Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Gencebay'dan Müslüm Baba'ya Ana Muhalefetin Vicdan Azabı
Ahmet Tezcan
Gencebay'dan Müslüm Baba'ya Ana Muhalefetin Vicdan Azabı
25.06.2020 Perşembe 13:48

Bencileyin bir eski gazeteci arkadaşım whatsapptan sesli mesaj göndermiş. Diyor ki:

“Şimdi efendim, bence Amerika aya gitti de, tartışıyorlar gitti mi gitmedi mi falan diye. Bence o hiç mühim değil. Adam bunu tartıştırabiliyor mu? Tartıştırabiliyor. E önemli olan o. Şimdi mesela dünyada, galakside, bütün evrende Türkler Mars'a gitti mi gitmedi mi diye en ufak bir tartışma var mı? Yok! Eminler çünkü gitmediğimizden. Ama Amerika aya gitti mi gitmedi mi diye tartılışıyor. Tartışılıyorsa gitmiş olabilir yani, büyük ihtimalle de gittiler. Şimdi genelde biz bilim falan değil, politika konuşuyoruz. O zaman şöyle diyelim: Kılıçdaroğlu Başkan olursa diye tartışmalar var mı? Yok! Demek ki böyle bir olasılık da yok!”

Adını söylemeyeceğim, tanınmış bir gazeteci çünkü. Medya ortamının haddinden fazla pespayeleşmesi yüzünden kenara çekilenlerden. Sosyal medyayı çok iyi takip eder ama orada kendisini göremezsiniz.  Geleneksel Halk Partili damardan beslenmiş, çok zeki bir gazetecidir.  Siz şimdi bir çetele tutun kimler ortada yok, kenara çekilmiş seyretmekle meşgul diye, listeler hazırlayıp eleme yapın... bulamazsınız! Çoklar çünkü. Onlar böyle whatsapptan falan bilip güvendikleri ile söyleşip irtibatı bir şekilde koparmadan sessizce konuşuyorlar.

Telefonuma düşen 52 saniyelik mesajı dinlerken, ben de sizin gibi “Nerden çıktı şimdi bu aya gitme  meselesi” deyip, sosyal medya gündeminde ne kaçırdığımı düşünmeye başladım. Son üç cümlede kahkahayı patlattım.

“Oh be!” dedim. “Bir sonraki yazım böyle başlayacak!”

Gazı alınca bir mesaj daha geldi:

“Şimdi abi bunların kendi gezegenleri var; PlanetCHP. Oraya başkan seçilmeyi galaksiye başkan seçilmek zannediyorlar. Lunaparkta tren işletmeyi Türkiye Devlet Demiryolları işletmesinin başına gelmek zannetmesi gibi yani. Kendi gezegenleri var, o gezegenin içinde oynuyorlar işte abi!”

Durur muyum?

“Devam et” dedim. “Üç sesli mesaj sonrasında yazı tamamdır!”

Bu sefer o kahkahayı patlattı:

“Bunlar Libya'ya asker göndermeyi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Survivor'a katılması gibi zannediyorlar. Asker Libya'ya gidiyor bunlar zannediyor ki Survivor'a gidiyor diye yaz gitsin!”

Yazdım gitti.

Bizim memlekette bir söz vardır; “Lafın domuzu şakasıdır” derler. Karşılıklı gülüştük falan ama bu kahkahalar yaban domuzunun diş yarası gibi izler bırakıyor insan ruhunda.

Son 18 yıllık Ak Parti iktidarının ezber bozma sürecinde pek çok kavram tepetaklak oldu, bir anlamda memleketin nevri döndü ama bütün samimiyetimle itiraf edeyim ki “Ana Muhalefet” kavramının bu denli yerinden oynaması, daha doğrusu yerlerde sürünmesini bendeniz de hayal edemezdim.

 

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a; bilmem kaç bin yıllık Türk tarihi boyunca halkın oyları ile seçilmiş ilk Devlet Başkanı olmasına rağmen Tek Adam denilmesinde, mücahit/müteahhit kavramlarının yer değiştirmesinden daha fazla muhalefet yokluğu pay sahibi olsa gerek!

Hakiki anlamıyla, seviyeli, seciyeli, sabır ve sebat ehli, asgari fehamet ve ferasete sahip bir muhalefet olaydı siyasette, ne o iki kavram yerinden oynar inanca mim konulurdu ne de Şevket Süreyya Aydemir'e rağmen Erdoğan'a Tek Adam denilebilirdi.

Yönetimde Tek Adam sıfatının varlığı, siyasette muhalefetin yokluğuna delildir!

Tarihe bak, nal sesi, kısrak sesi dışında, muhalefet sesi duymazsın!

Bugüne dek görüp görebileceğimiz en çoğulcu ve demokratik temsile sahip Birinci Meclis'te muhalefeti temsil eden İkinci Grup'un bile bugüne sesi değil ancak fısıltısı gelebilmiş. Kimi İngiltere'ye, kimi Mısır'a, kimi siyatik bahanesiyle İsviçre'ye gitmiş ama oralarda bile seslerini yükseltmek yerine fısıldamayı tercih etmişler.

O muhalefetin bugünkünden tek farkı; beka kavramına bakışı.

Onlar beka meselesi yüzünden susmayı tercih ederken, bunlar beka denilen yerde çıngır çıngır haykırmayı tercih ediyor.

Bu yüzden onların yani ilk Meclis'teki muhalefetin fısıltısı bugün haysiyetli bir haykırışa dönüşürken; mevcut Meclis'te muhalefet kendi sesinde boğuluyor. Allah ömür versin TBMM ile aynı yaşta olan kayınvalidemin sözüyle “Çıngır çıngır bağrışıp durulla” ama bir fısıltı kadar hükmü yok!

İki arada var ile yoku belirleyen “vicdan” farkı zira!

O halde....

Batsın bu dünya!

“Bu azabı senden değil vicdanımdan çekiyorum” deseniz yeridir!

Yıllarca arabesk müziğe şiddetle karşı çıkmalarına ve hor görmelerine rağmen, bu batası dünyanın en ağlak, en arabesk solcularının da Türkiye'de oluşu başlı başına bir vicdan azabı değil midir?

Böyle bir muhalefetin ne talihi güler, ne kaderi. Her gün gibi bugün yine dünden beter halde azap çektirmeye devam eder. Yapmadığınız, yaptırmadığınız her sorumlulukta payı soyut bir Tek Adam kavramına yükleyip bir kenara çekilemezsiniz. 

İsmet Paşa dışında hiç kimse Tek Adam olamadı bu memlekette, Atatürk bile!

Ne yapmanız gerektiğini, Tek Adam dediğiniz Erdoğan'ın yanında duran Orhan Gencebay, Vicdan Azabı şarkısının ikinci kuplesinde söylüyor size. Ondan dinlemek istemezsiniz biliyorum ama çaresi var:

Siz henüz İsmet Paşa'nın yedinci karbon kopyası bile değilken Tek Adam olarak Müslüm Baba yeter size!

Başkası gerekmez!

Söyletme  Leylâ!