütün fertlerinin söylem ve eylemi, en kabası 200 harfle ifade edilebilir olmak zorundadır.

Hadi bir misal vereyim:

Diyelim ki adınız Fahrettin Koca. Doktorsunuz, bir kamu kuruluşunda Sağlık Bakanı olarak çalışıyorsunuz. Önünüzdeki en büyük sorun, bütün dünyayı dize getirmiş olan Corona Virüs salgını.  

Her gün yüzlerce insan virüse yakalanıyor, onlarcası hastaneye yatırılıyor, kimileri günlerce ölümlerden ölüm beğendiği dehşet verici bir çabadan sonra iyileşiyor ama her gün onlarca insan da takati tükenip kendi nefesinde boğularak can veriyor. Hem insanların hastalanmaması, hem ölmemesi için çabalamak hem de sürekli uyarılarda bulunarak yapılan işlerle ilgili halka bilgi vermek zorundasınız.

Kaçamak şekerlemeler dışında size uykuyu haram edecek bir süreç bu. Yalnız da değilsiniz üstelik. Sizinle aynı şartlarda çalışmaya mecbur binlerce insanla birliktesiniz. İşte bütün bu yoğunluk ve kalabalık içinde yapıp etmelerinizi her gün belli bir saatte halka duyurabilmek için en kabası 200 harflik metinler oluşturmanız gerekiyor.

Basın toplantıları da yapsanız nafile. İnsanlar ne yaptığınıza ve ne söylediğinize değil, Twitter'da 200 harf ile ne yazdığınıza bakıyor artık. O yüzden aınız Fahrettin Koca da olsa, Sağlık Bakanı gibi bir sıfat da taşısanız halka kendi kelimelerinizle değil, bir aforizman üslubuyla motto tadında cümlelerle konuşmak zorundasınız.

“Hayat eve sığar” demek zorundasınız mesela. “Hatalı iyimserlik” gibi beyin çatlatacak bir anlatım biçimini üretmek zorundasınız. Çünkü gerçekte hayat eve sığmıyor, insanlar yol tabelası kılığına girip evden kaçıyor ve bütün bunlar twitter ana sayfasından akıyor olanca hızıyla. O hızı yakalamak ve hayatı en kabası 200 harfle bir tweete sığdırmak zorundasınız.

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca değil, ABD Başkanı Donald Trump da olsanız farketmiyor! Ömür dediğin top trend olma umuduyla uçup gidiyor.

Böyle bir ömrün yarını olmaz elbette. Dün ise ara sıra burnunuza dayatılacak eski tweetlerinizden ibarettir. O nedenle dünden kaçmak yarını ise asla düşünmemek gerekiyor. Olmayan bir şeyi düşünmenin de alemi yok nihayet.

Fakat bendeniz inat damarında yüzen bir virüs gibi rahatınıza yapışıp bu akışta arıza çıkartarak kimsenin işine gelmeyen yazılarla alayınızı hasta etmek niyetindeyim ve bundan vazgeçmeyeceğim.

Elime davul alıp meydanlara çıkasım geliyor:

“Yarın diye bir şey var! İnanmayın mottolara! Yarını düşünmezseniz bugününüz olmayacak!”

Olmayacak evet!

Devleti yönetenler; muhaliflerinin, düşmanlarının, sevmeyenlerinin twitterda oluşturduğu tweetlik algı oyunlarına kapılıp iş yapmak yerine laf üretmekle siyaset yapmayı terketmedikçe...

Yönetime talip olanlar; çelme takmayı, anı tüketmeyi, ebeleme sobeleme yapar gibi çocukça saptırmaları bırakıp iktidara alternatif yönetim biçimleri, halka bunu anlatabilecek başka bir üslup, güven sağlayacak farklı bir tavır arayışına girişmedikçe...

Bilimle uğraşanlar siyasetten, siyasetle uğraşanlar ticaretten, ticaretle uğraşanlar dinden, din ile uğraşanlar kinden elini çekip arınmadıkça...

Eleştirilmekten hoşlanmayan düşünürler kavramları yerinden oynatıp torbacılıkla mugalatadan,  alimler buldukları kazığa bağlı boyunlarını kurtarıp karşılıklı hırlaşmaktan vazgeçmedikçe...

Ve biz sıradan insanlar,  duygularımızın akıl oyunlarını marifet bellemeyi bırakmadıkça...

Bugün diye bir şey olmayacak!

Bir tweetlik tık nefeslerle, en kabası 200 harften ibaret anlık hafızalarımızla yaşadığını zanneden yürüyen ölüler sürüsünden ibaret kalacağız. Yedi düvelin bir araya gelip, yedi farklı terör örgütü oluşturup, yedi renkli bukalemun hainlerle saldırıp bizi yok etmesine hiç gerek yok. Mevcut halimizle var mıyız ki, yok olmak aklımıza gelebilsin!

Yarın diye bir şey var mı bizim için?

İşte bu yüzden anladığınız dilden bağırmak istiyorum, işinize gelmese de:

Yarın var evet, görene!

Bugünden acep köre ne?