'Siyasi Sapık Demiştim, Değiştiriyorum'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Yerli ve Milli İrade programında açıklamalarda bulundu.

12.05.2016-12:58 - (Son Güncelleme: 30.11.-0001-00:00) 'Siyasi Sapık Demiştim, Değiştiriyorum'
Yerli ve Milli İrade programında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündeme ilişkin konularla ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Avrupa Birliği'nden DAEŞ'e, Kilis'e yapılan saldırılardan BM Güvenlik Konseyi'ne, yeni anayasa ve başkanlık sisteminden İslam Dünyası'na değin bir dizi konuda konuşan Erdoğan, ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'başkanlık gelirse kan dökülür' sözlerine çok sert tepki gösterdi: Bu zata daha önce siyasi sapık demiştim, şimdi ise siyasi sapkındır...

Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

Yalçın Topçu kardeşimi bugüne kadar ortaya koyduğu samimi çalışmalarını kutluyorum. Yerlilik deyince ilk akla gelen Muhsin Yazıcıoğlu kardeşimi rahmetle, hasretle yadediyorum. Bengladeş'ten Cemaat-i İslami Partisi liderlerinden Rahman Nizami'nin idamından duyduğum derin üzüntüyü sizlerle paylaşmak istiyorum. Herşeyden önce siyasi bir lider olan Rahman Niyazi'nin böyle bir cezayı ve infazı hak edecek herhangi bir suçu olmadığına inanıyorum. Bengladeş hükümetinden ülkenin istikrarı ve geleceği, huzuru için bu tür konularda daha dikkatli adımlar atmasını bekliyorum. Müslümanların dünyanın her köşesinde mağdur ve mazlum duruma düşürüldüğü bir dönemde bu tür sıkıntıların yaşanmasını teessürle takip ediyorum.

BİZİM İÇİN KARAR ALDIĞINI SANAN AHMAKLAR VAR

Nizami'nin dediği gibi 'Ben gidiyorum, arkamda bir fikir kalsın istiyorum. Bu bir imtihandır. Böyle olacağını söylemedi kimse. Sancısız, bedelsiz olduğunu söylemedi. Bu yola baş koymak gerekirse o uğurda bu yoldan vazgeçmek demektir. Bizim için karar aldıklarını zanneden ahmaklar var. Bu karar ancak göklerde alınmış olabilir, siz kimsiniz ki? Kulunu razı etmek için yaratıcıyı üzecek değiliz. Ben gidiyorum. Benden önce giden kardeşlerimin yanına, arkadaşlarımın yanına Resullullah'ın yanına gidiyorum. Siz kalacaksınız. Kimin doğru olduğu benim gittiğim yerde çıkacak ortaya. Ben gidiyorum. Çeki düzen verin kendinize. Sıranın size de geleceğini unutmayın. Şehadetim, şehit gibi yaşayanlara nasip olacağını, Allah'tan başkasına kul olunmayacağını hatırlayın her daim" Merhum Nizami'ye Allah'tan rahmet Bengladeşli müslümanlara başsağlığı diliyorum.

TÜM ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM DİYORUZ

Biz bu vesile ile Bangladeş Büyükelçisimizi geri çağırdık. Şu anda İstanbul'a inmiş durumda. Şunu unutmayın; zalimler için yaşasın cehennem! Türkiye gerçekten yerli köklere sahip olanlarla, gerçekten milli damardan beslenenlerle bu ülkeye ve millete gizli açık husumet içinde olanlar arasında farkın ortaya çıktığı günlerden geçiyor. Bu kritik günlerde birliğimizi, beraberliğimizi, uhuvetimizi, geleceğimizi koruma ve güçlendirmenin çabası içerisindeyiz. Ayrım yapmaksızın dünyadaki tüm mağdurların, mazlumların herkesin temsilcisi olmaya çalışıyoruz. Ulaşabildiklerimize yardım elimizi uzatıyoruz. Ulaşamadıklarımızın da feryadını uluslararası kurumlar nezdinde dile getiriyoruz. Eğer mazlumların hakkını savunmazsak bu millet bu ümmet bize hakkını helal etmez. Bunun için dünya beşten büyüktür diyoruz. Dünyada şu anda 1 milyar 700 milyon müslümanın temsilcisinin olmadığı BM Güvenlik Konseyi'nin adil bir karar alacağına ben inanmıyorum. 5 ülkenin beşi de hristiyan.

İSMİNİ BİR DAHA ZİKRETMEME KARARI ALDIĞIM O ZAT!

Bu yıl BM Genel Kurulu'nda çok daha farklı bir şekilde dile getireceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi'nde de gündeme getirdim. Bunları anlatacağız. Ağlamayan bebeye süt vermezler. Bunu unutmayın. İşte Rahman Niyazi için bir ses duyamadık. İdamlara karşı olan AB'den bir ses duyamadık. Hani idama karşıydınız. Dünyada demokrasi ve idamlara karşı olduğunu söyleyen bir ses çıkmadı, niye? Çünkü idam edilen bir Müslüman'dı. Ve bir alim. 45 yıl önceki bir davanın kararı bunlar tarafından maalesef adil olmayan bir şekilde alınıyor. Bölgemizdeki tüm eli kanlı terör örgütlerinin ortak hedefi haline gelen sınırları içindeki mücadele hapsedilmeye çalışıyor. İşte AB'nin tavrını görüyoruz. Terör konusundaki tavrımızı yumuşatmalıymışız! Siz ne zamandan beri Türkiye'yi idare etmeye başladınız. Kim size bu yetkiyi verdi? Bunlar nasıl demokrat? Nasıl demokrasiye inanıyor anlamak mümkün değil. Benzer bir sözü ana muhalefetin başındaki ismini bir daha zikretmeme kararı aldığım zat söylüyor.

SİZİN GÜLÜCÜĞÜNÜZE BU MİLLETİN DEĞERLERİNİ DEĞİŞMEYİZ

Şu anda Bengladeş'te kararı alan yönetimin bir benzeridir bizim ana muhalefet. Türkiye'nin AB ilişkilerini, terör örgütünün ve onun güdümündeki zihniyetine mahkum edenler tarihi bir yanlışın içindedirler. Biz terör örgütüne hangi gözle bakıyorsak onların tezlerini savunanlara da aynı gözle bakarız. Bugün bize bir terör örgütünün ağzıyla konuşanların yarın bir başka terör örgütü kendi topraklarında eylem yaptığında tek bir söz dahi söylemeye hakları olmayacaktır. Bunlara avroları veriyorlar. Türkiye'ye gidin bölün diyorlar. Silahlarını da veriyorlar. Siz bizim bunları bilmediğimizi mi sanıyorsunuz. Biz iki tane gülücüğünüze bu vatanın kıymetlerini, değerlerini değişmeyiz, bunu biliniz. Bize milletimizin gülücüğü yeter. Açık söylüyorum, Avrupa ülkeleri bu işin altından kalkamaz. Bize demokrasi ve özgürlük nutukları atanlar bu kavramları neredeyse askıya aldılar.

DÜNYAYI AYAĞA KALDIRANLAR TÜRKİYE'Yİ YALNIZ BIRAKTI

DAEŞ kendi ülkelerinde eylem yaptıklarında dünyayı ayağa kaldıranlar Türkiye'yi mücadelesinde yalnız bırakmışlardır. Kimi medya kuruluşları ve siyasetçileri vasıtasıyla ülkemizin terör örgütüne destek vermeyi söylemek gibi cüret etmişler, yalan söylemişler. Bugün DAEŞ'in canlı bomba saldırılarına maruz kaldık. Kilis şehrimize neredeyse her gün roket saldırısı yapılıyor. Güvenlik güçlerimize ateş açılıyor. DAEŞ'in bugüne kadar ki saldırılarında 130'a aşkın vatandaşımızı ve güvenlik görevlilerimizi kaybettik. DAEŞ terör örgütünün Suriye'deki bin 300 mevzisini imha ettik 3 bin hedefini vurduk. 48 bin 600 kişiye ülkemize giriş yasağı koyduk. 3 bin 500 kişiyi sınır dışı ettik. Sınır dışı ettiğimiz kişiler 22'si AB üyesi olmak üzere 97 ayrı ülkenin vatandaşıdır. Terör örgütleriyle böylesine kapsamlı bir mücadele eden bir ülkeye bu işten vazgeç demek terörün safında yer almakla eşdeğerdir.

ÖYLEYSE KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESECEĞİZ

Türkiye'ye terörist tanımını değiştir demek bu işten vazgeç demektir. Türkiye DAEŞ koalisyonunda yer alan Suriye'de dilediği gibi operasyon gerçekleştirme imkanına sahip değildir. Kilis sokaklarında karşı taraftan atılan roketlerle her gün vatandaşlar şehit olurken müttefiklerden ses çıkmıyor. Öyleyse kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Bu konuda gereken adımları icap ediyorsa tek başına atmaktan çekinmeyeceğimizi de buradan ifade ediyorum. Kilis meselesini DAEŞ karşıtı koalisyonun samimiyetini ortaya koyacak bir turnusol kağıdı vazifesi görecektir. Suriye'de yaşayan masumları terör örgütüne terk etmek tüm dünyayı felakete sürükler. Kilis'i umursamayanı, Halep'i umursamayanı biz de umursamama hakkına sahibiz. Avrupa ülkelerin tarzları karşısında ne müttefiklerle ne de ahlakla anlaşmaz yapısıyla anlaşmamız mümkün değildir. Bunların yaptıklarının adı açık söylüyorum iki yüzlülüktür.

YA İLİŞKİLER GELİŞECEK YA DA KENDİ YOLUMUZA GİDECEĞİZ

Kendi değerlerini ayaklar altına alan AB'nin ne üyelerine ne de dünyaya faydası olmaz. Biz AB'nin bir an önce bölgenin ve dünyanın refah, huzur ve güven kaynağı olmasını temenni ediyoruz. Şu Şengen meselesi, vize meselesi. Biz bu işi bitirdik, bunlarla imzalarını attık. Bu yılın Ekim ayında uygulamaya geleceğini karar altına aldık. Şimdi kalkıp bize terörist tanımı vs. diyorlar. Vize şartları içerisinde bunlar var mı? Müzakere ettiğin şu anda Gümrük Birliği üyesi olan Türkiye'ye karşı bunları uyguluyorsun. Kemsi kimseyi aldatmasın. Birliğin üyelik niyetini ve gayretini hala muhafaza eden Türkiye için tutumlarından vazgeçmelerini istiyoruz. Bizim tercihimiz yeni Türkiye'yi Avrupalı dostlarımızla inşa etmekten yana. Şimdi Avrupalı dostlarımızın kararını bekliyoruz. Avrupa Birliği Türkiye'ye çifte standart uygluyor. Yeni dönemde ya ilişkiler gelişecek ya da kendi yolumuzu belirleyeceğiz.

O KONUYU KANLI BİR CÜMLEYE KOYAN KAFA BU TOPRAĞA AİT DEĞİL

Ana muhalefetin başındaki zatın dün ettiği söz çok ciddi bir denge sorununa işaret ediyor. Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz diyen birisi siyaset kurumuna, millete ihanet etmiş demektir. şu anda başkanlık sistemini uygulayanlar bunu kan dökerek mi yaptı? Kan dökmek diktatör, zalim, diktatör ve bazen de mecupların işidir. Ana muhalefetin başındaki zatın bunlardan hangisi olduğunu ben milletin takdirine bırakıyorum. Kan dökülmesi gereken durumlar elbette olabilir. vatanımız bütünlüğü, milletimizin bekası için aslanlar gibi mücadele eden asker, polis ve köy korucularımız var. Vatan savunması, milletin can ve mal güvenliğinin sağlanması sözkonusu olunca bu ülkenin hiçbir ferdi canını ve kanını feda etmekten çekinmez. Milletin onayı meselesi olan bir konuyu getirip kanlı bir cümlenin içine yerleştiren kafa açık söylüyorum bu topraklara ait olamaz.

DAHA ÖNCE SİYASİ SAPIK DEMİŞTİM ŞİMDİ SİYASİ SAPKIN!

Türkiye'de kandan beslenen bir parti mevcut. Ana muhalefet terör örgütünün temsilcisi partinin yedekliğine soyunmak görevi değil. Kasetle devraldığın genel başkanlığı söylediğin yalanlar sebebiyle şu anda savcı seni çağırıyor. Madem dürüstsün yine ifadeyi vermiyorsun? Git ver ifadeyi. Dürüstsen dürüstlüğünü görelim. Oturduğun yerden iftira atmaya devam ederek, şahsımı hedef alan alıştığımız yalanlara niye devam ediyorsun. Biliyor ki, o ifadeyi verdikten sonra bu işin faturası kendisine çok ağır olacak, bunu biliyor. Olmayan bir şeyi söylemenin bir anlamı olabilir mi? Bu şahıs daha önce siyasi sapıklık emareleri göstermişti şimdi ise siyasi sapkınlık işaretleri veriyor. Bir defa şirazeden çıkarsanız bir daha düzelemezsiniz. CHP gibi bir partinin bu tür şahsın hezeyanlarına terkedilmesini esefle karşılıyorum. Güçlü demokrasi güçlü muhalefet ister. Bu konuda da kararı milletimize bırakıyoruz.

ER YA DA GEÇ YENİ ANAYASA BU MİLLETİN ÖNÜNE GELECEKTİR

Türkiye yeni bir Anayasaya kavuşacaksa bu aziz milletimizin takdiriyle olacaktır. Bu şahsa sesleniyorum Gazi Mustafa Kemal Atatürk, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir demedi mi? Milletten niye kaçıyorsun? Biliyor bu millet sana güvenmiyor. Ama er geç bu milletin önüne bu yeni Anayasa gelecek. Başkanlık sistemi de gelecek. Türkiye yeni bir yönetim sistemine geçecekse bu da milletimizin onayıyla gerçekleşecek. Bize düşen ülkemizin geleceği için doğru gördüğümüz hususlar için çalışmak konuyu milletimizin önüne çıkartacağımız olgunluğa ulaştırmaktır. Ben buna Başkanlık sistemi diyorum. Dünyada onlarca farklı uygulaması var. Biz temel ilkeler çerçevesinde kendimize uygun olan sistemi ortaya koymalıyız. Bizim geleneklerimizde bu var. Bunun adına Başkanlık, Devlet Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı diyelim hatta varsa başka isim bulalım. Rahmetli Türkeş, Demirel, Özal'a kadar bu meseleyi gündemine almıştır. Önemli olan ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olan neyse onu yapmaktır.

KIZILAY DIŞINDA KİMSEYE KAN VERMEYİZ BUNU BÖYLE BİLİN

Başka teklifi olan varsa buyursun getirsin. Kan ticaretine soyunanlar boşuna heveslenmesinler. Kızılay dışında bir yere kan vermeyiz bunu böyle bilsinler. Mazlumların yanında yer almak zordur. Ama bu şekilde şahsiyetinizi, ilkelerinizi koruma imkanına kavuşursunuz. Biz İslam dünyası, Türk dünyası olarak tercihimizi mazlumlardan yana kullanmalıyız. Müslüman zalimin yanında yer almaz, bunu böyle bilesiniz. Burada merhum Abdürrahim Karakoç ağabeyimize müracaat edecek duygularımızı onun şiiriyle hitap edeceğim: Ellerin yurdunda çiçek açarken bizim ile kar geliyor gardaşım, bu hududu kimler geçmiş gönlüme dar geliyor dar geliyor gardaşım. Gazel olmuş sıra sıra söğütler, ardından unutulmuş şehitler... Bizim illerimize yağan karlar elbette devam edecektir. Müslümana ümitsizlik yakışmaz. Bizler inandığımız için üstün olduğumuzu biliyoruz.

YETER Kİ İSLAM VE TÜRK DÜNYASI BİR VE BERABER OLSUN

Yeter ki biz İslam dünyası, Türk dünyası olarak birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi dayanışmamızı sağlak tutabilelim. Zalim gücü eline geçirdiğinde ne kadar şeditse karşısında güç gördüğünde o kadar korkaktır. Ölüm döşeğindeki baba evlatlarını yanına çağırır. Büyük oğluna bir ok çöpü vermiş ve kırmasını istemiş. Oğlu o oku ikiye bölüvermiş. Sonra babası iki ok vermiş, yine kırmasını istemiş. Bu şekilde devam etmiş, dörde, beşe çıktığında artık oğlu okları kıramaz hale gelmiş. Bunun üzerine demiş ki, eğer tek tek hareket edereniz bu ok gibi kırılırsınız. Ama birlikte hareket ederseniz kimse size güç yetiremez, kırılmazsınız. Nüfusu 1,7 milyarı bulan İslam dünyası nüfusu 300 milyonluk Türk dünyası olarak bu şekilde birlik ve bareberlikle hareket etmeliyiz.
DNC Medya
DNC Medya
bilgi@haber365.com.tr
YORUM YAZ..

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Modal