Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
KeÅŸke Ah KeÅŸke!
Ahmet Tezcan
KeÅŸke Ah KeÅŸke!
06.04.2020 Pazartesi 09:05

Ne güzel kadındı Åžavkiya Bacı!

Vefat ettiÄŸinde 90 yılı devirmiÅŸ mi idi bilmiyorum. Ä°ncecikti. Kalın camlı gözlüÄŸünün arkasında ateÅŸ gibi parlardı gözleri. AÅŸk dendi mi, ötesini aramazdı. Tepeden tırnaÄŸa ateÅŸ kesilirdi çünkü. Fırlayıp sema etmeye baÅŸlar, o dönerken eteÄŸinin ucu kime dokunursa onu da yakardı. O sırada okunan ilahideki doÄŸuÅŸları ÅŸerh etmeden de yapamazdı. 

“Hee gardaÅŸ heee, bilen biliyo, bilmeyen bir avuç mercimek zannediyo!”

Malatya’nın YeÅŸilyurt ilçesinde bir kerpiç evde yaÅŸayan, Kerbelâ âhımızı en güzel anlatan AÅŸkın Åžehidi romanının yazarı Ahmet Turgut’un anneannesi olan Åžavkiya Bacı’nın bu sözü DoÄŸu’da pek yaygınmış meÄŸer. Kürtçeden geçmiÅŸ Türkçeye, hacmi yazarının soy ismi ile müsemma Çevirmen kitabının yazarı Vahdettin Ä°nce’den öÄŸrendim aslını:

“Ye dizane dizane

Ye nizane baqe niskan e”

Ä°ki söyleyiÅŸ arasında küçük bir fark var:

“Bilen biliyor, bilmeyen bir demet mercimek zannediyor”

Vahdettin Ä°nce gülerek “Bizimkiler taze mercimeÄŸi, sizinkiler kuru mercimeÄŸi esas almışlar demek ki” dedi.

Ä°ster bir avuç kuru mercimek olsun, ister bir demet taze mercimek kastedilen anlam deÄŸiÅŸmedikçe lafızda farkın önemi yok. Duyguları anlam oluÅŸturuyor çünkü, lafız deÄŸil. Bu yüzden Mevlana Celaleddin Rumi “Aynı lisanı konuÅŸanlar deÄŸil, aynı duyguları taşıyanlar anlaÅŸabilir” buyurmuÅŸ.

Aynı dili konuşup da anlaşamayanlar, hatta savaşanlar var elbette.

Yugoslavya’nın dağılışı sırasında tarihin belki en alçakça, en ahlaksızca soykırımının yaÅŸandığı Bosna Hersek’te birbiriyle savaÅŸan insanlar aynı dili konuÅŸuyorlardı. Fakat aradaki duygu ayrılığı o kadar korkunçtu ki, dünyanın gözü önünde o büyük soykırıma neden oldu. Åžimdi gerilimli bir barış var Bosna Hersek’te ama sigara paketlerinin üzerine “Sigara öldürür” anlamındaki Pusenje Ubija ibaresini iki defa Latin, bir defa da Kiril harfleriyle üç defa yazıyorlar.

Böylece Latin harflilerden biri BoÅŸnakça, diÄŸeri Hırvatça oluyor, Kiril harfli ise malûm, Sırpça kabul ediliyor. Dil aynı dil, lafız aynı lafız, anlam aynı anlam ama üç farklı duyguyu bir araya getiremiyor.

Kuru da olsa yaÅŸ da olsa mercimek aynı mercimek ama bakana göre, bilene göre, göze göre deÄŸiÅŸiyor.

Hamdolsun Bosna Hersek’teki gibi bir savaÅŸ ve soykırım haline dönüÅŸtürmedik zahirde duygu farkımızı ama bu sadece zahirde kaldı. Batında oradakinden bin beter savaÅŸ ve soykırım yapıyoruz da yaptığımızın farkına varmıyoruz.

Dünyayı saran Corona virus salgını bile aklımızı baÅŸa getirmedi hala.

Sebep; başımızdaki virüsten beter iki büyük bela…

FikirsizliÄŸimiz ve ÅŸükürsüzlüÄŸümüz!

Fikirsizlik evet çünkü bilmiyoruz, bilmek istemiyoruz, biliyor gibi davranıp ayak diriyoruz.

Cahiliz, adımızın önünde bol ünvanlar, kısaltmalar olsa da. Ä°lerleme adına her ÅŸey başını almış gidiyor ama ilkel kabileci dürtülerimiz olduÄŸu yerde sayıyor, bir adım ileri gidemiyor.

Bir önceki yazımda o taraf – bu taraf üzerinden biraz anlatmaya çalışmış, “o tarafı da batsın bu tarafı da” demiÅŸtim. Batmıyor iÅŸte. O taraf bu tarafa batıyor, bu taraf o tarafa batıyor. Ä°çimizdeki insanlık batıyor gerçekte, umurumuzda deÄŸil! “Ä°lle de odunum” diyen kalaslardan ibaret bir kereste deposuna dönüÅŸmüÅŸ koca ülke, tınlayan yok!

Åžu da mı, bu da mı demeyin Allah aÅŸkına! Alayımız öyleyiz! Bendeniz dahil! Çünkü söylemesi kolay, yapması zor!

Ä°yi ve güzel bizden deÄŸilse ÅŸayet, kötü ve çirkin görüyoruz. Biz kimiz, neyiz, sorulsa söyleyecek donanıma sahip olmadığımız halde, inatla çakılıp kalıyoruz çakılıp kaldığımız yerde, bir milim kıpırdamıyoruz.

O inadın adıdır cehalet, okuma yazma bilmemekle alakası yok!

Cahil toplumuz evet yularımız ilkel duygularımızın elinde, nereye çekerse oraya gidiyoruz. Yolu yordamı bilmiyoruz, yönü yöntemi bilmiyoruz. Her ÅŸeyi bir avuç yahut bir demet mercimek zannediyoruz.

Bilmeyince fikrimiz de olmuyor elbet. Fikir olmayınca da ÅŸükür olmuyor. Bizden olan herÅŸey iyi ve güzel görünüyor, olmayan her ÅŸey kötü ve çirkin.

Münkir toplumuz yani, inkarımız çok, ikrarımız yok, kararlarımız baÅŸka ceplerde.

Corona virüsü ne yapsın bize, biz bizi her gün dayatmalarımızla enfekte edip öldürüyoruz da, her akÅŸam tweet atıp ölen kalan sayısını ilan eden biri olmadığı için, kendi elimizle yaratıp yaÅŸattığımız felaketten haberimiz olmuyor.

Çin’den yola çıkıp dünyayı saran virus, mutasyona uÄŸrayıp kendi kendisini yok ederse, bu baÅŸka bir ülkede deÄŸil Türkiye’de olacak galiba. Varlığı bile tartışmalı o yaratık halimize bakacak, “Bunlar bulmuÅŸ belasını bana ne hacet?” diyerek kaçıp gidecek…

Ya da hem o taraftan hem bu taraftan binlerce insanı yok edip ortada birbirine çemkirecek kimse kalmayana dek sarsmaya devam edecek.

Åžavkiya Bacı; coÅŸup da kollarını iki yana açarak ateÅŸ topu gibi dönerken, etrafında hayret ve hayranlıkla kendisine bakanlardan birilerinin suratına ÅŸaak diye tokat atardı bazen. Kimse bilmezdi sebebi nedir? Celal midir, Cemal midir? Bir Allah bilirdi, bir de o tokatı yiyen! Fakat herkes anlardı onun boÅŸ bir ÅŸamar olmadığını. Yiyendeki hâl deÄŸiÅŸikliÄŸinden anlaşılırdı.

Bu Corona denilen virüsceÄŸiz öylesi bir tokat mıdır acep?

Öyle mi Leyla?

KeÅŸke.. ah keÅŸke!