Haber 365
Haberlere Hızlı Erişin Son Dakika Haberleri ve Gelişmeleri Anında, Herkesten Önce Öğrenmek İçin;
Takip Et
Ah Ayasofya!
Dr. Ömer Aydın
Ah Ayasofya!
10.07.2020 Cuma 17:36

Ruhumun bitmeyen özlemi, babamın ebedi hasreti; Ayasofya Camii, Elhamdülillah yeniden ibadete açıldı.

CumhurbaÅŸkanımız Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın feraseti ve iradesiyle müze saçmalığından vazgeçildi ve Ayasofya'mız yeniden ibadete açıldı...

Bir süre önce Ayasofya özlemimi dile getirdiÄŸim bir yazı kaleme almıştım. Aynı yazıyı Türk yargısının ve Reis-i Cumhur ErdoÄŸan'ın onurlu duruÅŸu ile alınan Ayasofya kararının ardından yeniden deÄŸerli okurlarıma sunmak istedim...

AYASOFYA’DA BÄ°R CUMA NAMAZI

“Sünnet bitmiÅŸti. Sultan Fatih’in Ä°slamiyete ebedi bir hatırası olan bu muazzam mabedin muhteÅŸem kubbesi altında, derin ve haÅŸyet dolu bir süküt vardı.Her tarafı sessiz bir ubudiyet istila etmiÅŸti.

Saf saf dizilen binlerce mümin sanki tek bir kalp,tek bir vucüd olmuÅŸlar, ibadet ve tefekkür deryasına dalmışlar.

Üzerlerinde uzun senelerin getirdiÄŸi facialar zincirinden dolayı derin buruÅŸukluklar meydana gelmiÅŸ, yalnız ÅŸu anda kırışıklıklarından tertemiz bir parıltı fışkıran alınlar, matemden mateme sokula sokula üzüntülü bir renge bürünmüÅŸ gözler secdeye doÄŸru eÄŸilmiÅŸ, dudaklar bütün kulluÄŸu ile Rabbine baÄŸlanmış ruhlar gibi titriyor.

Yürekler ise aynı duygu ile yalvarmak, merhamet dilemek affolunmak hissiyle dopdolu.

Arada sırada güçlü, son derece yürek yakıcı bir göÄŸüsten elde olmayarak fırlayan “Allah Allah” sesleri mabetteki ulvi sessizliÄŸi, muhteÅŸem kubbenin altında dalgalanıyordu.

Bu arada hatip yavaÅŸ yavaÅŸ minbere çıktı.Hutbeyi okumaya baÅŸladı.

Asırlar evvel yine böyle yüksekten ümmetine hitap eden bir sesin ÅŸefkati, düzenli olarak bu heybetli sessizliÄŸi yarıyor,vicdanları okÅŸuyordu.

Bu eÅŸsiz ses ile birbirini takiben söylenen cümleler bağışlanma yaÄŸmuruna ÅŸiddetle susamış ruhlara sonsuz bir ÅŸekilde tesir ediyor, eÄŸilmiÅŸ baÅŸlar manevi bir çekicilikle kubbeye doÄŸru kalkıyordu.

O anda hüzün ve melal serpen gözler artık ümit ve baÅŸarı ÅŸuleleriyle nurluydu.

O ÅŸefkat dolu yakıcı sesler devam etti.Herkes güneÅŸin yakıcı, harareti altında susuzluktan kavrulmuÅŸ, beli bükülmüÅŸ iken birdenbire gelen ruh verici, hayat saçıcı bir rahmet yaÄŸmurunun tesiri ile yeniden yeÅŸilliÄŸini , dinçliÄŸini bulmuÅŸ bir nebat gibi büyümek ,kuvvelenmek için vücutlarında gömülü yeni bir hazine, yeni bir kaynak bulmuÅŸtu.

Rahat ve huzur içinde dinliyorlardı.Sıra duaya gelmiÅŸti.

“Hadimul HarameyniÅŸ Åžerifeyn” cümlesi okundu.Bu söz cemaati tam dört asır öncesine götürdü.

Evet, yine bir Cuma namazında, Osmanlılara kapılarını hiç güçlük göstermeden açan Halep ÅŸehrinin büyük camiinde kılınan ilk Cuma namazındaydı.Etrafa avf ve rahmet nurları saçan hatip buraya gelmiÅŸ ve bu duayı oraların eski sahibi olan Mısır Kölemenleri’nin adeti üzere “Malikül HarameyniÅŸ Åžerifeyn” tarzında okumuÅŸtu.

Camide cemaat arasında,ordusu ile diz dize hutbeyi dinleyen PadiÅŸah “Hayır” demiÅŸti, “Malikül HarameyniÅŸ Åžerifeyn bizaat Cenab-ı Haktır. HarameyniÅŸ Åžerifeyn’in ben ancak hizmetçisiyim.”

Böylece ilk defa olarak “Hadimul HarameyniÅŸ Åžerifeyn” ÅŸeklinde okutmuÅŸ ve o zaman koca cihangir secdeye kapanmış, gözlerinden yaÅŸlar akarak Allah’a ÅŸükretmiÅŸti.

Bu ulvi ve mukaddes hatıranın tesiri ile cemaat elde olmaksızın gözlerinden dökülen yaÅŸlar arasında O’nun, o eÅŸsiz büyük ceddin aÄŸlayan hayalini gördü.

Bir millete Harem-i Åžerif’i, Hılafeti miras olarak bırakan bu benzersiz dahiyi bütün mevcudiyetleriyle selamladılar.

Osmanlı Milleti’nin ebedi teÅŸekkürlerinden üzerlerine düÅŸenini Osmanlı ve müslüman oldukları cihetle büyük bir tazimle O’na, Yavuz Sultan Selim’e yolladılar.

Evet, bu büyük padiÅŸah, sekiz senelik saltanatı içine dört asırlık bir hayatı, bir milletin Ä°stikbalini teminat altına alan Mısır ve Ä°ran Fatihi 1. Sultan Selim’di.

Artık onun torunları 7 düvele karşı savaşıyor.Ä°slamın hizmetkarı olduklarını bütün aleme ispata çalışıyorlardı.

Ayasofya’nın kubbesi altında yaÅŸlı cemaat secdeye, genç cengaverler ise cepheye koÅŸuyorlardı.”

89 yıllık hasretten sonra milli ve yerli iktidar, milletinin özlemini ve hislerini dikkate alıp, vakfiyesine uygun olarak, 

BÄ°R CUMA GÜNÜ AYASOFYA’NIN  CAMÄ°  OLARAK Ä°BADETE AÇILMASINA KARAR VERMÄ°ÅžTÄ°.

Vatanın dört bir yanından aÅŸkla özlemle koÅŸarak gelenler Eminönü’nden Beyazıt’a kadar caddeleri, meydanları doldurmuÅŸlardı.

Cuma ezanı okunurken genç,  yaÅŸlı milyonlarca mümin gözyaÅŸları yanaklarını ıslatırken ÅŸükür secdesine kapanıyordu. 

89 yıllık dinmeyen sızımız, bitmeyen hasretimiz AYASOFYA.

Ayasofya üzerine binlerce yazı, kitap, ÅŸiir yazıldı, ağıtlar  yakıldı.

Yukarıdaki duygusal hasret dolu yazı, milli ve manevi deÄŸerlerimizin yılmaz muhafızı, ömrünü gerçeÄŸin peÅŸinde koÅŸarak geçiren Sadık Albayrak AÄŸabeyim tarafından en az 40 yıl önce yazıldı.

 

Son paragrafı Üstadımızın iznine  sığınarak ben ekledim.

Çok yakın bir zamanda bunun gerçekleÅŸeceÄŸine yürekten inanıyorum.

Papazlar, metropolitler yakalarında Bizans armasını taşır, yedisinden yetmiÅŸine kadar her Yunanlı, müstakbel Bizans hülyaları ile yaÅŸar, Megalo Ä°dea peÅŸinde Helenizm imparatorluÄŸunun hortlayacağı günleri düÅŸünürler. Hedeflerinin Ayasofya’dan geçeceÄŸine inanırlar. 

Ayasofya Cami hakkında Yunanistan'ın dayatmaları, ABD DışiÅŸleri Bakanlığı'nın yayımladığı raporlar, hem inancımıza hakaret, hem de milli egemenlik haklarımıza terbiyesizce saldırıdır. 

Ayasofya Camisi’nin tasarruf hakkı sadece Türkiye’ye aittir. 

Ayasofya Camisi, bir an önce  Müslüman gönüllerle buluÅŸmalı, kapısı ibadete mutlaka açılmalıdır.

Mesele câmiye olan ihtiyacımızın yeterliÄŸi veya yetmezliÄŸi deÄŸildir.

Ayasofya Camisi’nin tekrar Ä°slâm ibadetine açılması, evrensel insan haklarının, hukukun, din ve vicdan hürriyetinin, demokrasinin, millî iradeye, millî kimliÄŸe, tarihimize ve kültürümüze saygının gereÄŸidir.

Ayasofya Camisi milli ve islami egemenliÄŸimizin sembolüdür.

Ayasofya Camisi hürriyetimizin, haysiyetimizin sembolüdür. 

Bugünkü durumumuzla ne tam hür sayılırız, ne de haysiyetli Müslümanlar olabiliriz.

Ayasofya Camisi büyük bir milli dâvâdır. 

Ayasofya Camisi milletimizin haysiyet ve şerefi davasıdır.

Duyar mısınız Ayasofya Camisi’nin inlemelerini, karanlık dehlizlerde tek başına gece gündüz yaktığı ağıtları? 

Arada sırada boÄŸuk çığlığı da gelir Ayasofya Camisi’nin.

Bu çığlık yığılır kalır bilincimizde, sorumluluÄŸumuzun üzerinde.

AÄŸlayan Ayasofya Camisi deÄŸil, Ayasofya Camisi’nin ÅŸahsında Türk Milletidir.

 

Ayasofya! Ey muhteÅŸem mabet! Merak etme. 

Fatih’in torunları yakında bütün putları devirip, seni camiye çevirecekler. 

GözyaÅŸlarıyla abdest alarak secdelere kapanacaklar.

Tekbir sedaları öksüz kubbelerini yeniden dolduracak. 

Sessiz ve öksüz minarelerinden yükselen tekbir sesleri fezayı inletecek.

Ezanlar özgürlüÄŸünün ilanını, ozanlar destanını yazacaklar. 

Åžerefelerin yine Allah’ın ve Peygamberimiz’in ÅŸerefine ışıl ışıl yanacak.

Bütün Dünya Fatih dirildi sanacak. 

Bu olacak Ayasofya, bu olacak. 

Yakındır Ä°kinci fethin, 

Yeniden diriliÅŸin.

 

FATÄ°H’Ä°N VASÄ°YETÄ°

"EÄŸer bu hayır müesseseleri yıkılacak olursa, ikinci defa, üçüncü defa ila ahir yeniden inÅŸa oluna… Bütün bu ÅŸerh ve ta'yin eylediÄŸim ÅŸeyler, tesbit edilen ÅŸekilde ve vakfiyede yazılı haliyle VAKIF olmuÅŸtur; ÅŸartları deÄŸiÅŸtirilemez; kanunları taÄŸyir edilemez; asılları maksatları dışında bir baÅŸka hale çevrilemez; tesbit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez; vakfa herhangi bir ÅŸekilde müdahale Allâh'ın diÄŸer haramları gibi haramdır.

Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın ÅŸartlarından birini deÄŸiÅŸtirirse veya kanun ve kurallarından birini taÄŸyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden baÅŸka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine baÅŸka bir kurum ikame eylemek ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak deÄŸiÅŸiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya ÅŸer'-i ÅŸerife aykırı olarak vakıfda tasarruf etmeye azm eylerse, mesela ÅŸeri'a-ta ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir ÅŸey taleb ederse, kısaca bâtıl tasarruflardan birini iÅŸler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız iÅŸlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı iÅŸlemiÅŸ olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiÅŸ olur. Allâh'ın, meleklerin ve bütün insanların la'neti üzerlerine olsun. Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra deÄŸiÅŸtirirse, vebali ve günahı bunu deÄŸiÅŸtirenlerin üzerine olsun. Hiç ÅŸüphe yok ki, Allâh her ÅŸeyi iÅŸitir ve her ÅŸeyi bilir."

1936 tarihli tapu senedine göre, Ayasofya "57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluÅŸan Ayasofya-i Kebir Camii Åžerifi" adına tapuludur.

KADÄ°R MISIROÄžLU 

 

Milletimizdeki Ä°slamlaÅŸma ÅŸuuru belirli bir seviyeye gelince Ayasofya tâbîi olarak açılır. Bugün o kıvamda deÄŸiliz. Ama yakınız. Çok sürmez açılır.

Sembolik olarak Ayasofya, 1960’lı yıllarda açıldı. Ayasofya’nın Topkapı Sarayı tarafından bir giriÅŸ kapısı vardır. Orada papazların bir toplantı salonu vardı. Orası bugün mescid olarak kullanılıyor. Cuma dâhil beÅŸ vakit namaz kılınıyor. Bu mescidi Süleyman Demirel yaptırmıştı. Ama bu mescid esas kubbenin olduÄŸu kısımda deÄŸil tabi ki.  Tahmin ederim çok gecikmeden o da Tayyip Bey’e nasip olur. Esas ana kubbenin altında da bir namaz kılınır.

Ayasofya’nın açılması yakın bir gelecekte olacak. Çünkü mevsim Ä°slâm’a doÄŸru gidiÅŸ mevsimidir. Bu gidiÅŸin bir safhası da Ayasofya olacak.  Ayasofya ile ilgili daha bir sürü geliÅŸme olacak ve mevsim, Ä°slam’ın galebesine doÄŸru gidilme mevsimi olacak. 

MEHMET ÅžEVKET EYGÄ°

Ah Ayasofya, Ayasofya! 

1919 ile 1922 yılı arasında Ä°stanbul’u iÅŸgal eden yabancı düÅŸman kuvvetleri bile Ayasofya’da ezan okunmasını, namaz kılınmasını yasaklamamışlardı.

Onlar Ezan-ı Muhammedî okunmasını yasakladılar, uzun yıllar boyunca minarelerden Tanrı Uludur diye bağırttılar. Onlar ezan düÅŸmanıydı.

Hakiki ezan okuyan Müslümanları tutukladılar, o masum vatandaÅŸlara cani muamelesi yaptılar.

Bütün Ä°slam medreselerini kapattılar.

Bütün Tasavvuf tarikatlarını ve tekkelerini kapattılar. Zikrullah yapmayı ağır suç saydılar. Zikr yaparken yakalanan Müslümanlara gâvurun yapmadığı kötülükleri yaptılar.

Onlar Åžapka Kanunu’ndan önce yayınlanmış “Frenk MukallitliÄŸi” risalesi yüzünden ulemadan Ä°skilipli Atıf Efendiyi vahÅŸice, acımasızca, düÅŸmanca idam ettiler. Cesedini yıkamadılar, kefenlemediler, namazını kılmadılar, Asri Mezarlıkta bir çukura attılar.

Onlar ÅŸapka meselesi yüzünden çok cana kıydılar, çok ocak söndürdüler, çok aileleri periÅŸan, nice kadınları dul, nice çocukları yetim bıraktılar.

Bediüzzaman hazretlerini sürdüler, zindana attılar, ağır baskılar yaptılar

Onlar, din ve ümmet için hizmet eden merhum Silistreli Süleyman Efendiye büyük zulümler, baskılar yaptılar.

Onlar; Din, Ä°man, Kur’an hizmeti yapan Bediüzzaman hazretlerini sürdüler, kimi zaman zindana attılar, ağır baskılar yaptılar.

Onlar, Åžeyh Abdülhakim hazretlerini Ankara’ya sürdüler, bin sıkıntı içinde yaÅŸattılar.

Ayasofya’yı açamayan Müslüman politikacılar kimden korkuyorlar?

M. Kemal PaÅŸa’dan mı? O 1939’de öldü, dünyasını deÄŸiÅŸtirdi, artık bir ÅŸey yapamaz ki…

Ayasofya müze yapıldığında itiraz eden, protesto eden çıksaydı, Ä°stiklal Mahkemeleri kurulur ve protesto edenler idam edilirdi. Åžimdi memlekette öyle bir hava ve rejim yok. 

ABD’den mi, AB’den mi, Papa’dan mı, Masonlardan mı, egemen azınlıklardan mı korkuyorlar?

Müslümanların önce ve sonra Allah’tan korkmaları gerekmez mi?

Ayasofya’yı müze olarak büyük sayıda turist geziyormuÅŸ. Cami yapılsa yine gezebilirler. Åžu anda Sultanahmet camiini gezen turist sayısı Ayasofya’yı gezenden daha fazladır.

DoÄŸrusu merak ediyorum: 

Ayasofya niçin açılmıyor? Bunu kim açtırmıyor? Kim açmıyor? 

Fatihin vakfiyesidir, cami olması gerekir. Sen hâlâ müze kalmasında ısrar edersen elbette başın beladan kurtulmaz. Çünkü vakfiyede çok ağır ÅŸartlar var.
Atina’da bunca Müslüman yaşıyor ama orada cami yok. Türkiyede çok az tek kimlikli Hıristiyan var, bir sürü yeni kilise yapıldı, eskileri restore edildi. Ayasofya ise hâlâ inatla ısrarla müze statüsünde tutuluyor.

Bugünkü halimizle, sittîn (altmış) sene "Ayasofya açılsın, Ayasofya açılsın..." diye bağırsak, hiçbir faidesi olmaz. Ayasofya lâfla açılmaz, Ayasofya kendi kendine açılmaz, Ayasofya durup dururken açılmaz...

Ayasofya, hürriyet gibidir. Hürriyet verilmez, alınır...

Elli seneden beri, "Ayasofya açılsın..." diye bağırıyoruz. Arpa boyu yol gidebildik mi Bendeniz 1960 lı yıllarda sadece bir nüsha yayınlanan "AYASOFYA" adında bir de gazete çıkartmıştım.

 Ayasofya’nın mihrabına geçecek imamın en az 5 dil bilmesi gerekir… Fuzulî divânını okuyup, anlayabilecek, metin ÅŸerhi yapabilecek, bu kıraatten haz ve zevk alabilecek derecede Türkçeye aÅŸina olacak…Arapçayı ilmî kitap yazabilecek derecede bilecek… Ä°ran’a gittiÄŸinde kürsüye çıkıp nefis, beliÄŸ, selis bir Farsça ile irticalen konuÅŸacak... Ä°ngilizcesi çok güçlü olacak.. Halide Edip gibi Ä°ngilizce kitaplar yazacak… Ayasofya’nın mihrabına geçecek imamın Bizans Grekçesine de âÅŸina olması gerekmez mi? Ä°slâm ülkelerinin birindeki ciddi bir üniversitede ÅŸer’i ilimler tahsil etmiÅŸ olacak… Ayrıca, mesela Heidelberg Üniversitesi’nde felsefe okumuÅŸ olacak...Bununla da bitmez, Ä°slâmî geleneksel güzel sanatların birinde üstad olacak… Daha bitmedi. Tasavvuf neÅŸesine sahip olacak... Hem tarikat-i Aliye-i Kadiriye’den hem de Mevleviye’den icâzet ve hilâfeti olacak.

NECÄ°P FAZIL KISAKÜREK

Gençler! 

Bugün mü, yarın mı, bilemem!

Fakat Ayasofya açılacak!.. Türk'ün bu vatanda kalıp kalmayacağından ÅŸüphesi olanlar, Ayasofya'nın da açılıp açılmayacağından ÅŸüphe edebilirler.

Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün mânalar, zincire vurulmuÅŸ masumlar gibi onun içinden fırlayacak!.. Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmiÅŸlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek...

Ayasofya açılacak!... Bütün deÄŸer ölçülerini, tarih hükümlerini, dünyalar arası mahsup sırlarını, her iÅŸ ve herÅŸey hakkındaki gerçek miyarları çerçeveleyici bir kitap gibi açılacak...

Allah tarafından mühürlenmiÅŸ kalplerin mühürlediÄŸi Ayasofya, onların aynı ÅŸekilde mühürlemeÄŸe yeltenip de hiçbir ÅŸey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaÅŸtığı günü dehÅŸetle kolladığı mukaddesatçı Türk gençliÄŸinin kalbi gibi açılacak...

Ayasofya'yı, artık önüne geçilmez bu sel açacak...

Bekleyin gençler!.. Biraz daha rahmet yaÄŸsın... Sel yakındır.

MURAT BARDAKÇI

“Ayasofya, Ä°stanbul’un fethinin en mühim sembollerinden biridir.

Üstelik Kılıç Hakkı’dır.

Yani, bizde fetih sırasında yürürlükte bulunan Ä°slam Hukuku’nun fethedilen ÅŸehrin fatihlerine camiye çevirme hakkı verdiÄŸi en büyük ibadethanedir ve beÅŸ yüz seneye yakın cami olarak kullanılmıştır!”

Ezcümle: Ayasofya Camii, bizlere Fatih Sultan Mehmet’in vasiyeti ve de emanetidir.

Bugün müze olarak kullanılan ve sabah ezanı okunduÄŸunda Yunanistan’ın kıyametler koparttığı Ayasofya, 20. yüzyılın başında, özellikle de Birinci Dünya Savaşı’ndan maÄŸlûp olarak ayrılmamız üzerine uÄŸradığımız iÅŸgal sırasında da sıkıntılara sebep olmuÅŸ, devlet gayrımüslimlerin mâbede girip de hiç olmayan birÅŸeyler yapmalarını önlemek için büyük çaba göstermiÅŸti.

ArÅŸivlerdeki belgeler, Osmanlı vatandaşı olmayan gayrımüslimlerin yanısıra Rumlar ile Ermeniler’in, özellikle de yabancı pasaport taşıyanlarının toplu halde Ayasofya’ya girmeye uÄŸraÅŸtıklarını ve Ä°çiÅŸleri Bakanlığı’nın camideki emniyet kuvvetlerine sık sık “Sakın içeriye girmesinler” diye talimat gönderdiÄŸini gösteriyor.

Ayasofya konusunda ne zaman bir tartışma çıksa ve “Ä°badete açılmalı” denecek olsa bir kesimden hiç deÄŸiÅŸmeyen, birbirini aynı ve tuhaf tepkilerin gelmesi bilmem dikkatinizi çekti mi? Nakarat asla deÄŸiÅŸmez; “Ayasofya cami olamaaaaaz, olmamalııııı!” diye haykırılır! 

Sebep, Ayasofya’nın “insanlığın ortak malı” olmasıdır ve bu yüzden de müze olarak kalması gerekir! Ruyâ âleminde kulaç atan bazı aklıevveller ise daha da ileriye gider ve “Hem kilise, hem cami olsun” derler… “Haftanın belli günlerinde namaz kılınsın, diÄŸer günlerde de âyin yapılsın ama cami olması, sadece namaz kılınmasın!”

Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması fikrinin bazı zevâtı böylesine rahatsız etmesinin ve iÅŸi neredeyse namus meselesi haline getirmelerinin sebebini bir türlü anlamıyorum!

Ä°slâm hukuku bugün artık geçerli olmadığı için “kılıç hakkı” da geçerli deÄŸilmiÅŸ, böyle mekânlar ortak inanç deÄŸerleri imiÅŸ, Ayasofya’nın ibadete açılmasını isteyenlerin iÅŸgal altındaki bölgelerdeki ibadethanelere, meselâ Mescid-i Aksa’ya saygı gösterilmesi konusunda itiraz hakları yokmuÅŸ!

 “Kılıç hakkı” Ä°slâm hukukunun bir kavramıdır, gayrımüslimlerin yaÅŸadığı ve savaşılarak ele geçirilen topraklarda fetihten sonra hukukun izin verdiÄŸi bazı tasarruflardır ve bu tasarrufların başında, o beldenin en büyük ibadethanesinin olarak camiye çevrilmesi gelir… Ä°badethanelerin adedi fazla olduÄŸu takdirde en büyüÄŸünün yanısıra birkaçı daha cami yapılabilir ama o belde savaÅŸ ile deÄŸil de karşı tarafın “aman istemesi”, yani teslim olması ile ve kılıç çekilmeden, yani kan dökülmeden alındı ise kılıç hakkı tatbik edilmez.

AYASOFYA BENÄ°M KIZILELMAM

15 yılı aÅŸkın süredir Ayasofya Camisi'nde namaz kılınması için hukuk mücadelesi veren Çevreye Hizmet DerneÄŸi BaÅŸkanı Ä°smail Kandemir'in, bu doÄŸrultuda Danıştay'a açtığı dava ise 2 Temmuz'da görülecek. Kandemir, "Ayasofya'nın kendi özüne dönerek yeniden namaz kılınan bir camiye dönüÅŸmesi en büyük arzum. Bu uÄŸurda yıllardır mücadele veriyorum" dedi.

Bursalı Ä°smail Kandemir, “Ayasofya benim Kızılelmam. Gençlik yıllarımda gidip gizli gizli namaz kılardım. Artık 75 yaşındayım. Åžimdi sıhhat meselesi, eskisi kadar ziyaret edemiyorum ama ÅŸu an birisi haydi kalk seni Ayasofya’ya götüreyim dese, abdestimi alır yola düÅŸerim. Bir anne çocuÄŸunun yüzüne bakarken ne hissederse, hissettikleri nasıl tarifsizse, Ayasofya konusunda benim hislerim de tarifsiz, bunu anlatamam” dedi. Tek gayesinin ‘deÄŸerlerine sahip çıkmak’ olduÄŸunu belirten Kandemir, milliyetçi bir Türk vatandaşı için Ayasofya’da namaz kılmanın ulaşılabilir  bir ideal olduÄŸunu  söyledi.

Ä°stanbul Fatih'teki Kariye Camisi, Rumeli Hisarı, Ä°lyas Bey Camisi, Trabzon'daki Ayasofya ve Ä°znik'teki Ayasofya'nın cami vasfına dönüÅŸtürülmesi için yıllardır hukuk mücadelesi yürüten emekli Matematik ÖÄŸretmeni Ä°smail Kandemir'in çabaları sonuç verdi. Cami vasfına geri döndürülen yapılardan namaz vakitlerinde ezan sesleri yükselmeye baÅŸladı.

Twitter: @dromeraydin