Suudi Arabistan: Kargaşa İçinde Bir Krallık

Suudi Arabistan büyük bir değişimin tam ortasında bulunuyor. Ülke liderleri,on yıllardır uluslararası kaldıraç sağlayan siyah altın olarak niteledikleri petrolün iki ucu keskin bir kılıç olduğunu fark etti.

22.04.2019-14:12 - (Son Güncelleme: 22.04.2019-14:11) Suudi Arabistan: Kargaşa İçinde Bir Krallık

Suudi ekonomisi temel olarak petrole dayanıyor ve krallık, ticarette veya dünya çapında petrol fiyatlarında büyük bir düşüş hissediyor. Sorunun farkına varan Veliaht Prens Muhammed bin Salman, ülkenin ham petrolden arındırılması gerektiğini söylüyor.

PETROL İMPARATORU 

Son on yılın ortasında, Riyad ABD’nin neredeyse iki katı kadar petrol üretti. Yıllar geçtikçe, Suudi petrolünün egemenliği, ABD'nin hızlı sanayileşme ve ekonomik büyümeye başladığı II. Dünya Savaşı sonrası Amerikan bağımlılığında kendini gösterdi. 1970'lerin enerji krizi Suudi petrol gücünü her şeyden daha fazla öne çıkadı: 1973 Yom Kippur Savaşı'ndan sonra OPEC Amerika Birleşik Devletleri'nde bir petrol ambargosu ilan etti ve kartelin üretimdeki kademeli düşüş küresel durgunluğa yol açtı.

Bu kriz aynı zamanda Suudi enerji egemenliğinin sona ermesinin başlangıcına işaret ediyordu. Ambargo, petrol bağımlılığının ağır ve tehlikeli bir yük olduğunu fark eden Batı için adeta uyandırma çağrısıydı. Birçok ülke, petrol tüketiminin jeopolitik sonuçları hakkında düşünmeye başladı. Aynı zamanda,halk söyleminde çevresel tepkiler ortaya çıkmaya başladı.

Uzun zamandır değişimin farkında olan Suudi Arabsitan ABD'nin enerji bağımsızlığını durduramasa bile kendisini dönüştürmeye çabalıyor. Suudi ekonomisini temelden değiştirmek ve gelir kaynaklarını çeşitlendirmek amacıyla Veliaht Prens Salman tarafından Vizyon 2030 olarak adlandırılan bir program oluşturuldu. Bu doğrultuda prens Salman krallığın yatırım fonunu yeniden düzenlemeye, ülkeye daha fazla yabancı işçi davet etmeye, hizmet endüstrilerini geliştirmeye ve en büyük adım olarak devlet petrol şirketini Aramco'yu özelleştirmeye başladı.

Ancak projenin başlatılmasından iki yıldan az bir süre sonra Riyad, Aramco kararını iptal etti. Suudi vatandaşlar şimdi daha yüksek vergi ödemek zorunda olduklarını, elektrik ve yakıt fiyatlarının yükseldiğini keşfediyorlar. Ekonomik durgunluk, perakende zincirlerinin yüzlerce mağazayı kapatmasına neden oldu.

Yaklaşık 100 milyar dolarlık bir açıklıkla mücadele etmek için Suudi Arabistan, 2018 Ocak ayından itibaren katma değer vergisi uyguladı. Krallık, bakanlık maaşlarını düşürmesinin yanı özellikle pahalı birkaç projeyi de durdurdu. Fakat bu arada krallık, aralarında Pakistan, Hindistan ve Mısır'ın bulunduğu bir kaç ülkeye milyarlarca yatırım yaptı.

Suudi Arabistan tüm bu gerileme dönemi içerisinde doğusunda bir dünya gücü keşfetti. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Çin'in Orta Doğu'ya katılımını hızlandırarak, Suudi Arabistan ile ticareti ve yatırımı teşvik ederek diplomatik ve askeri bağları güçlendirdi. Bugün Çin, gelişen ekonomisini beslemek için ihtiyacı olan Suudi petrolünün bir numaralı ithalatçısı. 2016 yılında, Suudi ihracatının yüzde 13'ü Çin'e, Yüzde 11'i Hindistan'a, yüzde 10'u ise ABD'ye yapıldı.

SUUDİ ARABİSTAN'DA İNSAN HAKLARI İHLALLERİ

Suudi Arabistan kaçakçılık ve uyuşturucu kullanma, büyücülük ve zina gibi şiddet içermeyen suçlar için bile ölüm cezası vermekten çekinmiyor. Bazı kimseler infaz rakamlarının nüfus büyüklüğüyle kıyaslandığında İran'ın birinci, Suudi Arabistan'ın ikinci olduğunu söylüyor.

Fakat bu, Suudi Arabistan'da insan haklarının hassas bir konu olmadığı ve uluslararası uruluşlar Riyad'a baskı yapmasa bile, krallıktaki herkesin sessiz olmadığı anlamına gelmiyor. Kadın hakları savunucusu Loujain el Hathloul ve avukat Waleed Abulkhair krallıktaki insan hakları ihlallerine karşı çıkan isimler arasında.

Krallıkta aktif rol oynamaya başlayan Veliaht Prens Muhammed bin Salman, rejimi uluslararası eleştirilerden kurtarmak amacıyla ülkenin katı kurallarını gevşetme politikası izliyor. Örneğin, geçen yıl genel halk için sinema salonları açıldı ve kadınların erkeklerle birlikte spor etkinliklerine katılmaları sağlandı. Bun yanı sıra kadınların da erkekler gibi araba sürmelerine izin verildi.

Ancak Uluslararası Af Örgütü’nde Orta Doğu Uzamnı Phillip Luther, krallıkta yapılan tüm bu değişimlerin esas olarak gösteri amaçlı olduğunu belirtiyor.

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Konsolosluğu'nda öldürülmesi ise krallıktaki insan haklarını tekrardan gündeme getirdi.

ABD Başkanı Donald Trump, Kaşıkçı davası sürecinde Suudi monarşisinin yanında yer alırken diğer 36 ülke, krallığı insan hakları ihlalleri konusunda kınayan bir bildiri imzaladı.

ULUSLARARASI İLİŞKİLER 

Batı'daki devasa yatırımlarına ek olarak, Suudi Arabistan bir çok ülkeye kredi ve yardım sağlamakta. Bu durum ve petrol fiyatlarının kontrolü Suudi diplomasisinin temellerini oluşturmakta. Böylelikle Suudi Arabistan yardım ettiği ülkeleri bir çok açıdan kendine bağlı hale getiriyor.

Lübnan ve Mısır'ın başta geldiği bu ülkelerin arasında Ürdün, Sudan, Pakistan, Filipinler ve Fas'ı da bulunmakta. Suudi Arabistan ayrıca kendi ülkesinde diğer Arap ve Asya ülkelerinden milyonlarca işçi çalıştımakta.

Tüm bu yardım ve yatırımlara karşılık Suudiler bu ülkelerden geri bir şeyler talep ediyor. Aynı şekilde, Batılı ülkelerden de krallıkta insan hakları ihlallerini gözardı etmeleri isteniyor. Örneğin Mısır'dan Sanafir ve Tiran'ın Kızıldeniz adalarını teslim etmesi istendi. 2002 yılında Riyad, Arap Birliği'ni Suudi Kralı Abdullah'ın Orta Doğu barış girişimini benimsemeye zorladı.

On yıllar boyunca Suudi Arabistan, diplomatik veya askeri kampanyaların perde arkasında kalmayı tercih etti. Petrol satışları ve dev ticaret işlemleri, Batı'da Suudi çıkarlarını korudu.

Ancak Kral Salman, ülkeyi oğlu Muhammed bin Salman'a devrettikten sonra Suudi stratejisi belirgin bir şekilde değişti. Suudi Arabistan, stratejik rakibi İran'ı engellemek için uygulanan kampanyaları hızlandırdı. Böylece Orta Doğu, Suudi Arabistan'ın doğrudan dahil olduğu bir çatışma alanı haline geldi.

Suudi Arabistan Suriye iç savaşında milisleri finansman desteği sağladı. Suudi Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimine karşı çıkan muhalifler, Suudileri Suriye'den çekilmeye zorlayan Ruslar ve İranlılar tarafından baskı altına aldı.

Tüm bunların yanında Suudi Arabistan, Mısır ve BAE'ni yanına alarak bir buçuk yıl önce Katar'a boykot başlattı.

Şimdiye kadar, Prens Salman'ın stratejisinin henüz Suudi Arabistan'a fayda sağlamadığı görülüyor. Ayrıca Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ölümünde aldığı rol ile Prens Salman'ın ülkesine büyük bir zarar verdiği ortada.

SUUDİ ARABİSTAN KRALİYET AİLESİ

Suudi Arabistan onlarca yıldır iç güç mücadelelerine rağmen istikrarı korumayı başardı. Fakat ülke şu anda iç rekabetlerin Suudi Arabistan'ı Orta Doğu'yu dengesizleştirebilecek bir dönemden geçiyor.

Prens Muhammed'in yönetime geçmesinden memnun olmayan Suudi kraliyet üyeleri Prens'e karşı meydan okuyor.

Her biri düzinelerce çocuğu, yüzlerce torunu olan ve her biri kral olmak isteyen 43 kardeş... İşte Suudi kraliyet ailesi.

Kral Abdullah’ın ölümünden 2017’nin başına kadar, iki yıl krallıkta yaşanan kargaşanın ardından, Salman’ın oğlu Muhammed, alışılmadık bir şekilde taç prensi ilan edildi.

Kral Salman ve oğlu Muhammed,Kaşıkçı meselesi patlak verene kadar rakiplerini iktidardaki pozisyonlardan uzaklaştırmak için adeta bir bariyer oluşturmuştu. Kaşıkçı cinayetiyle birlikte bazı kraliyet ailesi üyeleri, Salman'dan kurtulma fırsatı buldu ve ülkeyi kralın kardeşi Prens Ahmed'in yönetmesini istedi.

Ancak Muhammed’in değiştirilmesini isteyenler kendilerinin her an tehlike altında olduklarının oldukça farkındalar. Ne de olsa Veliaht Prens Muhammed bin Salman, rakipleriyle yüzleşirken, onlarca prens ve iş adamı tutuklayarak ve kuralları çiğnemeye hazır olduğunu çoktan kanıtladı.

SUUDİ ARABİSTAN- İSRAİL İLİŞKİLERİ

Suudi Arabistan - İsrail ilişkisi, önemine rağmen Orta Doğu'daki en az konuşulan konulardan biri. Suudilerin İsrail ile olan ilişkisi hassas bir ilişki. Ortak rakip İran, iki tarafı daha da yakınlaştırıyor. Öte yandan, Suudi Arabistan kendisini Arap dünyasının lideri olarak görüyor, bu nedenle Filistin meselesi İsrail ile halka açık bir şekilde dostluk göstermesine izin vermiyor.

İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki bağlantılar güvenlik ve ticari çıkarlara dayanıyor. Başbakan Benjamin Netanyahu için Suudiler, Washington’un İran rejimini izole etme çabalarında kilit rol oynuyor. Ortak ilgi o kadar güçlü ki, Netanyahu geçtiğimiz Ekim ayında Kaşıkçı'nın öldürülmesinden sonra Suudi Arabistan'ı kamuya savunan birkaç liderden biriydi. ABD gibi, İsrail de cinayetten sonra Taç Prens Muhammed bin Salman'ın etkisiz hale getirilmesinden endişe duyuyordu.

Şu anda, İsrail-Suudi ilişkilerinin geleceği, kısmen Muhammed'in iktidarda kalma yeteneğine bağlı durumunda. Eğer Veliaht Prens ayakta durmayı başarırsa, İsrail’le daha yakın bağlar da dahil olmak üzere krallıkta reformları teşvik etmesi ve tartışmalı hamleler yapması ihtimali daha da yükselecek.

Son Dakika Dünya Haberleri için aşağıya kaydırın.



DNC Medya
DNC Medya
bilgi@haber365.com.tr
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal