Dağlık Karabağ Sorunu Nedir? Azerbaycan'da Neler Oluyor?

Dağlık Karabağ, dünün ve bugünün sorunu. Bağımsız devlet olan Azerbaycan ve Ermenistan arasında, 20. yüzyılın başlarından bu yana yani Sovyetler Birliği döneminden kalma bir sorundur. Karabağ sorunu nedir? Azerbaycan'da neler oluyor? İşte yanıtı...

29.09.2020-11:48 - (Son Güncelleme: 09.10.2020-14:05) Dağlık Karabağ Sorunu Nedir? Azerbaycan'da Neler Oluyor?

Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan gerginlikle beraber Karabağ sorunu nedir? Azerbaycan'da neler oluyor? soruları gündeme geldi. Karabağ gerilimi hakkındaki detaylar haberimizde...

KARABAĞ SORUNU NEDİR?

Dağlık Karabağ meselesi iki ülke arasındaki çatışmanın temel nedenidir. Kimi araştırmacılar çatışmayı 1987-1994 dönemine götürse de aslında çatışmanın tarihi arka planı 19. yüzyılın başlarına kadar dayanmaktadır. 1800'ün başlarında Çarlık Rusya'sı bölgede yerleşim politikaları uygulamaya başladığında Karabağ’daki Ermeni nüfusu 1823’te yüzde 22 iken Azerbaycan Türkleri ise bölgedeki nüfusun yüzde 78 gibi bir çoğunluğu oluşturuyordu. Bir yıl arayla İran-Rusya arasında imzalanan Türkmençay Antlaşması ve Osmanlı-Rusya arasında imzalanan Edirne Antlaşması ile bölgenin nüfusu değişmeye başlamıştır.

Rusya bölgede yönetilebilir bir demografik düzen oluşturmayı planlamış ve başarılı da olmuştur. Nitekim 1832 nüfus sayımında bölgedeki Ermeni nüfusu yaklaşık yüzde 32’ye ve 1880’de yüzde 53’e yükselmiş ve Azerbaycan Türklerinin nüfusunu geçmiştir.

1989’a geldiğimizde bölgedeki Ermeni nüfusunun neredeyse yüzde 80’e ulaştığını görmekteyiz. Rusya’nın izlediği iskan politikaları hedeflenen sonuçları vermiş, Ermeniler Türk yurdu Karabağ’da çoğunluk hale gelmiştir. Rusya benzer stratejileri yakın geçmişte ve hatta günümüzde birçok bölgede kullanmış ve kullanmaya da devam etmektedir. Sovyetler Birliği’nin kurulmasını ardından ise Karabağ, Azerbaycan’a bağlı özerk bir siyasal yapı hüviyetine bürünmüştür. Gorbaçov döneminde yani Sovyetler’in son yıllarında bölgenin statüsü sorun olmaya başlamış zira Ermeniler hak talep etmeye başlamıştır.

Sovyetler’in Ermenistan’dan yana izlediği politikalara ek olarak bölgedeki Ermeni nüfus içerisinde bir hareketlenmenin başlamasıyla birlikte ilerleyen yıllarda Dağlık Karabağ’da yaşanacak çatışmaların fitili de ateşlenmiştir. Sovyetler’in dağılmasından sonra Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesi ve Karabağ’ın otonom statüsünü feshetmesi bölgede yaşayan Ermeni halkın desteği ile birlikte Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını ilan etmesi ve ardından da Ermenistan’ın iki yıl boyunca sürdürdüğü çatışmalar işgal ile sonuçlanmıştır.

Sovyetler’in ardından Dağlık Karabağ Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin toprağı olarak tanınmıştır.

Ermenistan’ın bu süreçte izlediği etnik temizlik ve katliam politikaları sebebiyle bölgeden bir milyonu aşkın Azerbaycan Türkü göç etmek zorunda kalmış ve binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Ermenistan'ın yaptığı uluslararası hukuka aykırıdır.

AZERBAYCAN ERMENİSTAN GERİLİMİ

Azerbaycan ve Ermenistan, 1922'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne katıldı. Tarihi bakımdan iki toplum arasında sorunlu bir alan olan Dağlık Karabağ’da, 1923'te Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir bölge statüsü kazandı. Moskova'nın kararı, Ermenistan yönetimi tarafından hiçbir zaman kabul görmedi.

Sovyetler Birliği'nin dağılmaya başladığı dönem olan 1980'lerde, Birlik çatısı altında on yıllardır üzeri kapanan birçok sorun gibi Dağlık Karabağ sorunu da su yüzüne çıktı.

Moskova'daki yönetimin eski gücünü üzerinde hissetmeyen Dağlık Karabağ'da örgütlü Ermeniler, Sovyetlerin kuruluşunda Türkiye'yi memnun etmek için bölgenin Azerbaycan'a bağlandığını iddia ettiler. Bakü yönetiminden ayrılmayı talep etti. Ekim 1987'de Erivan'da birtakım destek gösterileri düzenlendi. Gösterilerden birkaç gün sonra, 18 Ekim 1987'de, bugün hâlâ sınır bölgesinde sık sık yaşanan çatışmaların ilk temeli atıldı. Dağlık Karabağ'ın Çardaklı Köyü'ndeki Ermeniler, Bakü yönetiminden çıkmayı talep ederek bölgedeki Azeri nüfusa saldırı hain bir saldırı düzenlendi.

Çardaklı olaylarının büyümesiyle birlikte Ermenistan'da yaşayan Azeriler Azerbaycan'a, Azerbaycan'da yaşayan Ermeniler de Ermenistan'a göç etmek zorunda kaldılar.

1988’de Dağlık Karabağ Ulusal Konseyi üyesi Ermeni vekiller, bölge nüfusunun yüzde 70'ini Ermenilerin oluşturduğunu belirterek Bakü'den ayrılarak Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlanmayı talep etti. Bakü bu talebi hemen reddetti, Moskova da Bakü'ye destek verdi. Bölgede Azeri ve Ermeni nüfus arasında yaşanan çatışmalarda çoğu Ermeni 30'un üzerinde kişi hayatını kaybetti ve yaralananlar oldu.

1988'in sonunda iki halk arasındaki çatışmaların durdurulması için, bugün Dağlık Karabağ'ın idari merkezi konumundaki Henkendi'den Azeriler çıkarılırken, Suşa'dan da Ermeniler çıkarıldı.

Kasım 1989'da Moskova, Dağlık Karabağ'ın yönetimini doğrudan Bakü'ye devretmişti.

Bu tarihten sonra Dağlık Karabağ sorunu, bir süre sonra bağımsızlığını kazanacak Bakü ve Erivan için en öncelikli sorunlardan biri haline geldi.

Öyle ki, Moskova'nın kararının ardından Ermeni Ulusal Hareketi'nin lideri seçilen Levon Ter-Petrosyan, 1991'de Sovyetler Birliği'nden ayrıldığını ilan etmesinin ardından Ermenistan Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı seçildi.

Aynı yıl bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan'da da, Dağlık Karabağ bölgesindeki çatışmalar ve kayıplar, yönetimlerin istifasına ve cumhurbaşkanlarının sürgüne gönderilmesine yol açtı. 1993'te savaş devam ederken Haydar Aliyev cumhurbaşkanı oldu.

1991'de iki halk arasındaki çatışmalar arttığı sırada, Moskova Bakü'den yana tavır aldı. Mayıs ayında Sovyet Ordusu tanklarını, Azerbaycan'a bağlı birliklerle Dağlık Karabağ yakınlarındaki binlerce Ermeni'nin yaşadığı bölgeye sürmüştü.

Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan ettikten sonra, 1991 sonunda Dağlık Karabağ'ın özerklik statüsünü kaldırdığını açıkladı.

Bir ay sonra, 10 Aralık 1991'de Dağlık Karabağ Meclisi referanduma giderek Azerbaycan'dan ayrılmak istediğini duyurdu. Referandumu, çatışmaların ardından nüfusunun sadece yüzde 20'sini oluşturan Azeriler boykot etti. Dağlık Karabağ meclisi 1992 başında da bağımsızlığını ilan etti ancak bu ilanı sadece Ermenistan Cumhuriyeti tanıdı.

Ardından çatışmalar yoğunluk kazandı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün o dönem en kapsamlı sivil katliam olarak nitelendirdiği Hocalı'da, Şubat 1992'de, Ermeni silahlı grupların baskınından kaçmaya çalışan en az 161 Azeri sivil hayatını kaybetti.

Silahlanan Dağlık Karabağ'daki Ermeni birlikleri, boşaltılan Suça kentini ve Ermenistan'ı bölgeye bağlayan Laçin koridorunu ele geçirdi.

1994'te sona eren savaşta 30 bin kişi hayatını kaybetti. Dağlık Karabağ bölgesi ile rayon adı verilen 7 bölge de Ermenistan tarafından işgal edilmiş oldu. Bu rayonlarda yerleşim yok, sadece Ermeni ordusuna bağlı askerler var. Bu durum, Dağlık Karabağ ile Azerbaycan arasındaki bağlantıyı da kopma noktasına getirdi. Bölgede kalan yaklaşık 600 bin Azeri de, mülteci durumuna düştü.

Mayıs 1994'te ateşkesi sağlayan Bişkek Protokolü imzalandığında savaş resmen sona ermemiş ve ihtilaflı bölgeler üzerinde anlaşma sağlanmamıştı. Bu durum 26 yıldır hâlâ geçerliliğini koruyor.

1993'te Haydar Aliyev'in iktidara gelmesine kadar olan süreçte Azerbaycan'da yaşanan iç karışıklıklar, savaşın sonrasında da devam etti. Bu sebeple kaybedilen topraklarda Ermenistan, bölgeye kara ve demiryolu ulaşımını güçlendirdi. Dağlık Karabağ ile Ermenistan'ın bütçeleri tek bir çatı altında toplandı.

1994'te sorunun çözümü için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) önderliğinde Minsk Grubu oluşturuldu. Fransa, Rusya ve ABD'nin başkanlık yaptığı gruba Türkiye, Almanya, İtalya, Belarus, İsveç ve Finlandiya da üye. Teşkilat, on yılı aşkın süren müzakereler sonucunda, 29 Kasım 2007'de iki tarafın da olumlu yaklaştığı bir plan ortaya koydu.

Madrid Prensipleri olarak adlandırılan plana göre Dağlık Karabağ çevresindeki rayonların Azerbaycan'a teslim edilmesi; Dağlık Karabağ'a ara statü verilip nihai statü için görüşmelere başlanması; Ermenistan ile Dağlık Karabağ arasındaki koridorun açılması; yerlerinden edilmiş kişilerin topraklarına dönmesi, AGİT tarafından bölgeye barış gücü gönderilmesi öngörülüyordu.

Ancak 2007'den bu yana cephe hattında zaman zaman çatışmalar devam etti. Ateşkes ihlâllerinden iki taraf birbirini sorumlu tuttu.

Zaman zaman üst düzey görüşmeler de yürütüldü. Azerbaycan Ermenistan'ın işgal ettiği topraklardan çekilmesini talep ederken Ermenistan, Dağlık Karabağ'a kendi kaderini tayin edeceği bir statü sağlanmaması halinde bunu yapmayacağını duyurdu. İki taraf bugüne kadar anlaşmaya varmadı.

Ancak bu esnada Ermenistan Parlamentosu, Dağlık Karabağ bölgesinden gelen milletvekillerinin, bölgenin bağımsızlığının tanınması yönünde verdiği yasa tasarıları da reddedildi.

Haziran 2010, Haziran 2012, Ocak 2014, Ocak 2015 ve Nisan 2016'da ölümcül çatışmalar yaşandı. Her seferinde birkaç gün süren ve gerilimi tırmandıran çatışmalar sonrası, 20 yılı aşkın süredir devam eden statükoya dönüldü.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Ermenistan bağımsızlığını kazansa da, hem diplomatik, hem askeri hem de maddi anlamda büyük ölçüde Rusya'nın etkisini üzerinde hissetmeye devam etti.

İki ülke arasında (Belarus, Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan'ın da taraf olduğu) Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü çerçevesinde yürüyen bir askeri ittifak var. Bu kapsamda Ermenistan'da Rus ordusuna ait üsler de bulunuyor. İki ülke, aynı zamanda (Belarus, Kırgızistan ve Kazakistan'ın da taraf olduğu) Rusya öncülüğünde oluşturulan Avrasya Ekonomik Birliği'nin de üyesi.

Sovyetler Birliği dağılana dek bölgeyi Bakü'ye bağlı özerk bir bölge olarak tutmaya çalışan ve askeriyle birlikte Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne destek olan Moskova, bu dönemde kendi liderliğinde bir uluslararası gücün bölgede barış gücü olarak konuşlandırılmasını istiyordu.

Her ne kadar bu konuda Moskova'nın desteğini alsa da Bakü de Erivan gibi bu plana karşı çıktı.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından çıkan çatışmalarda Ermenistan'ın kullandığı ağır silahların tamamına yakınının Rusya'dan geldiği biliniyor. Ancak Rusya, kamuoyuna açık şekilde taraf belli etmektense her seferinde "diyalog" çağrısı yapıyor.

2 Nisan 2016'da iki ülke ordular arasındaki cephe hattında yeniden çatışmalar başladı. Dört gün süren çatışmalarda iki taraftan da aralarında sivillerin de bulunduğu onlarca kişi hayatını kaybetti. 5 Nisan'da önce Azerbaycan, ardından Ermenistan ateşkes ilan etti.

Toprak kayıplarıyla ilgili çelişkili açıklamalar gelse de, Azerbaycan'ın bazı kasabaları Ermenistan'dan geri aldığı biliniyor.

Bu dönemde Rusya, Ermenistan'a açık bir destek vermek yerine diyaloğun sürdürülmesi yönünde açıklamalar yaptı. Ermenistan ise, Azerbaycan'a açıkça destek ilan eden Türkiye'yi eleştirdi. Dönemin Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Serkisyan, "Türkiye, Karabağ'daki çözüm sürecinden tamamen uzak durmalı. Uluslararası toplum Karabağ'da güç kullanımını tartışırken, Azerbaycan'a dolaylı olarak desteğini açıklayan tek ülke Türkiye oldu" açıklaması yapmıştı.

Ateşkesin kalıcı hale gelmesi için 16 Mayıs 2016'da Azerbaycan lideri İlham Aliyev ve Serj Sarkisyan Viyana'da ABD, Rusya ve Fransa'nın arabuluculuğunda görüştü. Bu görüşmeler, 2008 sonrası ağırlık kazanan görüşmeler arasında en kapsamlısı oldu.

Haziran ayında da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Azerbaycan lideri İlham Aliyev ve Serj Sarkisyan'la St. Petersburg'da bir araya geldi. Görüşmelerin ardından Azeri yetkililer, Ermeni ordusunun Dağlık Karabağ'daki bazı illerin sırasıyla terk edeceğini ve kalan bölgelerle Ermenistan arasında bağlantının sağlanacağını; ardından da bölgenin statüsü için görüşmelere başlanacağını açıklamıştı. Ancak Ermeni yetkililer bu açıklamaları yalanladı ve görüşmeler sonuçsuz kaldı.

T2020'de daha önce hiç çatışma yaşamayan Azerbaycan-Ermenistan sınırının Tovuz bölgesinde, ağır silahların da kullanıldığı çatışmalar meydana geldi ve ardından Eylül ayında Ermenistan sivillere saldırması sonucu tekrar çatışma alevlendi.

DNC Medya
DNC Medya
bilgi@haber365.com.tr
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal